22.03.2021 - 08:16 | Son Güncellenme:
Komşu dediğimiz zaman, bir sıkıntımız olduğunda akrabalarımızdan önce yardım isteyebileceğimiz, bir emanet bırakabileceğimiz, sofrada tuzumuz eksik kalmışsa alabileceğimiz, çok yakın kişiler gelir aklımıza… Bir eve taşındığınız zaman “hayırlı olsun”a gelen, çocuğunuz doğduğunda kutlayan, bir kaybınız olduğunda size destek olan komşular ne kadar da kıymetlidir. Ancak günümüzde böyle komşuluk ilişkileri mumla aranıyor. Hatta tam tersi de başınıza gelebilir, bir türlü anlaşamadığınız, gürültüsünden uyuyamadığınız, çöpünü sizin kapınızın önüne koyan ya da arabanızın önünü kapatan bir komşunuz varsa, günleriniz, geceleriniz kâbusa çevrilebilir.
Hukuk önünde, komşu olmak için aynı binada oturmanız şart değil, birinizin hareketinin diğerini etkileyebileceği bir mesafede oturmak veya iş yeri sahibi olmak yeterli… Medeni Kanunumuzda Komşuluk Hakkı tanımlanırken, komşuların taşkınlıktan kaçınmakla yükümlü olduğu belirtiliyor. Taşkın hareketler şöyle sıralanıyor: komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartmak, gürültü veya sarsıntı yaratarak rahatsızlık vermek…
Elbette herkesin ev hayatında ufak tefek de olsa fazla gürültü çıkardığı, kazara koku veya dumana neden olduğu durumlar olabilir. Burada önemli olan komşumuzu uyardıktan sonra durumu düzeltip düzeltmemesidir. Hoşgörü sınırlarının aşılması halinde, ihtar gönderebilir, komşunuz ciddiye almıyorsa dava açabilirsiniz.