18.04.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
SERVET YILDIRIM - Bu kadar olumsuzluğun arasında geçen hafta iyi bir de gelişme oldu. Türkiye nihayet ‘ESG’ tahvilleri piyasasına girdi.
Hazine 2023 yılı dış finansman programı çerçevesinde, 2.5 milyar dolarlık 2030 vadeli yeşil tahvil ihraç etti. Bu yeşil tahvil ihracıyla birlikte Hazine 2023’te uluslararası sermaye piyasalarından toplam 7.5 milyar dolar yedi yıllık finansman sağlamış oldu ama rakamdan daha önemlisi söz konusu işlemin Hazine tarafından uluslararası sermaye piyasalarında ihraç edilen ilk ESG tahvil ihracı olmasıydı. Teknik deyimle Türkiye Çevresel, Sosyal ve Yönetişim özelliklerini yansıtmak için yeşil bir etiket alan ilk ESG tahvilini çıkardı.
Cazip bir durum var
Tahvilin rengi maliyet ve vade avantajı sağladı mı? “Evet sağladı” diyenler var ama büyük bir çoğunluğa ve işlemin içinde yer alan bankacılardan medyaya sızan yorumlara göre anlamlı bir fark yaratmamış. Açıklanan rakamlardan da görünüyor ki; ister yeşil olsun, ister beyaz fark etmiyor, Türkiye halen yüksek maliyetle borçlanmaya devam ediyor. 13 Nisan 2030 vadeli yeşil tahvilin kupon oranı yüzde 9.125, yatırımcılara getiri oranı ise yüzde 9.30 oldu. Seçim arifesinde içeride faizi baskılamak için her şeyi yaparken dış yatırımcılara yüzde 10’a yakın faiz ödemek hoş bir durum değil.
Yatırımcılar açısından bakıldığında ise ortadan oldukça cazip bir durum var. Türkiye’ye paralarını yüzde 10’a yakın bir faizle borç verirken hem çevre ve topluma olumlu etkisi olan projeleri desteklemiş olacaklar hem de yüksek bir finansal getiri sağlayacaklar. Üstelik portföylerini de çeşitlendirmiş olacaklar.
200 yatırımcı katıldı
Sürdürülebilirlik tahvilleri, getiri elde ederken çevre ve toplum üzerinde olumlu bir etki yaratmak isteyen yatırımcılar için güçlü bir araçtır. Bu tahvillere yatırım yaparak, yatırımcılar sürdürülebilirliği ve sosyal refahı teşvik eden projeleri destekleyebilirler. Sürdürülebilirlik tahvilleri, kendileri ve dünya için daha iyi bir gelecek için yatırım yapmak isteyen herkes için akıllı bir seçimdir.
Borçlanan için ise daha geniş bir havuza ulaşma, yatırımcı tabanını genişletme imkânı demektir. Bizim örneğimizde henüz gerçekleşmemiş olsa bile normal ekonomiler için daha uygun borçlanma maliyet ve koşulları sağlamaktır. Türkiye’nin ekonomik durumundan ve küresel faizlerin yüksekliğinden kaynaklanan maliyet olumsuzluğuna karşın yeşilin sunduğu avantajlar da var. Yeşil etiket, Türkiye’nin yeni likidite kaynaklarına ulaşmasına imkân sağladı, yeşil yatırımcıların da katıldığı yeni likidite getirdi. Yani havuzu genişletti.
İhraca yaklaşık 200 yatırımcı katılmış ve 7.5 milyar doların üzerinde talep gelmiş. Tahvilin rengi yeşil olmasaydı da miktar, vade ve maliyet aşağı yukarı aynı olabilirdi ama geçen hafta hesaplara giren tahvil Türkiye’yi ESG haritasına yerleştirdi, ülkenin sürdürülebilirlik ve sorumlu yatırım konusundaki taahhüdünü ve bağlılığını gösterdi. Bu nedenle, Türkiye’nin bu yönde çalışmalarına devam etmesi önemli.
Parayı alınca bitmiyor...
Parayı kullanmak için Hazine ilgili bakanlıklar ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’ndan temsilcilerin oluşturduğu bir çalışma grubu ile birlikte tahvil ihracı ile finansman sağlanacak projelerin bu amaçlara uygun olup olmadığına bakacak. Ve bu paranın kullanımına ilişkin detayları yıllık olarak sitesinden duyuracak. Çünkü söz konusu olan yeşil finansman olduğunda kaynakların gerçekten de bu belirtilen alanlarda kullanıldığından emin olmak önem taşıyor.
Bu nedenle tahvili ihraç eden, yani parayı borçlanan ülke, şirket ya da kurum projenin çevre etkisini raporlamak zorunda.
ESG kriterlerinin analizi ve değerlendirilmesi konusunda uzmanlaşmış bağımsız bir kuruluş olan Sustainalytics,’e göre Türkiye’nin ihraç öncesi oluşturduğu ve açıkladığı sürdürülebilir finansman çerçevesi güvenilir ve etkili. Böylesi bir kuruluşun görüşü yatırımcılar ve ESG dünyası açısından önemlidir.
Bu tahvillerin finanse ettikleri projeler sürdürülebilirliğin yanı sıra sosyal refahı artırma kapasitesine sahipler. O nedenle şimdilik miktar olarak çok fazla olmasalar da bunlara, gelecekte yatırım yapma şeklini dönüştürme potansiyeline sahip enstrümanlar gözüyle bakılıyor.
Kısacası; Türkiye’nin de bu piyasaya girmiş olması önemlidir ve değerlidir.
Gelen para nerelerde kullanılacak?
Bu tür bir yeşil ihraç daha önce yapılabilirdi. Aslında 2021 yılından bu yana üzerinde çalışılıyordu. Fakat faizlerdeki oynaklık ve Türkiye’nin kendi ekonomik sorunları, Hazine’nin geçen yıl bir ESG tahvili çıkarmasını engelledi.
Bu piyasalarda gelişmekte olan piyasa ekonomileri gelişmiş ekonomiler kadar şanslı değil. Diğer bir deyişle bazı yeşil yatırımcıların ilgisi olmasına rağmen, gelişmekte olan piyasalardaki işlemlerin ana belirleyicisi ne yazık ki işlemin yeşil olup olmaması değil.
Yeşil tahvil getirisinin kullanımı da ayrı konu. Aslında geniş bir kullanım alanı var ama geniş olmasına rağmen tüm alanlar küresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunmaya yönelik. Ve hepsi de Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na hizmet ediyor. Burada dikkate alınan iki grup bulunuyor.
Bunlardan ilki Yeşil Kategori:
1.Yenilenebilir Enerji
2.Enerji Verimliliği
3.Sürdürülebilir Su ve Atık Su Yönetimi
4.Kirlilik Önleme ve Kontrolü
5.Temiz Ulaşım
6.Yaşayan Doğal Kaynakların ve Arazi Kullanımının Sürdürülebilir Yönetimi, Kara ve Su Üstü Biyolojik Çeşitlilik Koruma
7.İklim Değişikliğine Uyum
8.Döngüsel Ekonomiye Uyarlanmış Ürünler, Üretim Teknolojileri ve Süreçler
9.Yeşil Binalar...
İkinci grupta ise Sosyal Uygun Kategoriler yer alıyor:
1.İstihdam Oluşturma ve İşsizlik Etkilerinin Hafifletilmesi Programları
2.Temel Hizmetlere Erişim
3.Sosyoekonomik Gelişme ve Güçlendirme
4.Uygun Temel Altyapı
5.Uygun Konut
6.Gıda Güvenliği ve Sürdürülebilir Gıda Sistemleri...