29.08.2021 - 08:51 | Son Güncellenme:
Geçtiğimiz yıl mart ayı sonunda Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görülmesinin ardından bir dizi önlem alındı, dönem dönem ise belli sektörlerdeki işyerleri için kapanma kararları uygulandı. Bu yıl nisan ayı sonundan, mayıs ayı ortasına kadar da tam kapanma söz konusu oldu. Temmuz ayına gelindiğinde ise tüm işyerlerinin yeniden faaliyete geçeceği açıklandı. Sokağa çıkma yasakları da uygulamadan kaldırıldı. ILO’nun çalışmasına göre de, normalleşmenin olduğu temmuz ayı itibariyle sektörlerdeki istihdam göstergeleri olumluya döndü.
HAFİFLEMEYE BAŞLADI
Hürriyet'ten Hacer Boyacıoğu'nun haberine göre; ILO Türkiye Ofisi’nin ‘COVID-19 küresel salgınının 2021 yılında Türk işgücü piyasası üzerinde etkileri’ raporunda, google hareketlilik endeksleri kullanıldı. Böylece işyerlerinde istihdam açısından normale dönüşü gösteren çalışma saatlerine bakıldı. Veriler üzerinden yapılan tespitlere göre, sürecin en ağır etkilerini yaşayan yiyecek-içecek sektöründeki durum normale yakınken, konaklama sektörünün durumu gözle görülür biçimde iyileşme gösterdi. Genel olarak bakıldığında ise krizin işgücü piyasası üzerindeki etkisi Temmuz 2021’den itibaren hafiflemeye başlamış gibi görünüyor.
KÖTÜ VERİLERDEN İYİMSER TABLOYA
Yapılan hesaplamalara göre, çalışma saatlari üzerindeki salgının etkisi 2020 yılı boyunca yüzde 16.4 iken, 2021 yılında yüzde 7.8’le sınırlı kaldı. Bu düşüşün küresel salgın ve yeni tip virüslerin ortaya çıkmasına rağmen sağlandığı söylenebilir. Sosyal faaliyetler ve hareketliliğe yönelik önlemler ile çoğu ekonomik faaliyetin işlemesine olanak sağlayan geniş çapta istisnaları olan daha iyi hedeflenmiş önlemler sayesinde bu düşüş yaşandı.
Yeni önlemlerin odak noktası, geri kalan ekonomik sektörlerin çoğuna istisnalar tanırken, sosyal faaliyetlerin aşırı biçimde sınırlandırılmasına (bu faaliyetlerin gerçekleştiği mekanların kapatılması dahil) dayandı. Bu strateji COVID-19’un çalışma saatleri üzerindeki genel etkisini aşağıya çekti, ancak zaten çok ağır darbe almış olan ağırlama sektörünün yarasını derinleştirdi.
Yiyecek-içecek sektörü ve konaklama sektörünün çalışma saatleri üzerindeki etki, 2020’ye kıyasla 2021’de arttı. Rakamsal olarak, yiyecek-içecek sektöründe yüzde 31.2’den yüzde 36.5’e, konaklama sektöründe ise yüzde 45.7’den yüzde 56.5’e yükseldi.
Buna rağmen, Temmuz 2021 rakamları iyimser bir tablo sergiliyor. Tahminlere göre, yiyecek-içecek sektöründeki durum (çalışma saatleri açısından) normale yakınken, konaklama sektörünün durumu gözle görülür biçimde iyileşme gösterdi.
Sonuç olarak, krizin işgücü piyasası üzerindeki etkisi Temmuz 2021’den itibaren hafiflemeye başlamış gibi görünüyor. Bununla birlikte, gençler üzerinde iz bırakıcı etkiler bırakma tehlikesi, işten çıkarma yasağının kaldırılması ve yeni bir Koronavirüs dalgası (buna bağlı olarak yeni önlemler) gelmesi ihtimali, önümüzdeki aylarda durumun daha ayrıntılı izlenmesi gerektiğine işaret ediyor.
EN ÇOK GENÇLER ETKİLENDİ
COVID-19 kaynaklı krizin etkileri çalışan grupları arasında eşit derecede görülmedi. Kayıtdışılık, genç yaş, göçmen olma ve ağırlama sektöründe çalışma gibi bilinen bir dizi özelliği olan çalışanlar arasındaki çalışma saati kayıpları daha yüksek düzeyde oldu. Raporda, “Gençlerin bu krizden daha ciddi biçimde etkilenmiş olması ise şaşırtıcı değil, on yıl önceki mali kriz döneminde uzun süreli işsizlik yaşayanlar da yine gençler olmuştu” denildi.
2020 yılındaki çalışma saatleri 15-24 yaş aralığındaki genç çalışanlar arasında yüzde 22.9 azaldı, bununla birlikte, 15-34 yaş aralığındaki genç yetişkinler ise ülke ortalaması doğrultusunda bir azalmayla birlikte daha hafif etkiler yaşadı. Kayıtdışı çalışanlar ve Suriyeli mülteciler sırasıyla yüzde 23.6 ve 24.3 oranında bir azalma ile karşılaştı.
Ev işçilerinin 2020’deki çalışma saatlerinde yüzde 40’lık düşüş oldu. Ev işçileri üzerindeki etkinin COVID-19 ile mücadele önlemlerinin (sokağa çıkma yasağı, vb.) çok az olduğu dönemlerde bile (Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim 2020) yüksek olduğu görülüyor. Bu durum, bazı insanların eve yabancı birisini getirmenin enfeksiyon riski yaratacağından korkması ile açıklanabiliyor. Bu durumun mantıklı nedenlerinden biri ise ev işçilerinin kendi evlerinde ekstra işlerin var olmasıdır. Çoğu ev işçisi, kadın olması ve okulların kapatılmış olmasından dolayı, çocuklarına baktırabilme ihtimalleri çok düşük olduğu için bu dönemde evde kalmaya zorlanmış olabilirler.