31.03.2022 - 14:13 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan ziyareti dönüşünde aralarında Milliyet gazetesi yazarı Özay Şendir'in de bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Avrupa'nın oligarklara uyguladığı yaptırımlar var ve bugünlerde biraz daha artan biçimde Türkiye'nin yaptırım uygulamamasından dolayı Rus sermayesinin Avrupa'dan Türkiye'ye doğru kayabileceğini ifade ederek biraz da aslında yaptırım uygulanmasını zorluyor. Bu konuda düşüncenizi merak ediyorum. Bir de bunlardan bir tanesi, biraz kötü adam ilan edilmekle birlikte Avrupa'da, önceki gün Dolmabahçe'de masadaydı, fotoğraflardan sizinle de konuştuğunu gördük Roman Abromoviç'in. Bu görüşmelere katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz, Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayacağımızı ve bunun nedenlerini daha önce defalarca açıkladık. Bir yandan Rusya’nın askeri faaliyetlerine tepkimizi ortaya koyarken bir yandan da diyalogumuzu sürdürmeyi önemsiyoruz. Bu diyalog, sadece Ukrayna bağlamında değil bizi yakından ilgilendiren Suriye, Libya, Güney Kafkasya gibi pek çok coğrafya bakımından önemlidir, gereklidir. Diğer yandan Abramoviç, Rus heyetinin bir üyesi olarak müzakerelere katılmıştır. Masaya kimin geldiğinden öte kim adına geldiğine bakılmalı. Eğer Rusya ve Sayın Putin kendi heyetinin içerisine Abromoviç’i de tercih ederek koymuşsa demek ki inanmış, güvenmiş. O toplantıda herkesle olduğu gibi onunla da selamlaştık. Bu çalışmalara katılan tüm heyet üyelerine ben başarılar diliyorum. Temenni ederim ki bu gayretin neticesini de en kısa zamanda görelim.
"TUTUM DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMEDİK"
Türkiye'nin yaptırımlarla ilgili durumunda bir değişiklik yok değil mi?
Şu ana kadar biz yaptırımlar noktasında herhangi bir tutum değişikliğine gitmediğimiz gibi, Rusya tarafından da bu yaptırımlar zinciri içerisinde Türkiye'ye karşı herhangi bir uygulama yapılmadı.
"SÜREÇ HIZLANACAK, ÇOK UMUTLUYUM"
Dünyada ve ülkemizdeki önemli gündem konularından birisi de enerji. Son dönemde Irak ve İsrail doğalgazla ilişkin bazı projelerle gündeme geldi. Türkiye, Avrupa'nın enerji güvenliğini de başat aktör olarak görülüyor. Bu çerçevede Türkiye'nin enerji diplomasisinin önünün açık olduğunu söyleyebilir miyiz? Bir de Brüksel dönüşü açıklamanız olmuştu, 'Enerji kapıları açılacak, hatta bu nereden çıktı diyeceksiniz.' diye bununla ilgili bir ipucu verebilecek misiniz?
Biliyorsunuz, Sayın Herzog'un Türkiye'ye bir ziyareti oldu. Herzog'un bu ziyaretinde biz birçok konuyu etraflıca görüştüğümüz gibi, ağırlıklı enerji konusunu da görüştük. Enerji konusunda da geçmişte İsrail ile Türkiye arasında bazı ilişkiler, münasebetler olmuştu. İş adeta bitme noktasına gelmişti ki -o zaman Netenyahu dönemiydi- olay bir anda terse döndü. Çünkü İsrail'in enerji ihracı noktasında düşündüğü yol, maliyeti itibariyle uygun olmayan bir yol. Yani kalkıp İsrail'den Yunanistan'a denizin altından borular döşensin, buradan oraya gitsin, oradan Avrupa'ya dağılsın; bu tabi olacak bir iş değil. Yapılan maliyet hesapları neticesinde bu işin en uygun olanının Türkiye üzerinden bu doğal gazın çıkışı olduğu görülüyor.
Onlar da tabi kendi aralarında zaten bunu konuşuyorlar. Neticede kendileri de bu iş için en uygun yolun Türkiye üzerinden bunun yapılması dediler. Sayın Herzog'la yaptığımız görüşmede dedim ki fazla da uzatmadan ben Dışişleri Bakanımı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımı size göndereyim. Bölgeyle ilgili değerlendirmeleri Dışişleri Bakanımızla yapacağınız gibi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımla da enerji konusunu şöyle etraflıca bir görüşürseniz biz burada her şeye varız. Yeter ki sizler bu konuda samimi olarak 'Tamam, biz bu adımı atıyoruz' deyin. Sayın Herzog da buna hazır olduğunu gösteren bir cevapla 'Memnuniyetle’ dedi. ‘Ben Sayın Başbakan'a da bunu söyleyeceğim. Sayın Başbakanın Türkiye'ye gelişiyle bu konuyu onunla da bir masaya yatırırsanız isabetli olur.' dedi. Ben de ‘memnun olurum’ dedim. Kendilerinde de bu konuda bu çalışma zaten başlamıştır büyük ihtimalle. Ramazan sonrası Benet'le de bu konuyu bir görüşüp hemen adımları atarsak İsrail-Türkiye buradaki birlikteliği, bu süreci Doğu Akdeniz petrolüyle, doğal gazıyla ilgili süreci hızlandıracaktır. Bu konuda çok çok umutluyum.
Diğer taraftan malum her yıl ramazanda maalesef Mescid-i Aksa ile ilgili üzüntülerimiz var, sıkıntılarımız var. Ben Sayın Cumhurbaşkanına onu da söyledim. ‘Her yıl bir sıkıntı yaşanıyor. Bu Ramazan Bayramı’nda Müslümanlar huzurlu bir Mescid-i Aksa ziyareti yapabilsin. Bu konuda sizler de gereken desteği verin, bu ramazanda sıkıntılar yaşamayalım. Böylece huzurlu bir Ramazan geçirmiş oluruz.’ dedim.
"BUNDAN GÜZEL OLUR MU"
Daha önce “önümüze enerjide çok daha farklı alanlar açılacak ve bunu duyduğunuzda ‘Bu da nereden çıktı’ diyeceksiniz.” şeklinde ifadeniz olmuştu. Bununla ilgili bir ipucu var mı?
Yani bu işte. Bundan daha güzel olur mu?
"VATANDAŞIMIZA UCUZ ET YEDİRME KONUSUNDA KARARLIYIZ"
Gıda güvenliğiyle ilgili bir soru sormak istiyorum. Az önce enerji güvenliğinden bahsettiniz. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş aslında iki önemli sorun alanını bütün dünyanın gözü önüne serdi. Gıda güvenliği konusunda Türkiye'nin ileriye dönük geliştirdiği projelerle iş birlikleri var mı?
Şu anda bizim gıda güvenliği noktasında hiçbir bir sıkıntımız yok. Bu konuda yalan yanlış haberlere vatandaşlarımın itibar etmemelerini istiyorum. Bu konuyla ilgili buğdayda biraz sıkıntımız vardı. Nitekim bu sıkıntı da büyük ölçüde aşılmış vaziyette. Yani bizim şu anda silolarımızda bir sıkıntı yok. Ama biz daha da takviye alalım diyoruz. Bunun dışında şu anda ne yazık ki kırmızı eti fırsata dönüştürmek isteyen bazı fırsatçılar var. Bu konuyla ilgili Tarım Bakanımla konuştuk. Dedi ki, elimizdeki, TİGEM çiftliklerimizdeki kesimlik hayvanları bir an önce keselim ve bu ramazan ayında bir defa evlere kıymada, kuşbaşında ucuz et girme imkanı olsun. Bu arada da yine belki duruma göre Türkiye'nin dört bir yanına ekiplerini gönder, elinde kesimlik hayvanı olanlardan biz bu hayvanları da alalım. Yine ithal noktasında da ramazan sonrasına yönelik bir adım atmış olalım. Çünkü biz vatandaşımıza ucuz et yedirmekte kararlıyız. Kıymada, kuşbaşı ette bunu başarmamız lazım dedik. Karkas olarak getirirsek karkas ette de bu adımları atabiliriz dedik. Tarım Bakanımız önce ülkemizin dört bir yanında çalışmasını yapacak, ondan sonra da ithalde de neler yapabiliriz, bunun üzerinde de ayrıca çalışmasını sürdürecek.
Bunun dışında zaten artık kış mevsimini geride bıraktık, yaza girdik ve bundan sonraki süreç içerisinde de artık tarladan sürme vakti. Herhangi bir sıkıntı yaşamayacağız.
ASGARİ ÜCRET HAKKINDA!
Vatandaşın enflasyona ezdirilmeyeceği vurgusunu sık sık yapıyorsunuz. Asgari ücret de kastedilerek temmuz ayında ücretlerde, maaşlarda bir artış yapılacağı konuşuluyor. Temmuzda asgari ücrete ikinci bir zam gündemde mi? Bir yandan da emekliler bayram ikramiyesini merak ediyorlar. Bir bayram müjdeniz olacak mı?
Ben vatandaşıma onu aldatacak, yani yapmayacağımız veya yapamayacağımız bir şeyi söylemeyi doğru bulmam. Asgari ücreti tespit için bir komisyon var. Her sene toplanıyor. Dolayısıyla da bunun vakti aralıktır. Vakti geldiğinde de asgari ücretle sorumlu olan sendikalar ve Çalışma Bakanlığım otururlar konuşurlar, adımı atarız. Durum bu. Fevkalade bir durum olup olmadığı noktası orada yine tartışılır. Yani eğer asgari ücret vatandaşımı hakikaten enflasyona ezdiriyorsa, o görüşmelerde belirleme de ona göre yapılır. Olağanüstü bir gelişme olduğu zaman biz bunlara da kapalı değiliz. Başta bakanım olmak üzere sendikacılarla zaten sürekli irtibat halindeler, görüşüyorlar. Böyle bir şey var mı yok mu onu biz de görüyoruz zaten. Biliyorsunuz daha yeni asgari ücrette görülmemiş bir zam yapmak suretiyle asgari ücreti farklı bir noktaya çektik. Bir diğer adımda da yine emeklilerle ilgili artışları yaptık. Bundan sonra da vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.
Bir önceki konuyla da bağlantılı bir soru sormak istiyorum. Pandemi vardı ve şimdi de savaş var. Bu, dünyada bir ekonomik daralmaya da sebep oldu. Türkiye'de bunun yansımalarını yaşıyoruz. Devlet ve hükümet olarak siz sürekli feragat ediyorsunuz. Yani KDV indirimi, teşvikler, vergi muafiyetleri yapıyorsunuz dezavantajlı grupları korumak için. Ama öyle bir şey var ki, bu dönemde olağanüstü zenginleşenler, muazzam karlar elde edenler de var. Devlet kendi üzerine düşüyor, feragat yapıyor. Feragat etmesi gereken sadece devlet mi? Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Bir gerçek var, o da şu; sanayici bu dönem içerisinde ciddi paralar kazandı. Ama para kazanan, ben para kazandım demiyor. Tam aksine, daha ver diyor. Örneğin diyelim altyapıda, üst yapıda müteahhit firmalar var. Bazı sıkıntılar yaşıyorlar. Maalesef çimento sektöründe, demir çelikte bu işi fırsata dönüştüren sanayiciler var. Bu bir gerçek. Bütün bunlara rağmen, onlar zam üstüne zam yapıyorlar. Bir taraftan da bu evlerin, bu inşaatların yapılması lazım. Şimdi arkadaşlarla değerlendirmeleri yapıyoruz. Diyoruz ki, bunların üzerinde duralım, çalışalım. Ama bir ülkede inşaat sektörü durursa adeta ekonomide hayat durur. Çünkü inşaat sektörünün durduğu yerde yaklaşık 250 civarında kalemde faaliyet gösteren firmalar durur. Bunları biz bir tarafa koyamayız ki. Onun için arkadaşlar şu anda bu işin de üzerinde çalışıyorlar. Ama biz öyle veya böyle mümkün olduğunca vatandaşımızı korumak, onları güvence altında tutmak için bunu yapacağız. Burada bütün alanlarda stokçuluk yapanların üzerine gideceğiz. Biz şimdi ihracatta iyi bir noktadayız. İşte 250 milyar doların üzerine inşallah çıkacağız. Bütün bunlarla beraber turizmde yavaş yavaş bir toparlanma başladı. Bir tarafta da Rusya-Ukrayna savaşı var. Biz sadece 5 milyon civarında turisti Rusya'dan alıyorduk, 2 milyon 100 bin turisti Ukrayna'dan alıyorduk. Bunlar bizim için çok çok önemliydi. Şimdi tabi bu şartlarda aynı çekimi oralardan yapamayacağız. Onun için şimdi tabi farklı ülkelerden turist çekmenin gayreti içerisindeyiz. Kültür ve Turizm Bakanımız bunun çalışmalarını yapıyor veya farklı ürünlerle açığı kapatmanın gayreti içerisinde olacağız.