EkonomiÖmründen uzun idealleri vardı

Ömründen uzun idealleri vardı

16.09.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Kuşkusuz Suna Kıraç denildiğinde; disiplinli bir çalışma hayatı ve eğitime adanmış bir ömür akla geliyor. Aslında kendisi de, hastalığı henüz ona engel olmazken bir kısmını yazabildiği ‘Ömrümden Uzun İdeallerim Var’ isimli kitabında özellikle bu konulara eğiliyor.

Ömründen uzun idealleri vardı

Kitabın ilk sayfasındaki hitap cümlesi çok şey anlatıyor: Beni yaşatan İpek’e, Beni(mle) yaşayan İnan’a...

Haberin Devamı

Suna Kıraç, İnan Kıraç’la evliliğindeki mutluluğunu kitabında şöyle tanımlıyor: “İnan, yaşamımdaki en güzel hediyeydi.”

Onların bu mutluluğunu ‘taçlandıran’ ise ‘İpek Kıraç’ oluyor. 15 yıllık evliliklerinde çocuk sahibi olamadıklarını anlatan Suna Kıraç, evlat bekleyen bir aile olarak; İpek’i gördükleri ilk an onu bağırlarına bastıklarını yazıyor.

İş kadını olarak Suna Kıraç “‘Vehbi Koç Üniversitesi’nin tek öğrencisi” olarak tanımlanıyordu. Koç Holding’e çok önemli başarılar getirip başkan vekilliği görevine kadar yükselen Suna Kıraç, tüm kadınların da idolü oluyordu.

Türkiye ekonomisine katkılarının ardından Suna Kıraç için ‘eğitime adanmış bir ömür’ yaşama arzusu ağır basıyor.

Türkiye’nin yaşadığı sorunların kaynağını ‘eğitimde’ gören Suna Kıraç, iyi yetişmiş gençliğin önemine dikkat çekiyordu. Önce Koç Lisesi kapılarını açtı, Koç Üniversitesi ise Suna Kıraç’ın en büyük hayaliydi.

Haberin Devamı

Suna Kıraç’ın yaşamının temel taşlarından biri ise sanattı. ‘İlk göz ağrısı’ olan Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü ile Suna ve İnan Kıraç Müzesi; bu tutkunun temelini oluşturdu. 1995’te Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üstün Hizmet Madalyasına değer görüldü.

Büyük bir mücadele

Suna Kıraç uzun yıllar ‘ALS’ hastalığı ile mücadele etti.

İnan Kıraç eşinin hayatını kolaylaştırmak için çok çabaladı. ‘Muslukları erkenden gevşetiyordum açabilmesi için’ diye bir anekdot da anlatıyordu.
Rahmi Koç, İnan Kıraç’ın Suna Kıraç’ın hayatını kolaylaştırmak için üstün çabalarını anlatırken ‘Altından heykeli dikilecek bir enişte’ diyordu.
2000 yılında hastalığın yeni bir evresi başladı. Kıraç artık makineye bağlı yaşayacaktı.

“Annemle her şeyi paylaşmaya başladım, tüm dertlerimi, her şeyimi ona anlattım” diyen İpek Kıraç, Suna Kıraç ile gözleriyle konuşuyordu. Evet artık Suna Kıraç, gözleriyle anlatıyordu. İpek Kıraç eğitimini biyolojiye ayırdı. ALS’yi araştıran laboratuvarda çalıştı. “Anneme yardım edebileceğim tek yöndü” diyordu...

Ömründen uzun idealleri vardı

İnan Kıraç ve Suna Kıraç