01.12.2022 - 09:18 | Son Güncellenme:
Milliyet Enerji
Prof. Dr. Kerem Alkin, YENADER (Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği) Başkanı: Rusya-Ukrayna Savaşı’nın olası seyri ve küresel iklim değişikliğine dair somut tehditler, fosil yakıtlara dayalı bir “süper güçte sanayi modeli”nin de sonunun geldiğinin net kanıtı. Avrupa, “fosil yakıtlara” dayalı bir “imalat sanayi modeli”nin sonunun geldiğini yoğun bir şekilde tartışmakta. Bu nedenle, “enerji verimliliğine” yönelik yatırımlar, “enerji verimliliğine” yönelik yazılım ve donanımlar, “enerji depolamasına” yönelik teknolojiler, bunun yanı sıra, “yenilenebilir enerji” imkan ve kabiliyetleri, “imalat sanayinin sürdürülebilirliğine” yönelik yeni “üretim modelinin” acilen hükümetlerin ve özel sektörün gündemine alınması gerekmekte. Fosil yakıtlara dayalı enerji maliyetlerinin artması bir “dezavantaj” değil, tersine, şirketlerin ve kamunun “enerji verimliliği” ve “yenilenebilir enerjiye” yoğunlaşması adına tarihi fırsat.
Kriz üçgeni
Gerek geçtiğimiz haftalarda OECD çatısı altında gerçekleştirilen Tarım Bakanları Toplantısı, gerekse de OECD çatısı altında süregelen küresel enerji ve gıda arz krizine yönelik değerlendirme ve toplantılar, modern tarihin en ağır küresel enerji ve gıda krizi ile karşı karşıya olduğumuzu teyit eden tespitlere sahne olmakta. İki küresel krizin birbiriyle bağlantısı üç temel başlığın bir araya geldiği bir “kriz üçgeni” ile tanımlanıyor. Birinci başlık İklim Değişikliği (Climate), ikinci başlık Kovid-19 (Covid) ve üçüncü başlık Rusya-Ukrayna Savaşı’nın tetiklediği derin belirsizlik ve kargaşa (Conflict). OECD üyesi ülkelerin uzmanları bu tabloyu kısaca “3C” olarak belirtiyor. Küresel enerji krizi ile küresel gıda krizini bir araya getiren önemli başlıklardan birisi ise gübre. Çünkü, suni gübre, fosil yakıt kullanımıyla üretilen bir ürün ve tarımsal üretim için tartışmasız bir gereksinim. Kimyevi gübrenin üretiminin ana hammaddeleri doğalgaz, fosfat kayası ve potas tuzu olmakla birlikte, OECD çatısı altındaki toplantılarda, Afrika’nın tarım yatırımlarının finansmanındaki sıkışmadan, kıtanın kimyevi gübre üretimi için ara girdi olan amonyak, nitrik asit, sülfürik asit ve fosforik aside ulaşım imkanları da masaya yatırılıyor. Çünkü, iklim değişikliğinden dolayı kuraklık sorunu ile, küresel pandeminin ana ve artçı sonuçlarıyla zaten boğuşan Afrika, aynı zamanda Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle tarımsal ürün, gıda ve üretim için gerekli olan hammaddelere ulaşmak konusunda da bugünlerde ciddi zorluklar yaşıyor.
Birlikte çalışma ihtiyacı
Türkiye, Afrika’nın kapsamlı sorunlarına, söz konusu engellerin aşılmasına yönelik çözümlere en güçlü çağrıyı yapan ülkeler arasında öne çıkıyor. Gerek OECD tarım bakanları toplantısı gerekse de sonrasında yapılan toplantılar, Afrika’dan başlayarak, başta gübre,tarımsal üretim için gerekli olan girdileri dünyada en pahalı kullanmak zorunda kalan coğrafyalar için “radikal çözümler” bulunması gerektiğine işaret ediyor. OECD çatısı altındaki ülkeler, küresel gıda krizi için, ki 2023’de krizin daha da ağırlaşacağına dair endişeler çok güçlü, pragmatik çözümlerle ve etkin olarak bir arada hareket etmeleri gerektiğinin farkındalar. Küresel iklim değişikliği, daha yüksek ısıda, daha kurak koşullarda tarımsal üretim imkanlarını geliştirmek noktasında birlikte araştırma ve geliştirme yapılmasını da gerekli kılıyor.
Enerjide esas kriz, 2023’te
Küresel ölçekte yaşanan “enerji krizini”, 1970’lerin petrol krizlerinden bütünüyle ayıran, modern dünyanın karşılaştığı “en tehlikeli” enerji krizine dönüştüren birkaç kritik detay var. Her şeyden önce, bu defa yaşanan küresel enerji krizi denkleminin içerisinde, sadece petrol değil, aynı zamanda doğal gaz da var. Üstüne kömür ve nükleeri de eklemek mümkün. İkinci detay, bu sefer ki enerji krizinin aynı zamanda bir “enerji dönüşümü” krizi de olması. Çünkü, küresel enerji ve gıda fiyatlarının tetiklediği “yüksek enflasyon” sürecini yüksek merkez bankası politika faiziyle çözmekte ısrarcı olan ülkeler, kredi maliyetlerinde de ciddi artışlara sebep oldular. Bu nedenle, güneş rüzgar, jeotermal ve hidro gibi önemli yenilenebilir enerji yatırımlarının maliyetleri de pahalılandı.
Yeşil enerji dönüşümü tehlike altında
Oysa, yaşanmakta olan küresel enerji krizi, dünyanın önde gelen ekonomilerinin yenilenebilir enerjiye geçişlerini hızlandırmalarının, “yeşil enerji dönüşümünün” ne kadar önemli olduğunu bir kez daha teyit ediyor. Ne yazık ki, neoliberal ortodoks politikalarda ısrarcı olan iktisatçılar ve onlardan destek alan merkez bankaları ile ekonomi yönetimleri nedeniyle, “yeşil enerji dönüşümü” de, küresel “sürdürülebilir kalkınma” hedefleri de risk altında. Üçüncü detay ise, 1970’lerin petrol krizinin bir “fiyat krizi” olduğunu hatırlayarak, bu defa yaşanan küresel enerji krizinin “fiyatın” da ötesinde, bir bölgesel ve küresel “tedarik” krizi de olduğu gerçeği. Nitekim, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın derinleştirdiği tedarik krizi, petrol, doğalgaz, kömür ve zenginleştirilmiş uranyum çubuklarının üretimi ve dağıtımını iyice karışık hale getirmiş durumda. Hemen hemen tüm kıtalar için bir başka riskli konu ise, hidro. Doğal gaz ve kömür fiyatlarının küresel ölçekte aşırı dalgalandığı bir dönemde, hidroelektrik ve nükleer enerji santrallerinin kapasitelerinin de dalgalanma göstermesi, OECD nezdindeki Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) İcra Direktörü Dr. Fatih Birol’un da ifade ettiği gibi, dünyayı ilk gerçek enerji kriziyle karşı karşıya bırakmış durumda. Dr. Birol, küresel sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) piyasalarında arzın talebi karşılayamayacağı endişesi ve başlıca petrol üreticilerinin üretimi kısmasının dünyada yaşanan ‘ilk gerçek enerji krizi’ni tetiklediğini vurgulamakta.
Gelecek on yıl sıkışık
Fatih Birol, Rusya-Ukrayna savaşına bağlı olarak, bir tarafta Avrupa’nın LNG ithalatının artması, diğer tarafta, bilhassa 2023’den itibaren, Çin’de yakıt talebinin artma olasılığının, küresel LNG piyasasında 2023 için yalnızca 20 milyar metreküplük LNG kapasitesi olacağı düşünüldüğünde, gelecek yılın çok sıkışık geçeceğinin altını çiziyor. Bu nedenle, uzmanlar, bir şekilde 2022 sonbaharının yönetileceğini; esas krizinin 2023 sonbaharı, 2024 kış aylarında yaşanacağını hatırlatıyorlar. Beklenen sıcak seyreden sonbahar zamana yayılır ise, bu durum Avrupa’nın en azından bu kışı az hasarla atlatabilmesi adına değerli olacak. Ancak, 2023 ilkbahar sonu itibariyle, yüzde 25-35 seviyesine düşmesi beklenen doğalgaz depolarının tekrar doldurulması çok zahmetli olacak. Üstüne, OPEC’in 2 milyon varil üretimi kısma kararı da kalıcı olur ise, enerji fiyatlarının 2023’te hem üretici fiyatları endeksi (maliyet enflasyonu), hem de tüketici fiyatları endeksi (talep enflasyonu) üzerindeki kalıcı etkisini takip etmeyi sürdüreceğiz.