07.12.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
SERKAN ARMAN
Türk sanayicisi pandemi dönemi boyunca çarkları döndürdü, istihdamı sürdürdü, ihracat yaptı. Şimdi aşı haberleriyle yeni bir döneme kapı aralanıyor.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan 2021 için ‘temkinli iyimserlik’ten yana... Bahçıvan, “Aşı mutlaka girecek hayatımıza. Ama yine de tüm insanlığın huzur bulacağı şekilde yansıması zaman alacak. Biraz daha sabırlı olmamız lazım. Temkinli bir iyimserlikle bekleyelim” diyor.
Bahçıvan, Zoom üzerinden yaptığımız sohbette bu dönem iyi değerlendirilirse Türkiye’nin önüne yeni fırsatların çıkacağını söylüyor. Reform gündemine de değinen Bahçıvan, KDV, istihdam ve finansmanın altını çiziyor. Türkiye’nin yabancı sermaye açısından tekrar cazip hale gelmesi gerektiğini vurgulayan Bahçıvan pandemiden çıkışla birlikte sanayicilerin izleyeceği bir ‘yol haritası’ oluşturduklarını da anlattı.
2020 sanayi açısından nasıl hatırlanacak? 2021’de her şey düzelecek mi?
“İnsanlık tarihi yazılırken, 2020 yılı bahsedilen yıllardan birisi olacak. Teknolojinin bu kadar kendini geliştirdiği, insanoğlunun lig atlattığı bir dönemde bu kadar hazırlıksız yakalanması ve esir olması akıllara ziyan. Koca şirketlerin, kurumların, devletlerin planında olmayan bir dönem yaşadık. Hâlâ yaşıyoruz. Bu tabii insanlarda ne bütçe, ne öngörü, ne strateji bıraktı. Mutlaka insanlık bunu atlatacak.
Aşı mutlaka girecek hayatımıza. Ama yine de tüm insanlığın huzur bulacağı şekilde yansıması daha zaman alacak. Biraz daha sabırlı olmamız lazım. Gerçeklikten kopmayıp ölçüsüz bir iyimserliğe gitmememiz lazım. Tabii ki iyimserlik güzel ama her şey bir anda toparlandı boyutunda aşırı iyimserlik zarar veriyor. Temkinli bir iyimserlikle önümüzdeki ayları beklemek lazım.
Yol haritası geliyor...
Orta ve uzun vadede Türkiye’yi, Türk sanayisini pandemi sonrası bekleyen tehditler ve fırsatlar noktasında bir çalışma içindeyiz. Eylülde ilk aşama neticelendi. Şimdi Ticaret Bakanlığımız ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızı işin içine katarak bu rapor üzerinden hemen hemen her hafta toplantı düzenliyoruz. Bu adeta elimizde sektörel bir yol haritası, yol anayasası olacak. Yaşayan, belirli aralıklarla üzerinden geçilen, tabii her şeye çözüm bulunması mümkün değil ama en azından hedeften kopmayan, sektörlerin sürekli dinamik şekilde diyalogla götürebileceği bir model oluşturmaya çalışıyoruz. Ümit ediyorum, kamuyla, bakanlıklarla sanayi arasında, ekonomik aktörler arasında yaşayan bir sürekli model olacak.”
Saha maça müsait ama doğru kullanmak şart
Sanayinin öneminin tekrar anlaşıldığı bir süreç yaşıyoruz değil mi?
“Sanayinin ne yazık ki öneminin azaldığı, sanayinin farklı sektörlerin arkasında kalmasının normal karşılandığı talihsiz dönem geçirdik. Ama gelinen noktada çok net görüyoruz ki, Türkiye’nin tüm zorluklara rağmen, zorluklarla mücadele noktasında kaslarını güçlendirmiş önemli bir sanayi değeri, sanayi birikimi var.
Bu pandemi döneminde de bir kez daha çok güçlü bir şekilde ortaya çıktı. Zor günlerin sektörü olduğunu sanayimiz bir kere daha gösterdi. Yani bu kadar mücadelelerin yoğun olduğu dönemlerde dahi ayakta kalmayı başaran, rekabet gücünün düştüğü zamanlarda dahi sanayicilikten vazgeçmeyen, sanayicilik binalarını koruyan bir sektörün önemli bir başarı hikayesini de özelikle bu sene yazıyoruz.
Özellikle Uzakdoğu’dan, Uzak Asya’dan tedarik merkezlerini daha yakın noktalara çekme noktasında Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin de, ABD’deki alıcıların da Türkiye’ye doğru bir yönelmesi olduğunu son 3 - 5 ay içinde biraz hissetmeye başladık.
Ben ümit ediyorum ki bu zor dönem, bu travmatik dönem, eğer doğru yönetebilirsek, doğru kullanabilirsek Türk sanayisi açısından önemli bir fırsat döneminin kapısını açabilecek. Ama tekrar söylüyorum, bunu doğru kullanabilmek şartıyla. Derler ya maça çıkmadan, iklim müsait, saha müsait diye. Burada bizi bekleyen, geçmiş yıllardan daha müspet bir dönem var.”
Üst lige çıkış için ne gerekli?
Türk sanayisi açısından bundan sonra hangi adımlar atılabilir?
“Sanayinin kaynakları değerlendirme açısından en uzun vadeli değer oluşturacak alan olduğu artık ispat edildi. O nedenle de kaynak değerlendirilmesinde sanayinin önceliğinin her konuda öne alınması temel ihtiyaç. Sanayiye arazi tahsisi çok çok önemli bir konu.
Temel konuların her birinde üzerinde çalışılması gereken noktalar var. Birincisi mevcut işletmelerimizin dönüşümü ve mevcut işletmelerimizin işleyişi. Ama asıl önemlisi bir yatırımsızlık döneminden geldiğimizi kabul edersek, önümüzdeki günlerde bizi bekleyen yeni pazarlar için ve rekabete açık yeni iş alanları için sanayinin bir üst lige çıkarılması konusunda yapılacaklar. Yani mevcut hayat bir şekilde bütün zorluklara rağmen dönüyor ama onun bizi hedeflemiş olduğumuz lige çıkarması mümkün değil. Türkiye’nin gerek teknolojik anlamda, gerekse kapasite büyütmesi anlamında yeni bir oyun planı kurması lazım. Bunun için de yeni yatırımlara ihtiyaç var. Zaten herhalde yeni ekonomi yönetimiyle de en çok üzerinde konuşacağımız ve tartışacağımız konu bu olacak.”
Çark döndü, bacalar tüttü
Pandemi şartlarına rağmen Türk sanayisinin üretim ve istihdam açısından dayanıklılığı rakamlara yansımaya devam ediyor.
“Aşırı panik halinde gelen bir dönemde dahi Türk sanayisi çarklarını döndürmeyi, bacalarını tüttürmeyi başardı. Tedarik zincirleri çalıştı, istihdam sürdü, ihracat yapılabildi, mallar tüketiciye ulaştırılabildi. Hiç tatbikat yapılmadığı halde önemli bir başarı hikâyesi yazıldı. Birçok ülkede rafların boşaldığını, tedariklerin aksadığını bir ortamda hamdolsun Türkiye’de hiçbir mal karaborsaya düşmedi. Hiç küçümsememek lazım. İlk şoku başarıyla atlattıktan sonra da, mayıs - hazirandan sonra PMI (satın alma yöneticileri endeksi) rakamlarına yansıyacak şekilde hem iç piyasadaki belli ürünlerde aşırı talep genişlemesinin hem de ihracattaki fırsatları da çok doğru kullanarak Türkiye’de sektör durgunluğun içindeyken sanayi ekonominin tetikleyicisi olmayı başardı.
Böylesi bir dönemde, finans kaynaklarının çok güçlü olmadığı, henüz daha geleceğin tam anlamıyla belirginleşmediği bir dönemde dahi şu anda birçok OSB’de yer bulunmuyor. Yani böylesine de bir heyecan var. Yani birazcık pazara dönük işaretler geldiği zaman da yatırım motivasyonunu anormal şekilde tetikleyen bir sanayi ruhu var.
Yani bu ruhu, bu heyecanı, bu içindeki enerjiyi taşıyan kitleye, biraz doğru yönlendirmelerle, doğru kaynakları ve o reform adı altında toparlayabileceğimiz küçük küçük vitaminleri de verdiğimiz zaman bu ülkenin sanayicisi çok daha güçlü hikâyeleri yazabilecek bir değere sahip.”
İSO Başkanı Bahçıvan’la online olarak görüştük.
Sanayici hangi reformları istiyor?
Ekonomide ve hukukta reform konuşuluyor. Sanayici ne istiyor?
“KDV reformu Türk sanayisine verilecek en önemli desteklerden. Birikmiş KDV’lerin iadesini falan demiyorum... Çok daha öteye gidiyorum ki öyle bir raporu önümüzdeki hafta bitiriyoruz.
İnşallah yeni bakanlarımıza vereceğiz. Türkiye’ye KDV 1980’li yıllarda girdi. O günkü şartlarda tüketiciye dönük bir vergi modeli yıllar geçtikçe sanayiciye yük getiren model haline geldi. Personelin zaman ayırması, sanayinin üzerinde muazzam bir finansman yükü oluşturması, maliyenin kendisini yorması açısından, haksız rekabete, illegal çalışanlara fırsat vermesi açısından...
İkinci önemli konu istihdamla ilgili reformist kararlar. Maalesef sanayiye istihdam çekme noktasındaki onu engelleyen temel noktaların mutlak surette reforma tabi tutulması gerekiyor.
Finansman her zaman dile getirdiğimiz en önemli konu. İstanbul Sanayi Odası’nın ilk 500’üne baktığınız zaman, son 10 yıldır toplam faaliyetten gelirlerin yüzde 50 - 60’ının finansman giderlerine gittiği bir tablo var. Böyle bir maliyetle sanayinin hem rekabet edebilmesi, hem de yatırıma kaynak oluşturabilmesi mümkün değil.”
‘Yabancı sermaye için tekrar cazip olmalıyız’
Son olarak İSO Meclisi’nde TOGG CEO’sunu konuk ettiniz. Sanayide yüksek teknolojiye önem veriyorsunuz.
“Konvansiyonel üretimle rekabetçi olup da katma değerli ürün üretebileceğiniz, pazar bulabileceğiniz alanlar giderek kısıtlanıyor. Yüksek teknolojili yatırımlar döneminin açılması lazım. Sanayici bunun bilincinde. Otomotiv Türkiye’nin en önemli sektör güçlerinden. Yerli oto da bunun bir örneği. Orada oluşacak yeni iş modeli, konvansiyonel işlerle gidilemeyeceğinin bence önemli bir dersi.
Ülkenin hem ihracat pazarlarında yeni imkânlar sunacak, ama yerli sanayicilerimizi disipline edecek birtakım yatırımlara sevk etme sırasında güçlü yabancı, kalıcı, nitelikli yatırımlara da cesaret verecek ve onların bu coğrafyaya tekrar yatırıma çekebilecek bir modele de ihtiyaç var.
‘AB çok önemli’
Bunun adına hukuk reformu da diyebiliriz, iç piyasadaki ve dış piyasadaki rekabeti kolaylaştıracak reformlar da diyebiliriz. Ama kesinlikle tekrar yabancı sermayeye de cazip bir ülke olabilmemizi mutlak surette canlandırmamız gereken bir döneme giriyoruz. Ne olursa olsun Türkiye’nin önemli bir pazarı Avrupa Birliği (AB). AB’yi zaman zaman eleştirsek de bize kazandırdıklarını da hafife almamamız lazım. Bazen AB ile ilişkilerimizde sert söylemlerde bulunabiliyoruz ama o pazarın Türkiye sanayisinin önemli bir itici güç olduğunu da aklımızdan çıkarmayarak AB ilişkilerimizi yönetmemiz gereken bir takvimin içinde olacağız.”
İnsan kaynağında ‘nokta atış’ var
Meslek liseleriyle sanayiyi buluşturmak için yoğun çalışıyorsunuz. Son olarak kaynakçı yetiştirmek için kolları sıvadınız...
“Yıllar geçse de gurur ve heyecanla anlatacağım en önemli konu mesleki eğitim çalışmalarımız. Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içindeyiz. Bir model çalışması yapıyoruz. 40’ın üzerinde okulda sanayicilerimiz sektörleri adına adeta yönetim kurulu mantığıyla çalışıyor. Pandemi döneminin adeta parlayan yıldızı oldu meslek liseleri. 20 küsur seneden beri hor görülmüş meslek liselerimizin tekrar canlandırılması çok önemli. Hangi sektörle konuşursak konuşalım, eleman bulma konusunda şikâyet var.
Ama öbür tarafta da muazzam bir iş arayışı var. Bunun temel noktası uygun işe uygun insanın zamanında yetiştirilmesi. Bu sene 5 - 6 okulumuzda kaynakçılıkta eksik eleman ihtiyacını giderebilmek adına bir projeye başladık. Türkiye’nin en övündüğümüz sermayesi, genç nüfus. Ama bu genç nüfusu doğru yönetmediğiniz takdirde çok negatif problemlere dönüşebiliyor. İnsan en önemli kaynak. Meslek liseleri de bu kaynakları doğru kullanma fırsatlarından belki başlıcası.”
Nitelikli büyüme modeli lazım
Son çeyrek büyüme rakamlarını ve buna sanayinin katkısını nasıl görüyorsunuz?
“Türkiye’nin çeyrek bazlı büyümelerden ziyade artık dengeli, nitelikli ve aşırı sürprizlere, iniş ve çıkışlara yer bırakmayacak bir büyüme modelini seçmesi gerekiyor. Yoksa bir çeyrek 5 olmuş, öbür çeyrek eksi 8 olmuş... Bunları dönemsel anlamda irdelemekten öteye, önümüzdeki 5 - 10 yıl nasıl bir ekonomik model oluşturacağız ve o büyüme modelini rakamlardan daha öteye hangi nitelikle oluşturacağız? Bu konuda daha stratejik bir büyüme modeline gitmemiz lazım. Sanayiyle ilgili yön haritamızı doğru belirlersek inanıyorum ki bu büyümede de arzu ettiğimiz kalıcı, dengeli ve nitelikli rakamlara Türkiye’nin ulaşma fırsatı ve şansı çok daha güçlü olacak.”