30.09.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
Meltem Güneş / ANKARA - Projenin ilk adımının kapanışı “Sivil Toplum Buluşması: Çokuz ve Biriz” etkinliğiyle gerçekleşti. UN Women Türkiye Ülke Direktörü Asya Varbanova, proje kapsamında 6 binden fazla kadın, kız, çocuğu ve gencin hizmetlerden ve programlardan faydalandığını belirterek, projenin ikinci fazının ekim ayında başlayacağını ifade etti.
39 yıl gerekli
Varbanova, 2025’in Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nun 30. yıldönümü olduğunu anımsatarak, “Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nun 30. yıldönümüne yaklaşırken, taahhütlerimizi yeniden gözden geçirmeli ve ilerlemeyi sağlamak için harekete geçmeliyiz. Toplumsal cinsiyet eşitliğindeki kazanımlar yavaş ilerliyor. Bu yavaşlık devam ederse, kadın ve kız çocuklarının yoksulluktan kurtulmaları için 137 yıl, çocuk evliliklerini önlemek için 68 yıl, parlamentoda cinsiyet eşitliği için 39 yıl geçmeli. Biz torunlarımızın değil, kendi yaşamımızda toplumsal cinsiyet eşitliğini görmek istiyoruz” diye konuştu.
AB Türkiye Delegasyonu, Sivil Toplum, Temel Haklar, Yargı ve İçişleri Operasyonel Bölüm Başkanı Jean Barbe de sivil toplumun kalkınma için gerekli olduğuna vurgu yaparak, “AB Türkiye’deki sivil toplum çalışmalarını desteklemekten gurur duyuyor. Kadın haklarının ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin ilerletilmesi, hem AB içinde hem de Türkiye gibi ortak ülkelerimizde bizim için en önemli önceliklerden biri” dedi.
Kadın olmazsa olmaz
Gülbanu Altunok Dertli (UN Women Türkiye Program Analisti): “Yaptığımız saha araştırmalarına göre kırsalda yaşayan kadın 46 yaşlarında, 3 çocuğu var, ortalama 5 kişilik bir hanede yaşıyor. Birçoğu eğitim görmemiş. Yüzde 86 civarı hiçbir şekilde ücretli işte istihdam edilmeyen kadınlar. Yüzde 60’a yakını kırsalda tarımsal üretimde yer alıyor ama sadece yüzde 18’inin tarım arazisinde mülkiyeti var. Miras hakkı da çok etkin bir şekilde kullanılamıyor. Kadınlar haklarından haberdar olsalar dahi haklarını aile baskısı ya da başkalarının söylemleri nedeniyle kullanamadıklarını söylüyorlar. Kadınların yüzde 62’ye yakını hibe veya kredi programlarına erişemiyor veya faydalanmamışlar. Yüzde 32’si bu programlara başka birinin aracılığla başvurmuş, muhtemelen eşlerinin aracılığıyla. Kadınların yalnızca yüzde 6’sı tarımsal kredi programlarına veya hibelerine kendi başlarına erişebilmiş. Yoksulluk çok yüksek. Yarıya yakın hane bir asgari ücret, kalan da iki asgari ücreti hane geliri olarak beyan etti.”
“Biz çocuk bakarız”
Şerife Tuna (Tarım ve Orman Bakanlığı Temsilcisi): “Kadının sosyo ekonomik güçlenmesi, istihdamın artırılması için birçok proje yürütüyoruz ve eğitim çalışmalarımız oluyor. 2003’ten günümüze 4 milyondan fazla kadın bu eğitimlerden faydalandı. Kadın çiftçilerimizi tarımsal yeniliklerle buluşturmayı amaçlıyoruz. İklim değişikliğinin etkilerini de düşünmek zorundayız. Suyu verimli kullanma, sıfır atık eğitimlerini arttırıyoruz. Köyünden çıkmayan kadınlarımızı farklı illere gönderdik, yurt dışı imkanları da oldu. Kadının hayatına dokunmak bizleri mutlu ediyor. Geçmişte kadın çiftçiler bilgi ve proje yarışması yürütüyorduk. İlk aşamalarda kadın çiftçileri yarışmaya dahil etmek zor oldu. Eşler izin vermiyorlardı, ‘Yarışmada ne işiniz var, evde bir sürü iş var’ diyorlardı. Daha sonra kadın çiftçiler kazanımlarını sağladıkça eşler, ‘Hanım sen dersine çalış, biz çocuk bakarız’ noktasına geldi. Onların bir adım öteye gitmesi bizi mutlu ediyor. Projelerimizi genişleterek kadınların hayatlarına dokunmaya devam edeceğiz.”
Sürdürülebilir eğitim
Ecem Asma (Anadolu Meraları Program Lideri): “İklim krizi kırılganlığı artırıyor. Kadınların geçim kaynakları doğaya daha fazla bağımlı bu süreçten en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Kadınlar karar verme süreçlerine dahil değiller ama özellikle kırsalda bütün bir hanenin doyurulmasından sorumlular. Kadınların finansa erişimleri de düşük, kaynaklara, teknolojiye erişecek bilgiden de mahrumlar. Sürdürülebilir, onarıcı eğitimlerin verilmesi önemli. Belki küçük bir detay ama kadınların kendilerine ait bir banka hesabının olması bile çok önemli.”