14.07.2010 - 13:46 | Son Güncellenme:
Türkiye İş Bankası, Türkiye ekonomisinin 2010 yılının ikinci çeyreğinde (Nisan-Mayıs-Haziran) yüzde 6,5 oranında büyüdüğünü öngördüklerini, yıllık büyüme tahminlerini yüzde 5,5’ten yüzde 6’ya yükselttiklerini bildirdi.
Ing Bank, “Mali Kural Yasa Tasarısı;nın bu günlerde yasalaşmasının ardından Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yatırım kategorisinde kredi derecesine çıkarılma olasılığının daha da güçlenecek olması, faizlerin düşük seviyelerde kalması için yapısal bir destek unsuru olarak algılanmaya başladı bile” dedi.
Temmuz ayına ilişkin olarak Türkiye iş Bankası İktisadi Araştırmalar Müdürlüğü tarafından hazırlanan, “Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Gelişmeler” ile Ing Bank Hazine Grubu Ekonomik Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan bültenlerde, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler değerlendirildi.
Türkiye İş Bankası’nın bülteninde, 2010 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisinin genel olarak piyasa beklentisine paralel bir büyüme kaydettiği, büyümede, ekonomik aktivitedeki toparlanmanın yanısıra 2009 yılının ilk çeyreğindeki yüzde 14,5’lik daralmadan kaynaklanan baz yılı etkisinin de önemli rol oynadığı belirtildi.
Yılın ikinci çeyreğinde, tüketici güvenine ilişkin göstergelerin özel tüketim harcamalarındaki artışın devam ettiğine, kapasite kullanım oranındaki yükseliş eğiliminin de yatırım harcamalarının büyümeye katkı sağladığına işaret ettiği ifade edilen bültende şöyle denildi:
“Yılın ikinci yarısında ise, baz yılı etkisinin azalmasıyla birlikte büyümenin yavaşlayan bir seyir izleyeceği düşünülmektedir. Bu dönemde, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Avro Alanı’ndaki sorunların derinleşmesi ihtimali, Türkiye ekonomisi açısından önemli bir risk unsuru olmaya devam edecek ve iç talep koşullarındaki nispi iyileşmeye karşılık dış talep koşullarına ilişkin belirsizlikler, net ihracat üzerindeki baskısını sürdürecektir. Bu çerçevede, yılın ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisinin yüzde 6,5 oranında büyüdüğünü öngörüyoruz. Yıllık büyüme tahminimizi ise yüzde 5,5;ten yüzde 6’ya yükseltiyoruz.”
Önümüzdeki dönemde, işsizlik oranındaki gerilemenin devam edeceğinin öngörüldüğü kaydedilen bültende, bu gelişmede, ekonomik aktivitedeki toparlanmanın gecikmeli etkisinin iş gücü piyasasına yansımasının yanısıra mevsimsel etkilerin de önemli rol oynayacağının düşünüldüğü belirtildi.
Bültende, “Avro Alanı’nda yaşanan gelişmelerin risk algılamasını artırması finansal piyasalar üzerine baskı yaratmaktadır. Bununla birlikte, dış talebe ilişkin belirsizliğin artmasına karşılık, iç talebin nispeten istikrarlı seyri kredi hacmindeki genişlemeye destek vermektedir. Önümüzdeki dönemde, istihdam koşullarında kaydedilebilecek iyileşme de bu açıdan önem taşımaktadır.” denildi.
ING BANK Ing Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren tarafından kaleme alınan “ Türkiye: Daha belirsiz bir küresel ortamda uzun dönemli yapısal cazibe?” başlıklı bültende, verilerin Türkiye;de büyümenin AB;den daha çok ABD ekonomisindeki büyümeden etkilendiğini gösterdiği bildirildi.
Önümüzdeki dönemde AB ile olan güçlü ticaret ilişkisine karşın ABD verilerinin global risk iştahındaki gelişmelerle birlikte Türkiye;nin görünümünü daha çok etkilemesini beklenebileceği ifade edilen bültende şöyle denildi:
“Bugün itibariyle, Mali Kural Yasa Tasarısı;nın bu günlerde yasalaşmasının ardından Türkiye;nin önümüzdeki dönemde yatırım kategorisinde kredi derecesine çıkarılma olasılığının daha da güçlenecek olması, faizlerin düşük seviyelerde kalması için yapısal bir destek unsuru olarak algılanmaya başladı bile. Bono piyasasında bunun etkileri belirgin olarak hissediliyor.
Moody;s;in daha önce belirttiği üzere söz konusu yasa yeni not artırımlarının yolunu açabilir. Yine de önümüzdeki 12 aylık dönemde bir referandum bir de genel seçim olması nedeniyle Temmuz- Ağustos döneminde Moody;s;in kredi notu görünümünü pozitife çevirmesi not artırımı yapmasından daha güçlü bir olasılık gibi görünüyor.”
Bültene göre, daha uzun dönemde ise Türkiye’nin yatırım kategorisinde kredi derecesine çıkmasının önündeki en belirgin engel ithal enerjiye olan yüksek bağımlılık nedeniyle devam eden cari açık olacak, bu bağlamda atılacak yapısal adımlar ise bunu kısmen hafifletecek.
Enflasyonun, daha önce birçok ülkenin yüksek enflasyon döneminde yatırım kategorisine çıkarıldığı dikkate alındığında, bloke edici bir veri olarak görünmediği kaydedilen bültende şöyle denildi:
“Sonuçta para politikasının son dönemde artan kredibilitesine karşın, Türkiye;nin gelişmiş ekonomilerden daha belirgin enflasyonist baskı ile karşı karşıya olduğunu düşünüyor, dolayısıyla gıda fiyatları belirsizliğinin orta vadeli enflasyon görünümüne dair yarattığı risklerle birlikte temkinli duruşumuzu ve faiz artırımlarının bu yılın son çeyreğinde başlaması gerekeceği görüşümüzü koruyoruz. Sonuçta çekirdek enflasyon Türkiye;de gelişmiş ekonomilerdeki kadar rahatlatıcı bir veri olmayabilir.”