27.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
“Siyahi olmak zor. Siz hiç siyahi oldunuz mu? Ben de bir zamanlar siyahiydim... fakirken!”
Larry Holmes
“Daha sen küçüksün. Büyü de gel” söylemi geçerli değil günümüzde. Bilim, teknoloji almış başını gidiyor. Haliyle genç insanlar da bize karışmayın, yeter artık diyor. Yıllar yıllar önce John Stuart Mill (bir zahmet Hz. Google’dan bakıverin), 3 yaşındayken Grekçe öğrenmeye başladı. 8 yaşında ise bu dilde yazılmış bütün eserleri okuyabilecek düzeye gelmişti. Klasik Batı Müziği’nin önde gelen isimlerinden Mozart, konser vermeye başladığında sadece 6 yaşındaydı. Dünyaca ünlü Alman şair-yazar Goethe, ilk şiirlerini 10 yaşındayken yazdı. Ludwig van Beethoven, ilk eserini 13 yaşındayken besteledi. Sabahlara karşı hazırlanan kahvaltı sofraları. Heyecanla, tutkuyla, coşkuyla beklenen kapışmaları. Televizyon karşısında tutsak olduğumuz zamanlar. Birbirini döven insanların kapışma anlarına tanıklık. Yaptıkları işe de pek spor denemezdi ama o bambaşka bir figürdü boks âleminde. Dans eder gibi adımları ile kusursuz bir fiziksel görünüm, dalga geçer gibi dövüşen, aşırı özgüven yüklü bir figür. Önce Cassius Clay, sonra Muhammed Ali. Bakın neler söylüyor inci tanesi gibi, “Hayal gücü olmayan adamın kanatları olmaz. Büyük bir şampiyon olmak istiyorsan önce en iyi olduğuna inanacaksın. En iyi değilsen en iyiymiş gibi yapacaksın. Benim kadar muhteşemken mütevazı olmak çok zor!” “Evdeyken iyi bir adamım ama dünyanın bunu bilmesini istemiyorum. Gördüğüm şu ki mütevazı insanlar hayatta fazla ilerleyemiyor. En büyük benim! Bunu henüz böyle olmadan önce de söylemiştim. Ben boksun astronotuyum.” Joe Louis ve Jack Dempsey sadece jet pilottu. Ben kendime ait bir dünyadayım. Nihayetinde her şeyin bir sonu var yaşamda. “Çekirge gibi zıplarım arı gibi sokarım” diyor o muhteşem adam. Ve gün geldi, yürümekte, konuşmakta, gülümsemekte zorlandı. Büyük zamanların ardından yaşadıkları bir trajediydi. c
Nostalji sözcüğü ilk kez 17. yüzyılda İsviçreli tıp öğrencisi; Johannes Hofer tarafından bir, ‘tıp’ terimi olarak kullanıldı. Kökeni. Yunanca ve literatüre giren bir sözcük. Nostos (dönüş) ve algos (acı) anlamına gelen iki sözcüğün birleşmesiyle oluşuyor. Günümüzde, geçmişte kalan güzelliklere özlem olarak kullanılıyor. Işıldayan, parlayan güneşin bir süre sonra yerini akşamın karanlığına bırakacağını tahmin etmek değil, bilmek gerek. Bir zaman ağzınızdan mermi gibi çıkan sözcüklerin şiddetini yitirdiği zamanları öngörmek, alçakgönüllülüğün göstergesi olmalı. “Yolunda yürüyen yolcu yalnız ufkunu değil ufkun ötesini de görebilmelidir.” Büyük insan, büyük deha, büyük asker, büyük devlet adamı, benzersiz M. Kemal Atatürk dillendiriyor, okuyanın yüreğine saplanan bu sözcükleri.
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
Bin inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim seni
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar yine çiçekteyiz işte
yine mi meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte,
yine sevinçteyiz
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Adnan Yücel
Bir kenara yazın, gerekebilir
- Başarı, pes etmeyenlerin yiyeceği bir yemektir.
Ebrar Karakurt
- Rengârenk bir takımız biz; birbirinden farklı karakterlerden oluşan, her izleyenin kendisinden bir şeyler bulabileceği, yakın hissedebileceği kadar çeşitliliği olan, ama tek bir amaç altında biz olabilen ve birbirini sevebilmeyi başarmış bir takımız biz.
Eda Erdem
- Yüzü geleceğe dönük olarak geçmişi anımsayan kişi, nereye gittiğini çok iyi bilir.
Alain
- Meşrutiyeti getirdik olmadı, Cumhuriyeti kurduk olmadı. Biraz ciddiyete ne dersiniz?
Sakallı Celal
- Lafı tam pişirmeden ağzımdan çıkarmam.
Âşık Veysel