01.08.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
En tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır.
Anton Çehov
Yazının başlığı ikinci kez olabilir. İçeriği de öyle. Günler sıcak geçiyor. Serap’la evin içinde serin bir yer kapmak için yarışıyoruz. Klima çalıştırmanın maliyeti yüksek. Yaşadığımız alan da yüksekte. Esintisi günü kurtarıyor. Işıklar içinde uyusun, Akalın Abi (Zorlu) hiç sevmezdi çok katlı yapıları. 15. katta oturuyoruz. Her konuşmamızda, “Taşın oradan. Zeminde kendine yer bul” derdi. Neyse dönelim başlığa. Uzun, okuyanın kılcal damarlarını hareketlendiren, büyük yürekli, güzel insanları betimleyen öykü. Dilerseniz başlayalım.
Yıl 1939. İspanya. Ülkede iç savaş devam ediyordu. Demokratik Cumhuriyetçiler yenilmiş, general Francisco Franco’nun önderliğindeki Milliyetçiler iktidara gelmişti. Ordu, kilise ve sermayenin desteğini alan Franco, ülkede insan avı başlatmıştı. İlk hedef devrimcilerdi. Tutuklananlar en ağır işkencelerden geçiyordu. Konuşmayanlar asılıyordu. 1 Haziran sabahıydı. 18 yaşındaki tarım işçisi Carlos biraz sonra asılacaktı. Kilisenin atadığı iş birlikçi bir papaz, Carlos’un hücresine girdi. “Evladım adettir” dedi. “Son bir isteğin var mı? Dua ister misin?” Carlos papaza acıyarak baktı. Papaz gözlerini kaçırdı. Carlos önce bir güldü sonra tükürdü. Ve bağırdı, “Gracias a la Vida”
4 yıl öncesi. 1935. Arjantin Tucuman’ın yoksul mahallelerinde bir kız çocuğu geldi dünyaya. Annesi Fransız, babası Kızılderili’ydi. 15 yaşında ailesinden gizli ses yarışmasına girdi. Birinci oldu. Organizatörler sesinden öyle etkilendiler ki opera sanatçısı olmasını istediler. Reddetti. “Zenginlerin şarkıcısı olmam” dedi. Sesi çıkmayanların sesi oldu. Kısa sürede ünlendi. O, Mercedes Sosa oldu.
Teşekkürler hayat
verdiğin her şey için
duyduğum tüm sesler
gece, gündüz
ağustos böcekleri, kanaryalar
çekiçler, motorlar, köpek bağırışları
rüzgar ve yarin sakin fısıltıları için
Teşekkürler hayat
verdiğin her şey için
caddelerinde, göl kıyılarında
dağlarında, ovalarında, leb-i deryada
yahut suya hasret çöllerinde
ve evlerinde yorulan kadınlar için
Teşekkürler hayat
her şey için
yıkıntılarından kendimi yeniden yaratabildiğim
ve yeniden hayata sunabildiğim için
kahkahaların, gözyaşların ve bu şarkı için
her şey için teşekkürler”
Mercedes Sosa, bu şiiri müthiş bir beste ile yorumladı. Şarkı kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Kariyeri boyunca 40 albüm yapan Mercedes Sosa’yı dünyaya tanıtan şarkı, ‘Teşekkürler hayat’ oldu.
‘Teşekkürler hayat’ İspanyolca “Gracias a la vida” demekti. 1939 yılında İspanyol devrimci Carlos’un asılmadan önce söylediği son sözlerdi. Mercedes Sosa bu şarkıyı Carlos’un anısına bestelemişti. Şeyh Beyrettin’in bir sözü vardır, “Hayatı ve dünyayı kendi küçük dünyaları ile sınırlı tutanlar, bizi anlamazlar” Mercedes Sosa’nın sesi gibi, yüreği gibi, dünyası da büyüktü. O İspanya’da Carlos, Küba’da Che, Şilili Victor Jara, Meksika’da Zapata’ydı. O Latin Amerika’nın annesiydi. Bugün ölüm yıl dönümü. Anısına saygıyla. “Teşekkürler Hayat!”
“Gracias a la vida”
Bu muhteşem yazının yaratıcı Sedat Kaya, İzmir ve İstanbul’da gazetelerde, televizyonlarda uzun yıllar emeğini, alın terini harcadı, akıttı. Bir gün büyükşehir onu boğdu. Hava aldırmaz oldu. Sedat, tası tarağı toplayıp Muğla-Datça’ya yerleşti. Doğaya açılıp arı, böcek, kelebek ve sineklerin macro fotoğraflarını çekerken, soluksuz okunan yazılarını yazmayı da sürdürüyor. Ve de elbette teşekkürler hayat, teşekkürler Sedat Kaya.
Esen kalın aydınlık günler.