23.02.2025 - 02:02 | Son Güncellenme:
Fatih Tanfer - Aslı Öktener Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz, nasıl bir ailede büyüdünüz?
56 yaşındayım. İstanbul Teknik Üniversitesi bölümü mezunu yüksek makine mühendisiyim. Annem ilkokul öğretmeni, babam ise emekli hava astsubayı. Üç çocuğun en büyüğüyüm. Ahlaki değerleri olan, Anadolu kültüründe yetişmiş bir ailenin evladı olarak büyüdüm.
■ Eğitiminiz boyunca farklı şehirlerde bulunduğunuzu görüyoruz. Bunun avantajları neler oldu?
Evet babamın işi dolayısıyla farklı şehirlerde büyüdüm. Bu bana farklı kültürler ve insanlarla tanışma kurma fırsatı sundu. Ayrıca sorumluluk duygumu ve sosyal becerilerimi de geliştirdi.
■ Siyasete ilk adımı ne zaman attınız?
Refah Partisi Gençlik Kolları döneminde siyasete girdim. Akabinde 2000 yılına, yani Milli Gençlik Vakfı kapatılıncaya kadar yönetici olarak çalıştım. Teşkilat Başkanlığı ve Müesseseler Başkanlığı yaptım. 2001'de AK Parti kurulduğunda Bornova'da ilk üye olanlardan biriyim. Babam da il kurucu üyelerdendir. Uzun yıllar il genel meclisi üyeliği yaptı. Ben ise sivil toplum kuruluşlarında çalıştım. Hayatım hep siyasetle iç içe geçti.
■ Dönüp geriye baktığınızda bugün her şey gençlik yıllarınızda hayal ettiğiniz gibi mi oldu?
Hayatımın hiçbir dönemi kolay geçmedi. Mesela çoğu insan üniversite ve yüksek lisans okuduktan sonra hayatın gerçekleriyle yüzleşir. Ben iş hayatına 11 yaşında çıraklık yaparak başladım. Kısmen Ankara, kısmen de Kayseri'de yaşadık. Sonrasında babamın tayinin çıkmasıyla Merzifon'a taşındık. Her yaz Ramazan ayında manifaturacıda çalışırdım. Hem orucumu tutar hem de İmam-Hatip’te okuduğum için ezberlerimi yapardım. Sabahın erken saatlerinde dükkânı açar, yerleri paspaslardım.
Hiç unutmam 11-12 yaşındaydım. Eve 3 ton kömür, 1 ton da odun alınırdı. Babamın hamala verecek bütçesi olmadığı için sokağa dökülen odun ve kömürleri eve ben taşırdım. O yıllarda masa tenisi ve tekvandoda da çok iyiydim.
Gençliğimde en büyük arzularımdan biri yüksek lisans yapmaktı. Üniversiteyi derece ile bitirdiğim için Massachusetts Üniversitesi’ne davet edildim. Fakat annem ve babamın memur maaşları; 5 çocuğun bakımı ve kooperatif taksitine ancak yetince bu fırsatı kaçırdım. Bu hayatım boyunca içimde hep bir ukde olarak kalmıştır.
Cami hayalim gerçekleşti
O yıllarda başarılı bir iş adamı olmayı ve kazandığım parayla da topluma faydalı eserler bırakmayı hayal ederdim. 1981'de, henüz 12 yaşındayken bir cami yapmayı arzu etmiştim. Merzifon'dayken beni Kara Mustafa Camii'ne götüren babama “Ben böyle bir cami yapmak istiyorum" demiştim. Tam 40 yıl sonra İzmir'in göbeğinde, Mimar Sinan mimarisinde bir külliye yapmak nasip oldu. Ayrıca 75 torunu olan rahmetli dedemin evini onarıp Saimbeyli İlçe Müftülüğü’ne bedelsiz tahsis ettim. Ve gençken bir diğer hayalim ise yurtdışını gezmekti. Yıllar sonra rulman şirketmizi kurduğumuzda bu duam da kabul oldu. Bugüne kadar 500'ün üzerinde yurt dışı seyahati yaptım. 1995 yılında, Türkiye'de o zaman Uzakdoğu'ya uçuşlar yoktu. O gün dünyada 30 noktaya uçan Türk Hava Yolları bugün binlerce kente uçuyor. Bu da AK Parti hükümetleri döneminde oldu.
■ Peki, politika alanındaki hedefleriniz?
Bu noktada Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a tabi bir insanım. Kendisinin uygun gördüğü neyse onu yapmaya hazırım.
■ İzmir sizin için ne ifade ediyor?
1985'in haziran ayında babamın tayini Amasya Merzifon'dan İzmir Çiğli Hava Üssü’ne çıktı. 16 yaşında meyve bıçakları, züccaciye aletleri satarak Kemeraltı'nda işportacılık yapmaya başladım. Esnaftan şu anda bile bir sürü tanıdığım var.
O yıllarda biraz para kazanınca Şadırvan Camii’nin altındaki turşucuya gitmek benim için büyük bir keyifti. Garibanlıkta bir pide alırdım.
Hatta ekmeğin içine koyar öyle yerdim. Kemeraltı deneyimimle birlikte babam bana bir ayakkabı sandığı almıştı. Bir gün hiç unutmam Basmane meydanındayken bir adam yanıma geldi ve ayakkabısını boyattı. Ardından, “Bu ne biçim boyama!” diyerek sandığıma tekme attı. Sandık bir yere, ben bir yere gittim… Oturup ağlamıştım. Ayağa kalkınca 30 metre ileride yaşlı bir amcanın ayakkabı boyacılığı yaptığını gördüm. Yanına gidip, “Bana öğretir misin” diye sordum. Kabul edince 3 gün boyunca yanında çalıştım. Lise yıllarımı babamdan hiç harçlık almadan bitirdim. Üniversitede de İstanbul ve çevresinde rulman satarak para kazandım. Öğrenci evimizdeki 6 kişi için mutfak masraflarını karşılıyordum. Böylece hem paylaşma hem de kazanma duygusunu öğrendim.
Yıllar içinde kendi firmamızı kurduk. Bugün Kemalpaşa OSB’deki 10 bin m2 alanda yüzlerce kişiye istihdam sağlıyoruz. Ağırlıklı olarak Almanlar, Japonlar, Hintliler ve Çinlilerle çalışıyoruz.
Devletle hiç iş yapmadık. Geçmişte Kadifekale’den Basmane’ye her yerde bulunma bana, kerpiç damın üstünde Fadik nineyle de sohbet etmeyi, 55. kattaki Japon bir iş adamıyla da pazarlık yapmayı öğretti. Sonuç olarak hayata başlarken maddi açıdan sıfırdan bile gelmedim, eksiden geldim. Ancak manevi açıdan hep kuvvetliydim. İhtiyaç duyanların yanında olmayı, dualarını almayı her zaman bir mutluluk kaynağı olarak gördüm.
■ “İzmirli” deyince aklınıza ne geliyor?
İzmirli, kökleri Kuvayı Milliye’ye dayanan bir duruşa sahip, vefalı, çalışkan ve cesur bir ruhtur. Biz AK Parti olarak İzmir’in bu güçlü kimliğini daha ileriye taşımak için varız. Çünkü İzmir, her yönüyle Türkiye’nin gözbebeği; İzmirli de bu büyük ülkenin parlayan yıldızıdır.
■ AK Parti için İzmir’in zorlu bir bölge olduğu iddia ediliyor. Buna katılıyor musunuz?
Kesinlikle katılmıyorum. İzmir bizim için zorluklarla tanımlanacak bir şehir değil, tam tersine büyük bir fırsatlar şehridir. Sahada karşılaştığımız ilgi ve teveccüh de gösteriyor ki İzmirli hemşehrilerimiz AK Parti’nin samimiyetini, hizmet siyasetini görüyor ve takdir ediyor.
İzmir’i ideolojik kalıplarla okumaya çalışanlar, şehre hizmet götüremeyenler, elbette AK Parti’nin yükselişini zorluk olarak görebilir. Ancak biz bu şehri, insanını ve potansiyelini çok iyi biliyoruz. Ve İzmir için çok daha fazlasını yapmaya kararlıyız.
■ İzmir özelinde, geçen yerel seçimleri partiniz açısından değerlendirir misiniz?
Biz AK Parti olarak seçim sonuçlarını sadece bir kazanç ya da kayıp olarak değerlendirmeyiz. Seçimler, milletimizle olan bağımızı daha da güçlendirmek için bir muhasebe vesilesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da vurguladığı gibi, biz hiçbir zaman rehavete kapılan bir hareket olmadık. Milletimizin verdiği mesajı en iyi şekilde analiz eder, hatalarımızdan ders çıkarır ve daha güçlü bir şekilde yolumuza devam ederiz.
Adalet ve Kalkınma Partisi, İzmir için hiçbir zaman korkulacak tünel değildir. Aydınlıklara açılacak bir köprüdür. Bunun aydın İzmir halkına izah edilmesi ve bununla ilgili doğru çalışma yapmak önceliğimizdir. Biz bunları anlattıkça insanların algıları biter. İzmir, oy anlamında AK Parti açısından Türkiye ortalamasını düşüren bir orandaydı. Ancak son seçimde İzmir’de ilk defa Türkiye ortalamasında alınan oyun üstüne çıktık. 1 milyona yakın insan hem Cumhurbaşkanımıza hem de partimize oy verdi. Vermeyenler de bizim kardeşimizdir.
Ayrıca aldığımız yüzde 37'lik oy oranı ile bir önceki seçimlere göre çok küçük bir düşüşle oylarımızı koruduk. Ancak CHP yüzde 49'a gerileyerek İzmir'de yaklaşık yüzde 10'luk bir oy kaybı yaşadı. Bu son durum ideolojilere bakmaksızın, şehrin menfaatine odaklanarak ve parti gözetmeden oyunu kullanacağını halkımız bizlere gösterdi.
■ Peki, bu sonuç için İzmirlilere bir kırgınlığınız var mı?
Neden olsun ki… Kesinlikle hayır. Biz AK Parti olarak siyaseti kırgınlık ya da küskünlük üzerinden yapmayız. Milletin iradesi bizim için en büyük hakemdir ve biz her seçimde bu iradeye saygıyla yaklaşırız. İzmirli hemşehrilerimize kırgınlık değil, aksine daha fazla sorumluluk hissediyoruz.
Eleştirim ise kendimizi anlatamayışımız. Almamız gereken mesajları aldık, stratejilerimizi belirledik, sağlıklı şekilde algı yönetimiyle değil gerçek çalışmalarla halkımıza kendimizi anlatacağız. Kendimi İzmirli olarak görüyorum. Çünkü bu topraklarda evlendim, 3 çocuğum İzmir’de doğdu, ekmeğimi buradan kazanıyorum. İzmir başarırsa ben mutlu olurum.
■ Yeni dönemde yol haritanız nasıl olacak?
İzmir'e son 22 yılda günümüz rakamlarıyla 1 trilyon 275 milyar lira tutarında kamu yatırımı yaptık. 4 devlet üniversitesi kurduk; 2'si modern stadyum olmak üzere 115 spor tesisi inşa ettik. Toplam 4 bin 906 yataklı 47 hastane ve ek binalar dâhil 132 sağlık tesisleri yaptık. İzmir Şehir Hastanesi 2 bin 60 yatağıyla bir yıldan beri vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Dikili Devlet Hastanesi’ni yakında hizmete sunacağız. Selçuk Devlet Hastanesi’ni 50 yatağıyla, Buca Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ni ise 70 ünitesiyle yıl sonuna kadar tamamlıyoruz. Ayrıca 800 yataklı Tepecik Şehir Hastanemizi yatırım programımıza aldık.
TOKİ kanalıyla İzmir'de toplam 25 bin 164 konut projesini hayata geçirdik. İzmir'in 2002 yılında 431 kilometre olan bölünmüş yol mesafesini 977 kilometreye çıkardık. Uzunluğu 55,5 kilometre olan İzmir Çevre Yolu'nu etaplar hâlinde tamamlayıp Konak Tüneli'ni de açarak şehir içi trafiğini rahatlattık. İzmir-İstanbul Otoyolu'nu inşa ederek yolculuk süresini, 3,5 saate indirdik. Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu'nu açtık. Sabuncubeli Tüneli ile İzmir-Manisa arası ulaşım süresini 15 dakikaya indirdik. İZBAN Projesi'ni hayata geçirdik. Yapımı süren Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Hattı'nı 2027'de bitirmeyi hedefliyoruz.
Adnan Menderes Havalimanı'nı yenileyip yolcu trafiğini 11.5 milyonun üzerine çıkardık. Deniz yolunda İzmir-Yenifoça Yat Limanı'nı açtık. Özdere, Dikili, Çeşme-Şifne, Çeşmealtı ve Şakran'da 5 yeni yat limanı için etüt proje hazırlıyoruz. Su ve sulama yatırımlarında son 22 yılda şehrimize toplam 225 tesis inşa ettik. İzmir'e 4 yeni organize sanayi bölgesi, 3 endüstri bölgesi, 5 teknopark, 101 araştırma geliştirme merkeziyle 25 tasarım merkezi kurduk. Verdiğimiz teşviklerle tamamlanan 2 bin 930 özel sektör projesinde, 328 milyar lira yatırım gerçekleştirerek 111 bin kişilik istihdam sağlandı. Şubat ayında Çeşme'ye seneye de Karaburun'a doğalgaz arzı sağlamayı planlıyoruz. Allah'ın izni ve milletimizin desteğiyle önümüzdeki yıllarda İzmir'e her alanda çok daha fazla eser ve hizmet kazandıracağız. Ayrıca İl Başkanlığı bünyemizde kurduğumuz Halkla İlişkiler birimi vatandaşımızın sorunlarıyla yakinen ilgileniyor. İl ve ilçe yönetimlerimiz de sahada…
‘Ailemle yemek masasını paylaşmak ayrı bir sevinç’
■ Peki, İzmir Körfezi Tüp Geçit projesi ve ikinci otoyol projeleri kapsamında hükümetle görüşmeleriniz oluyor mu?
Biz hükümet olarak İzmir-Manisa arasına, Konak’a, Karşıyaka-Bornova arasına tüneller yaptık. Başbakanımız Binali Yıldırım’ın İzmir adaylığı döneminde Körfez için tüp geçit projesi hazırlandı. Her şey tamamdı ama CHP güdümündeki bazı istemezükçüler dava açtı. Nasıl İstanbul'a Marmaray yapıldıysa bugün İzmir'e de denizaltı bir kanal yapılmış olsaydı, kentteki trafik yüzde 25 oranında azalırdı. Ayrıca Karşıyaka-Bostanlı hattına alınacak 5-10 yeni gemiyle her 10 dakikada bir vapur araba taşımacılığı yapılsa trafik biraz daha rahatlayabilirdi.
İkinci Çevre Yolu Projesi ise yaklaşık 1.5 milyar dolarlık dev bir projedir. Şu ana kadar 25 kurumun görüşü alınmış, ÇED başvurusu yapılmış ve süreç planlandığı şekilde ilerlemektedir.
■ İzmir’de kentsel dönüşüm de problem…
Ne yazık ki CHP’li belediyeler bu konuda da sınıfta kaldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi yaklaşık 13 yıl önce kentsel dönüşümde 33 bin bağımsız bölüm yapmak için yola çıkmış, şimdiye kadar 800-850 konut teslim edilebilmiştir. 2020 İzmir depremi oldu, daha bir tane konutu bitirip teslim edemediler. AK Parti hükümetleri olarak TOKİ eliyle 25 bin konut yaparken, İzmir depreminden sonra 2 yıl gibi bir sürede 6 bin konut yapıp depremzedelere teslim ettik. Bizim önerdiğimiz çözüm; yerinde, gönüllü ve hızlı dönüşümdür. Ancak belediyeler bu konuda beceriksiz davrandığı için İzmir’de hala çürük binalar arasında yaşayan binlerce vatandaşımız var. Bu sorunu çözmek için her türlü girişimde bulunmaya devam edeceğiz. İzmir’in daha fazla vakit kaybetmeye tahammülü yok!
■ Körfez temizliği için acilen neler yapılmalı?
Biz yıllardır uyarıyoruz, bilim insanları raporlarla ortaya koyuyor, vatandaşlarımız gözleriyle görüyor ama ne yazık ki İzmir Büyükşehir Belediyesi bu konuda gereken adımları atmıyor. Körfez’in temizlenmesi öncelikle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğundadır. Mevcut başkan bu sorumluluğunu seçim kampanyasında da açıkça belirtmiştir. O yüzden acil eylem planı kapsamında üzerine düşen görevleri bir an önce yapmalıdır.
■ Ailenize zaman ayırabiliyor musunuz?
Son 2 yıl bize vakti daha değerli ve kaliteli geçirmeyi öğretti. Eşim ve çocuklarımla yemek masasını paylaşmak ayrı bir sevinç. Evde olduğumda salata ya da yemek yaparak eşime yardım ediyorum. En çok sevdiğim şeylerden biri de kebap yapmak. Ayrıca eşimle yürüyüşe çıkıyor, film izliyoruz.
İş birliği için samimiyet şart
■ Söz konusu İzmir olduğunda; sorunların çözümü için Başkent’te temaslarda bulunduğunuzu biliyoruz… Yeni dönemde de bu tutumunuz sürecek mi?
Bizim siyaset anlayışımızda İzmir’in menfaatleri her şeyin üzerindedir. AK Parti olarak İzmir’in hayrına olacak her projeye destek verdik vermeye de devam ederiz. Ancak burada kritik olan nokta bu iş birliklerinin samimiyetle yürütülüp yürütülmeyeceğidir. Büyükşehir Belediyesi bahanelere sığınıp hükümetle iş birliği yapmaktan kaçınmamalı. Şehrin faydasına olacak konularda Ankara’daki süreçlerle ilgili iletişim halindeyiz. Bizim önceliğimiz partizanlık değil İzmir’in geleceğidir. Bu şehir artık kaybolan yılları telafi etmeli ve hak ettiği yatırımları almalıdır.