16.01.2023 - 00:00 | Son Güncellenme:
“Para, en önemli şey değil ama önemli bir şey. Sonuçta ben Mahatma Gandi değilim.”
Jürgen Klopp
Spor ve dalları; futbol, basketbol, voleybol, atletizm, tenis, güreş, boks... Başat karakterler, öncüler. Elbette dallar daha da çoğaltılabilir. Saydıklarımız içinde en çok izleneni futbol ülkemizde. Tüm dünyada da öyle olmalı. Ben de bir futbolcu eskisiyim. Hem de çok eski. Bırakalı tam yarım yüzyıl oldu. 2022’ye gece yarısı 24.00’ten sonra geçiş yaptığımızdan bu yana... Sert ve toprak bir zeminde dört taş, iki kale ile başladı hikaye. Halıyı andıran yeşil çimlerin üzerinde Adidas, Nike futbol ayakkabıları ile mankene taş çıkartan futbol giysilerini kuşanamadan çamura bulanarak, koşarak buhar oldu geçti yıllar. Damlacık 413 Sokak 29 No’lu kahvehaneden dönüştürülmüş tek odalı bir evde dört kişilik yoksul bir ailenin beklenmeyen, sürpriz beşinci üyesi olarak canlılar alemine karıştım. Peki, o yoksul dünyada futbol nasıl oldu da çıplak ayaklarıma bulaştı? İlk, dört taş iki kale yapılan yer Cicipark’ın top koşturmaya elverişli bir alanıydı. Ve de sevgili güzel insan, büyük futbolcu Metin Oktay’ın ilk kez amatör lisanslı top koşturduğu Damlacıkspor Kulübü, evimizin karşısındaydı. Kulüp dediğimiz, mahallenin kahvehanesi ile Demokrat Parti ocağıdır. Ve kahve ocağında tek kişilik ordu Mehmet Ali Amca. Anılar, yaşlıların bastonudur denir. Haftalık yazılara oturuşumun her defasında elimde tükenmez, önümde defter ruh çağırır gibi esin perilerine seslenirim: Neredesiniz?
***
“Dünyaya bir kez daha dönme fırsatın olsa ne olmak isterdin?” diye sorsalar, düşünmeden yine “Futbolcu” derdim. Çift dikiş de olsa üniversiteyi bu güzel oyunun estirdiği rüzgarla bitirdim. Yurdumun yabancı üyeleri coğrafyalarında futbol sayesinde gezindim; yeni, değerli şeyler öğrendim. Çoğu köklü dostlukların kramponlarımızda paylaştığımız ve bir türlü bölüşemediğimiz 70 santimetre çapında 450 gram ağırlığındaki sihirli, büyülü küre sayesinde oluştu ‘meşin yuvarlak’. Bugün o zenginliği özlem tadında, biraz da ağıt yakar kıvamında dile getirirken sorsalar, “Şimdi size kaybolan yıllarınızı geri verseler, ne yapardınız?”, Yanıtı şakacı birinden gelmiş; “Kesin yine kaybederdim!”
“Ünlü şairin estetik açıdan güzel duran imzasının anlamı hakkında pek çok tahmin yürütülmüş, hatta üzerine şiirler bile yazılmıştır. Deneme yazarı Salah Birsel, imzadaki dağ gibi duran çıkıntının melon şapka olduğunu söylemiş, şair Metin Altıok ise melon şapka değil fötr şapka olduğunu söyleyip üzerine bir de şiir yazmış. Metin Altıok’un Cemal Süreya imzası için yazdığı şiir;
Cemalin imzasındaki fötr
Bazen başında da olurdu
Yalnız biraz amatör
Biraz da mahcup dururdu
Fakat imzanın sonundaki çengelden tutup aşağı doğru çektiğinizde ortaya bir insan profili ortaya çıktığını, o kişinin ise Cemal Süreya’nın kendisi olduğunu ünlü yazar ve şair Sunay Akın şu sözlerle açıklamıştır;
‘İmzanın en sonunda oluşmuş olan çengel gibi duran çıkıntıdan tutup aşağıya doğru çekip dik hale getirince, bir insan profili görülüyor. Profildeki kişi ise Cemal Süreya’nın kendisi. Şapka gibi görünen kısım ise Süreya’nın burnu. Burnun hemen altında yer alan dudaklarda ise Süreya’nın dudaklarından hiç eksik etmediği tüten sigarası yer alıyor. Şairin adı olan Cemal, zaten yüz güzelliği anlamına geliyor. İmzada kulak bulunmuyor. Ünlü şair şimdi Haliç kıyısındaki Kulaksız Mezarlığı’nda yatıyor.” (Kaynak: Sunay Akın)
Esen kalın aydınlık günler.
Bir kenara yazın bulunsun
En iyisi olabilmek için önce partilere gitmeyi bırakmalı ve tamamen bu oyuna odaklanmalısınız. Yeni neslin en büyük sorunu bu. (Michael Owen)
Antrenmanda yüzde yüzünüzü değil de 99’unuzu verirseniz maç esnasında o yüzde 1 için ağlayacaksınız demektir. (Paul Scholes)
Şimdiki forvetler, ayaklarına top gelmedikleri için şikayet ediyorlar. Gidip kendiniz alın. Eskiden topu almak için sahanın dışındaki sandviççiye kadar giderdim. (Ruud van Nistelrooy)