31.07.2019 - 01:28 | Son Güncellenme:
Aktif futbol kariyerini İspanya’nın Malaga ekibinde devam ettiren Cenk Gönen, mental antrenörü Dr.Ersin Afacan ile birlikte Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş’a konuk oldu ve samimi açıklamalarda bulundu. Gönen, kariyer gelişimini, İzmir futbolunu, Türk futbolu ile İspanya futbolu arasındaki benzer ve farklı yönleri, geçtiğimiz Haziran ayında Bornova’da yaptığı askerliği ve mental antrenmana bakışını anlattı.
Cenk bize biraz futbol geçmişinden bahseder misin?
Kariyerime Göztepe altyapısında başladım. Rahmetli dayım Ali Artuner hem Göztepe’nin hem de Türk futbolunun efsanevi kalecilerinden. Dolayısıyla hem genetik açıdan avantajlı olarak futbola başladım hem de bir Göztepeli olarak futbolun içine girdim. Profesyonel kariyerim 2004’deki Göztepe-Beşiktaş maçı ile başladı. Göztepe’den sonra Denizlispor’a transfer oldum. Oradan kiralık olarak yarım sezon Altay’da oynadım. Denizlispor’a geri döndükten sonra çok mutlu günlerim oldu. Bu kulüpte iki sezon Süper Lig’de oynadım. Bu zaman diliminde Fatih Terim tarafından A Milli Takımı’na davet edildim. Sonra da 2009-2010 sezonunda Beşiktaş’a transfer oldum. Futbol adına harika günlerimin geçtiği beş sezon süren Beşiktaş maceramdan sonra, Galatasaray’da iki sezon forma giydim. Ardından yurtdışında oynama hedefimi gerçekleştirmek için İspanya’da La Liga’da yer alan Malaga’ya transfer oldum. Geçen sezonun başından itibaren omzumdan olduğum ameliyatın tedavi süreci ile ilgilendim ve çok şükür iyileştim. Son dört ay antrenman kaçırmadan sezonu bitirdim. Şimdi fiziksel ve zihinsel olarak hazır bir şekilde yeni sezonu bekliyorum.
İzmir futbolu hakkında düşüncelerin nedir?
Geçmişe baktığımızda İzmir futbolunun Türk futbolunu domine ettiğini görürüz. Özellikle Göztepe’nin ve A Milli Takımımızın efsane kalecilerinden olan dayım Ali Artuner zamanında Göztepe sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da ses getiren bir takımdı. Şu an Göztepe’nin Süper Lig’de olması İzmir adına sevindirici bir durum ancak yeterli değil. Başkan Mehmet Sepil’in Göztepe’nin daha iyi yerlere gelmesi için yoğun çaba sarfettiğini biliyor ve kendisini takdir ediyorum. Bence Başkan Sepil Göztepe için büyük şans. Karşıyaka, Altay, Altınordu, Bucaspor ve İzmirspor’un da daha iyi yerlerde olması gerekiyor. Bütün bunların yanında İzmir’de sadece futbolun değil basketbol, voleybol ve tenisin de gelişim göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü İzmir, sıradan bir şehir değil.
Türkiye’deki futbolu İspanya ile karşılaştırırsan ne gibi çıkarımların olur?
İspanya’nın içinde bulunduğu Avrupa medeniyeti ile bizim ülkemizin kültürel açıdan bariz farkları var. Öncelikle İspanyollar futbola eğlenmek, hoşça vakit geçirmek ve oyalanmak olarak bakıyor. Bu nedenle orada şampiyonluk da küme düşmek de abartılmıyor. Biz de ise futbol eğlence değil adeta gerilim aracı. Ülkemizde bırakın şampiyonluk ve küme düşmeyi bir yenilgi bile abartılıyor. Bu yönümüzü düzelttiğimiz zaman futbol kültürümüzün daha iyi bir seviyede olacağını tahmin ediyorum.
Kariyerinde unutamadığın anlar ve maçlar nelerdir?
İlk aklıma gelen profesyonel kariyerimin başladığı 2004’deki Göztepe-Beşiktaş maçı oluyor. Onun dışında İstanbul Olimpiyat Stadyumu’nda oynadığım Beşiktaş-Liverpool maçını söyleyebilirim. Bu maçın yanında Kasım 2011’de oynanan Beşiktaş-Dinamo Kiev maçını ve o maçın son dakikalarını unutamıyorum. Ayrıca Beşiktaş ile yeniden sözleşme imzaladıktan sonra takımın başına Şenol Güneş getirilmişti. Fakat hazırlık döneminin ilk kampından başlayarak kendisi bana karşı olumsuz bir tutum sergiledi ve “seni takımda düşünmüyorum Cenk” dedi. Dolayısıyla bu olaydan dolayı benim Beşiktaş’tan isteğim dışında ayrılmamı da unutamıyorum. Yani BJK’de oynarken beni takip eden ve her GS-BJK maçının öncesinde ve sonrasında benimle konuşup övgü dolu sözler söyleyen kaleci antrenörü Taffarel’in de ön ayak olması ile Galatasaray gibi köklü bir camiaya transfer olmamı unutamıyorum. Çünkü Galatasaray gibi köklü bir camiadan istenmek ki 2000 UEFA Kupası final maçını rahmetli babam ile heyecanla seyretmiştik, hep güzel anılarla hatırlayacağım bir deneyim oldu.
Askerliğini Bornova Cemal Gürsel Kışlası’nda yaptın. Bize biraz askerlik hatıralarından bahseder misin?
Hep büyüklerimin ve askere gitmiş arkadaşlarımın askerlik anılarını zevkle dinliyordum. Bana da nasip oldu. Askerliğimin en ilginç kısmı benim gibi profesyonel futbolcularla aynı kışlada yer almaktı. Cenk Özbey, Onur Kıntaş, Burak Çalık ve Timur Kosovalı gibi pek çok profesyonel futbolcu ile hem askerliğin temel ilkelerini öğrendim, hem de futbol üzerine sohbetlerimiz oldu. Askerde olan ve askere gidecek herkese hayırlı teskereler diliyorum. Allah, ordumuzun yardımcısı olsun.
Altyapıda yer alan ve yeni profesyonel olmuş kalecilere tavsiyelerin nelerdir?
Günümüzde defans tamdemden oluştuğu için sarkık libero pek kullanılmıyor, ön liberolar kullanılıyor. Bundan dolayı genç kaleciler, yeteneklerini geliştirmelerinin yanında ayaklarını da iyi kullanmalıdır. Bunun yanında bir maça sadece fiziksel hazırlık yetmiyor, zihinsel (mental) olarak da hazırlanmak gerek. Örneğin ben maça odaklanma zamanı geldiğinde dış dünya ile düşünce bazında bağlantımı kesiyorum ve o maçla ilgili bana verilen görevlerime odaklanıyorum. Dolayısıyla genç kalecilerimiz mental açıdan da güçlü olma konusunda kendilerini geliştirmelidir.
Mental becerilerden bahsettin ve buraya da mental antrenörün Dr. Ersin Afacan ile geldin. Sporda mental antrenmanın önemi hakkında neler söyleyeceksin?
Günümüzde sporun bilimsel boyutu ön plandadır. Dolayısıyla sadece hareket ve antrenman bilimi değil, sporda psiko-sosyal alanların da uygulamalı şekilde sporda yer alması gerekiyor. Bu nedenle sporcunun ideal performansını sergilemesi ve istikrarlı bir oyun ile başarılı maçlar geçirmesi için mental antrenman taktiklerini öğrenmesi ve uygulaması gerekiyor. Ersin hocamın yönlendirmesi ile mental antrenmanlar sayesinde, maçlara ve antrenmanlara zihinsel olarak nasıl hazırlanılması gerektiğini, olumsuzluklarla nasıl başa çıkılabileceğini, güvenimi arttırmayı ve maçlarda performans sergilerken zihinsel gücümü nasıl kullanacağımı öğrendim. Kendisi ile sadece performansımı değil, karşılaştığım olayları da değerlendirip olabildiğince doğru tutumlar sergilemeye çalışıyorum.