13.01.2022 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Zorlu bir deplasmanda zorlama bir oyun alanı dizilişi. Üstüne Ömer’in sakatlanışı. Yetmedi bir de acemice penaltı. İyi ki güçlü diye nitelendirilen, bence abartılmış Erzurum fazlasını üretemiyor. İyi de orta saha Abdullah’ın sol kanatta işi ne, orada Batuhan Kırdaroğlu aç kurt gibi görev beklerken? Ba için de, Cem Çelik için de öyle. Kaleci Batuhan’ın önüne yaslanarak gol atmanız olanaksız. Ahmet Sağat’ın özlemini çektiğimiz, seyri doyumsuz bitirici vuruşu geri geldi. Hele 90+5’te Batuhan Kırdaroğlu, Erzurum ceza alanı içinde buluştuğu o topu şutlamasa, şöyle bir sağa çekse önünde kayarak gelen Erzurumlu’yu kayak merkezine gönderse… Kale karşısında. Tabelayı ikilese… O Erzurum tribünlerinin hali nice olur… O koşullardan puanla dönmek, her babayiğidin harcı değil.
Fatih Tanfer: Menemenspor’u Erzurum deplasmanında izlerken oynadığı oyunla alkışı hak ettiğini düşündüm. Bilhassa ikinci yarıda ortaya koyduğu müthiş performans, mücadele gücü ile, “Asla yenilmeyeceğim” anlayışını sahaya yansıttı. Maç esnasında Cenk Hoca’nın zamanında yaptığı müdahaleler takımı pozitif etkiledi. Tüm futbolcular görevlerini alkışı hak edecek düzeyde yerine getirdiler. Bir sonraki hafta Bandırmaspor karşısında alınacak 3 puanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tebrikler Menemenspor.
Mehmet Demirtaş: Elbette hava ve saha şartları güzelim İzmir kadar iyi olmayabiliyor. Rakip de zirveyi zorlayan bir ekip. Adamu ve Rasheed’in takımdan ayrılışı, cezalar, sakatlar ve yasak nedeniyle henüz yapılamayan takviyeler sarı lacivertlilerin hanesine eksi yazıyordu. Haliyle maçın seviyesi Menemen adına yüksek oluyor. Erzurum hızlı bir girişle ön alanda ipi sıkı tutuyordu. Menemenspor defansının yaptığı bireysel hatalar ev sahibi için avantaja dönüşüyordu. Penaltı golü öncesi birkaç kez Menemen kalesi çok ciddi akınları savuşturdu. İkinci yarıda bu yılın flaş ismi Ahmet Sağat ile sağladıkları eşitlik golü, bu maçın en iyi hareketiydi. Bu sayı aynı zamanda maça ortak etti onları. Zorlu Erzurum deplasmanından değerli bir puan ile ayrıldılar. Alt sıralardaki blokların bu derece sıkışık olduğu sezonda her puan önemlidir.
Güvenin kendinize
Bülent Buda: “Kazanmanın anahtarı stres altındaki duruşunuzdur” demiş akıllı bir kişi. İki kez öne geçen Altınordulu gençlerin yenilgilerinin tek yanıtı stres altındaki duruşlarıdır. Ahmet İlhan ve Ahmet Dereli yok. Stresi dengeleyen deneyimli Recep gol de attığı iyi gününde sakatlandı, oyun dışı kaldı. Alanda kalanlar Hüsamettin ile Volkan da savrulmayı, dağılmayı toparlayamadı. Önümüzdeki yıl bu gençler fırtına olacak. İlk yarı her şey o kadar güzeldi ki Ali Dere’nin müthiş ortası, Recep’in enfes kafa golü. Genç Anıl’ın gole dönüştüremediği eylemleri. Atabilse günün kahramanı olacak. Zincirleme şanssızlıklar, zincirleme hataları getirdi. “Sakın sana kötüsün diyenleri aldırma. Bana da geri zekalı dediler ve atomu parçalayıp ellerine verdim” Albert Einstein. Bir tek şey daha. Gelecek hafta daha iyi olun. Yenmek yenilmek meselesi değil. Daha iyi olun.
Fatih Tanfer: Altınordu, 6 puanlık maçta Keçiörengücü’ne mağlup olarak hayati 3 puanı kaybetti. İlk yarıda son derece akıllı ve doğru futbol oynayan Altınordu, Rahmi’nin büyük hatasıyla golü kalesinde gördü. Sonrasında sıkıntılı anlar yaşadı. Eze ve Olawoyin’in etkili oyunları ile Altınordu kalesinde sık sık görülmeye başladılar. Buna rağmen Emircan’ın attığı golle 72. dakikada öne geçtiler. 2 dakikada 2 gol yiyip herkesi hayal kırıklığına uğrattılar. Altınordu’da her futbolcu elinden geleni yaptı. Elbette Ahmet Dereli ve Ahmet İlhan’ın olmaması takımın gücünü olumsuz etkiledi. Ancak inanılmaz zor geçmesi beklenen Spor Toto 1. Lig’de hayatta kalmak için mücadele ve yetenekli oyuncuların alınması şart.
Mehmet Demirtaş: İki perdelik oyun. İlkinde ılık bir yaz akşamı yapılan sakinleştirici yürüyüş, ikincisi ise kışın üşüten sert rüzgar gibiydi. İlk bölümde Recep sahne aldı maçın iyilerinden Ali Dere’nin asistinde. Takımın skor yükünü sırtlayan Ahmet İlhan ve Ahmet Dereli’nin olmayışında içleri ferahlattı. Ne olduysa iki düdük arasında oldu.
İlk 45’in sonu ile ikincisinin başlangıcı olabildiğine farklı cinstendi. Üstelik ikinci kez tabelada üstünlük sayısına ulaşılmışken. Yoğun pres, ön alandaki Keçiörengücü yoğunluğu derken Altınordu ensesinde hissetti rakibini. Profesyonellik ayrı, zor zamanda pratik çözümlerle istediğini elde etmek ayrıdır. Keçiörengücü çok mu iyi günündeydi, bence Altınordu’dan çok üstün değildi. Ama zor zamanda olayı iyi idare edince istediğini de alan taraftı. Bu çocuklar istiyor, mücadele ediyor, yarışıyor. Rakipler de milyonlarla oynuyor. Evet böylesine günde maçı rakibe teslim etmek yakıcı ve de yıkıcı ancak çözümsüz dert değil.
Umuda yolculuk
Bülent Buda: Nasıl yazmalı bilmem ki. Kahramanlara özgü müthiş bir hikaye. Nasıl bir geriye dönüştür o? Böylesine sorunların burgacında alana zorlanarak çıkanlar, deneyimli-genç karışımı... Kulübe hamle için yeterli değil. Maçın ertelenmesi istenmiş, kabul görmemiş, oynayın denmiş. Hem de rakip sahada. Trajik bir ilk yarı. Kendi kalesine gol atan Hakan Çinemre’nin dramı. Yetmedi sakatlanıp oyun dışı kalışı. Kısa sürede üçlenen tabela. Eyvah, tarihi bir yenilgi mi geliyor acaba? Öyle olmuyor. Bu ayak topu işler kötüye evrildiğinde çözüme ulaştıracak bir duygu barındırıyor içinde. O da yak bütün gemileri, korkmadan yüklen karşı kaleye. Bu süreçlerde deneyimliler öncü olmalı. Öyle oldu. Gökhan sihirli soluyla gönderdi, kaptan Oğuz açılışı yaptı. İlhan Depe umudu iyiden iyiye yeşertti. Ve Özer. İkinci yarıdaki muhteşem oyunuyla, “Alın bu da benden” diyerek yapıştırdı ağlara. Ve 78’de Ömer Şişmanoğlu hamlesi. Ve de özellikle sol kramponu müzeye konulacak derecede değerli Gökhan Süzen’in rakip kale önüne indirdiği ikinci bomba. Ömer’in, “İşte ben buradayım” dokunuşu. Kaybedenler, yorulduklarında vazgeçerler. Kazananlar ise kazandıklarında bırakırlar. Helal olsun size.
Fatih Tanfer: Denizlispor’un Bandırma deplasmanında bu kadar eksiğine rağmen 3-0 mağlup durumdayken tek kelime ile harika oynayıp maçı 4-3 kazanmasını futbol mucizesi diye nitelendirmek, Denizlispor’un emeklerine haksızlık olur. İkinci yarı sahada mücadele gücü, kazanma hırsı, asla mağlubiyeti kabul etmeme ve birbirinden güzel, jeneriklik 4 gol. Futbol adına müthiş bir maç seyrettim. Denizli adına ise büyük mutluluk duydum. Kadro yapısını, gücünü zaten biliyordum. Bu maçta güçlerini sahaya yansıttılar. Ve alkışı hak ettiler.
Manisa FK’dan kötü başlangıç
Bülent Buda: Bu denli oyuncu seçeneği içinde eğer son 3-5 dakikada Veli’nin uzun boyuna gereksinim duyuyorsanız bu aşamada bir sorun var demektir. Her şey kötüye gidiyor derken Anıl’ın gol siftahına sevindik. Ama o nedense sevinmedi, hayret. Bakıyorum da 90 dakika takımın orası burası öyle kurcalanıyor ki, oynayanlar nihayetinde şaşkın ördeğe dönüyor. Kötü bir başlangıç oldu ikinci yarıya. Bakarsınız haftaya daha güzel şeyler olur, övgü yazarız.
Fatih Tanfer: Manisa FK’nın İstanbulspor karşısında yediği gole bakın. Orta sahada top kaptırılıyor. Cajic elini kolunu sallaya sallaya golünü atıyor. Manisa FK’nın durumu nedir derseniz, yenilen ikinci gol gelinen noktanın net göstergesidir. Yetenekli olduğuna inandığım oyuncular sahada adeta yürüyorlar. Manisa FK’ya bu oyun, bu mücadele gücü ve aldığı sonuçlar hiç mi hiç yakışmıyor.
Mehmet Demirtaş: Bir süre İstanbulspor’un galibiyet golünü anlamlandırmak için ekrana bakmakla yetindim. Orta alanda durdurulamayan rakip, 2 kişiyi oyundan düşürüyor. Ardından bir pas 4 kişiyi uyutuyor. Toplamda 2 İstanbulsporlu oyuncu 6 Manisalıyı ekarte ediyor. Bu alan mı adam savunması mı? Ya da bu savunma mı? Anıl Koç ile gelen eşitlik sayısı ikinci yarı için umut ışığıydı. Öne geçmek için çaba gösterdiler. İyi niyetlerini anlıyorum. Ancak en azından skoru korumak da bir beceridir. Filelerden çıkarılan ikinci topu ben dahil hiç kimse kabul edemez. Etmemeli. Ettirmemeli.