11.08.2024 - 00:00 | Son Güncellenme:
Aslı Can - Şükrü Cem Akçay ve Emre Aksoy’un geleceğe yönelik yarattığı girişimcilik hikayesi aslında tarımsal stratejiler geliştirirken, geçmişten gelen bilgilerle donatılmış bir perspektif de sunuyor bizlere… İlk bakışta cazip görünmeyen bir arazi, onların vizyonu ve azmiyle tarımsal yeniliklerin merkezi bir proje haline geliyor. Bu röportajda Cem Bey ve Emre Bey’in Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliğinde tarımsal üretimi akademik bilgiyle harmanlayarak yerel köylünün bilgisiyle nasıl bir araya getirdiklerini, doğayı ve çevreyi koruyarak, su kaynaklarını ve enerjiyi verimli kullanarak sürdürülebilir bir tarım modelini nasıl hayata geçirdiklerini dinleyeceğiz.
■ Cem Bey merhabalar, hoş geldiniz… Bize önce kendinizden ardından da projenizden biraz bahseder misiniz?
Merhaba, ben Şükrü Cem Akçay. İzmir Atatürk Lisesi ve ardından Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, Yaşar Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansını tamamladım. Biz 2019 yılının Eylül ayında Emre Bey’in Yönetim Kurulu Başkanı olduğu RB2 Tarım adına Urla Yağcılar Köyü’nde bir arazi satın aldık.
■ Tarım yapmaya nasıl karar verdiniz?
Araziyi gördükten sonra, buranın bir süredir düşündüğümüz projeyi geliştirebileceğimiz bir yer olduğuna karar verdik. Ana hedefimiz, tarımsal üretimi akademik bilgiyle birlikte yerel köylünün bilgisini de birleştirip, kendi mühendislik bilgilerimizle harmanlayarak doğru ürünü tespit etmek ve doğru üretim modelini kurgulamaktı. İlk attığımız adım toprak analizleri oldu. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü’nden Yusuf Kurucu Hocamın liderliğinde, Tolga Esetlili ve Bihter Esetlili Hocalarımızla birlikte projeye toprak etüdünün yapılmasıyla başladık. 58 dönüm arazinin toplam yüz ölçümünde farklı noktalardan numuneler alarak buranın topografik yapısını da göz önünde bulundurduk. Profil incelemeleri ve toprak örneklemeleri yapıp, araziyi haritalayarak, alınan toprak örneklerinin analizlerini yorumladık.
■ Tarımsal üretim için finansmanı nasıl sağlıyorsunuz?
Türkiye'de genelde kalkınmaya baktığınızda tarım sektöründeki büyüme %4,6. Biz bu tarımı nasıl ön plana çıkarabiliriz diye düşündük. Tarımsal projeleri ve finansman imkanlarını inceleyip Ziraat Bankası ile çalıştık. Yenilenebilir enerji ve akıllı sulama sistemleri için de projelerimizi entegre ettik.
‘Kırsal kalkınmaya destek’
■ Projelerinizin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
2024 yılına geldik ve burada karakterini yetiştirildiği bölgeden alan şaraplık üzüm üretimini bir adım daha öteye taşımayı hedefliyoruz. Ege Bölgesinde tarımsal kalkınmayı yeniden canlandırmak istiyoruz. Tarımsal üretimi artırarak kırsal kalkınmayı desteklemek hedefimiz.
■ Dijital tarım ve yenilikler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Biz bu araziyi dijital tarım ve akıllı tarım uygulamaları yaparak kullanıyoruz. Tarım yatırım fonları gibi projeleri de teşvik etmeyi planlıyoruz. Tarımsal yapılar da kent yapıları kadar önemli ve kırsal kalkınma için yeni modeller geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda da yolumuza devam ediyoruz.
■ Geleneksel tarımı modern teknolojiyle birleştirerek karşılaştığınız zorlukları nasıl aştınız ve örnek bir tarım modeli oluşturmayı nasıl başardınız?
Merhaba, ben Emre Aksoy. İzmir Amerikan Koleji ve ardından Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nden mezun oldum. Biz burada aslında yeni ya da var olmayan bir şeyi yapmıyoruz. Eski yöntemleri, geleneksel olanı bugünün teknolojisi ve yenilikçi tarım anlayışıyla birleştirip doğaya ve çevreye uyumlu yeni bir model planlıyoruz. Bazı zorluklarla karşılaştık fakat belirli adımları geçtikten sonra, onlar gerçekten de tarım yaptığımızı ve yapmak istediğimizi anladıklarında tüm kapılar sonuna kadar açıldı ve biz örnek bir tarım modeli oluşturduk ülkemiz adına.
Kırsalda yenilikçi çözümler
Türkiye’de sürdürülebilir tarımın öncüsü olan projelerden birinin ardındaki isimlerden biri de Yuluğ Mühendislik Genel Müdürü A. Ömer Yuluğ. Bu röportajda, Yuluğ ile teknoloji ve tarımı bir araya getirerek hayata geçirdikleri örnek tarım projesinin detaylarını konuşuyoruz.
■ Merhaba Ömer Bey. Siz teknolojileriniz ile bu tesiste örnek yaklaşımlarda bulunmuşsunuz, tarımı teknoloji ile nasıl bir araya getirdiniz ve bu tesisin farkı nedir?
Kırsal kalkınma tekniği içerisinde yer alan yaklaşımların ileri teknolojiler ile insanlığa sunulması ve toplumsal kalkınmanın sağlanması hedefine yönelik olarak bizden talep edilen bu hedefi, felsefeyi destekleyecek yerli ve milli olarak geliştirdiğimiz, patentleri bana ait yüksek teknolojiler ile kendilerine destek vermemizdi. Bölgede su kaynakları ciddi olarak azalmış durumdaydı. Uluslararası Tarımsal Araştırma Merkezinde (UTAEM) dahil olduğumuz bir bilimsel çalışmada yüzde 80 su ve gübrede tasarruf yapan milli teknolojilerimizi burada uyguladık. SmartCapillarity, SmartRoot ve SmartValve’s adını verdiğimiz teknolojilerimizin tamamı yapay zeka destekli olarak bu tesiste hizmet vermektedir. Böylece su ve gübrenin %75- %80 kullanıldığı etkili kök bölgesi sensörler ile tespit edilip, sadece bu bölgenin toprak profilinde kapiller hareket ve nem beraber gözlemlenerek vanaların otonom yönetilmesi sağlanıyor.
■ Uygulamayı anlatır mısınız? Nasıl yapıyorsunuz?
Tamamen yapay zeka döngüsüyle. Yapay zeka döngüsü, 65 sensörden gelen verilerle beslenir ve günde 860 binin üzerinde veri toplanır. Bu sensörler, bitki köklerini izleyip su ve nem dağılımını gözlemler. Veriler bulut tabanlı yapay zekaya iletilir, böylece otonom vanalar ve kontrol üniteleriyle gerçek zamanlı su yönetimi sağlanır. Bu ileri teknoloji, eski yöntemlerle mümkün değildir. Bu projenin hedefi kırsaldan şehire göçü engellemek tam tersine kırsalda artan maliyetlere rağmen karlı ve doğa kanunları ile uyumlu bir tarımın yapılarak şehirden kırsala göçü özendirebilecek bir anlayış. Türkiye’nin tarımsal potansiyeli ve köy yaşamının geleceği üzerine düşündüğümüzde, Yağcılar Köyü’nün hikayesi akıllara geliyor. Bu küçük ama dirençli köy, modernleşme ve betonlaşma baskılarına rağmen doğasını ve tarım alanlarını koruma mücadelesi veriyor. Bu mücadelenin en ön saflarında ise Yağcılar Mahalle Muhtarı Mehmet Çetin Balkan, Emre Aksoy ve Şükrü Cem Akçay yer alıyor.
‘Geleceğe tarım arazisi bırakacağız’
‘‘Yağcılar’da biz olmayan bir şeyi var etmeyeceğiz. Geçmişte var olan tarımsal üretimi ve ormanla komşuluğu yeniden kazandırmayı hedefliyoruz” diyen Şükrü Cem Akçay ve sürdürülebilir kırsal kalkınmayı sonuna kadar desteklediklerini belirten Yağcılar Köyü Muhtarı Mehmet Çetin Balkan ile köydeki tarımın geleceğini, betonlaşma tehlikesine karşı alınması gereken önlemleri ve kırsal kalkınmanın nasıl olması gerektiğini ele aldık.
■ Sizce kırsalda kalkınma modeli nasıl olmalı?
Mehmet Çetin Balkan: Kırsalda kalkınma modeli halka biraz daha destek vererek olmalıdır. Köylüye yardım edeceksen arazilerinin kenarlarını çit, tel yapmasına yönelik yardım et. Bu şekilde tarımı kurtarabiliriz ve herkes tarıma tekrar geri döner.
Şükrü Cem Akçay: Bizim burada yapmamız gereken, tarımsal üretimi destekleyecek bir model geliştirmek. Eğer araziyi alan kişi tarımsal üretime yönelirse ve bu üretimden para kazanabileceğini gösterirsek, Yağcılar eski günlerine dönebilir.
Mehmet Çetin Balkan: Çocuklarımıza güzel tarım arazileri bırakalım ve kendi yiyeceklerini kendileri çıkarsınlar. Ancak betonlaşma devam ederse, çocuklarımız domates bile yiyemeyecek. Biz geleceğe beton değil, tarım arazileri bırakmak istiyoruz. Tarım böyle devam etmeli.
Ege’nin kalbinde yenilikçi tarım: Bir başarı hikayesi
Cem Bey ve Emre Bey’in ekibi ile birlikte 2019 yılında çıktığı bu yolculuk, tarımın ve teknolojinin gücünü birleştirerek nasıl büyük başarılara imza atılabileceğini gösteren ilham verici bir hikâye… Ege’nin bereketli topraklarında hem geleneksel yöntemleri hem de modern tarım tekniklerini kullanarak sürdürülebilir bir üretim modeli geliştirdiler. Bu süreçte karşılaştıkları zorlukları aşarken gösterdikleri azim ve kararlılık, geleceğe dair umut veriyor. Bu hikâye sadece bir tarım projesi olmanın ötesinde, kırsal kalkınma ve toplumsal gelişim adına atılan büyük bir adım olarak karşımıza çıkıyor. Bu röportajın ve Ege’nin bereketli topraklarında filizlenen bu başarı hikayesinin, Türkiye’nin dört bir yanındaki girişimcilere ilham kaynağı olmasını diliyoruz.