20.10.2019 - 00:30 | Son Güncellenme:
BÜLENT BUDA - HAYATIN İÇİNDEN
“Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime; toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.”
Yaşamının en değerli yıllarını mapushanede geçiren bir insanın bu sözleri söyleyebilmesi nedenli ironik değil mi? Orada durmuyor sürdürüyor konuşmayı Nâzım Hikmet: “Geriye dönerim zaman zaman, yitik zamanlardan kazanılmış neler var anımsayabilmek için.”
Yitik hayattan çalınan zamanlar hiç yakınmadan dalgasını geçer gibi sorguluyor kendinden çalınan anıları. Bir insanın değeri, büyüklüğü nasıl, ne zaman anlaşılır ya da nasıl öğrenilebilir? Hayatlarında hiç yara almayanlar inandıkları hiçbirşey için savaşmamış kimselerdir. Peki, korkmadan savaşanlar kanayan yaralarını nasıl iyileştirdiler? Sorgulayarak. Hayır, bence yine yeniden hiç vazgeçmeden savaşarak.
“Acılar zamanla küçülmeseydi yaşama katlanma olanaksızlaşırdı” demiş bir köşe yazısında İlhan Selçuk. Gerçekten küçüklüyor mu acılar zamanla? Ya zamanla büyüyenler? Sevgili İlhan Abi, keşke yaşıyor olsaydı da sorabilseydik.
“Unutmak bu ülkenin hastalığı değil. Bu ülkeye öğretilmiş yaşama kültürü. Bir siyasi kültür diyor” Ece Temelkuran. Ve sürdürüyor, “Unutmak her seferinde eyleme geçmiş cehalete madalya takıyor. Unutmak eyleme geçmiş cehalete yardım ve yataklık etmektir. Suçu paylaşmaktır.”
Nihayet acılar unutulabilir mi? Üstün büyük insan Uğur Mumcu, ‘Sesleniş’ isimli kült yazısında soruna nokta koyuyor. “Ecelsiz öldürüldük... Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk hey halkım. Unutma bizi” İyi pazarlar, esen kalın.
Altın Sözler
Bir mum diğeri tutuşturmakla ışığından birşey kaybetmez. (Mevlana)
Balıkların yaşamak için denize ihtiyaçları vardır. Ama aynı deniz insanları öldürür. (Zülfü Livaneli)
Az gelişmiş ülkeler yoktur. Gelişmemiş insanların yaşadıkları ülkeler vardır. (Anonim)
Dertlerinize gülmeyi öğrenirseniz, gülecek şeyleriniz hiç bitmez. (Lyn Karol)
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı biran, ötekinin vicdan azabı ömür boyu sürer. (Xsentus)
Bizden sonra da kalacak olan şeyler
Broadway’de bir yapımcı olan Marty Richards yaşamdaki kalıcı değerler üzerine şunları söylüyor: “Ne sahip olduğumuz eşyalar, aldığımız ödüller, ne de parlak ışıklarla yazılan adımız. Bunların tümü bir anda sönebilir, yok olabilir. Önemli olan ve bizden sonra da kalacak olan yaşamımız süresince kimi kişilerin yaşamlarına renk katabilmek, onları biraz daha mutlu edebilmek ve dünyanın daha yaşanibilir bir duruma gelebilmesi için verdiğimiz uğraşların sonsuza dek sürecek anısıdır.” (Hayata yön veren öyküler)
Yürek söylencesi
Kiminde tekbil duygu
kiminde kan kırmızı zulüm
ya gül kokulu bahardır
ya da nar gibi hüzün
yürektir bu yiğidim!
bir taydır coşkularda
sevdalarda küheylan
sakınmaz gözünü daldan, budaktan
sürer hışmını kavgalara
yürektir bu yiğidim!
Sür git özlemcisi umudun
şiirin emekçisi direnir acıya, üzünce...
(Oğuz Tümbaş)
Sakin ol...!
Kimi 22 yaşında mezun olur ama sağlam bir iş bulmak için 5 sene bekler. Kimi 25 yaşında CEO olup 50 yaşında ölürken, kimi 50 yaşında CIO olur ve 90’ı görür. Kimi evlenirken, kimi bekar kalır. Obama, 55 yaşında emekli oldu. Trump, 75 yaşında göreve başladı. Bu dünyada herkes, ‘Kendi zamanına göre yaşar’ etrafta bazı insanlar senden bir adım ileride gözükebilir, bazıları ise geride görünebilir. Ancak herkes kendi yarışında kendi zamanında. Onlara kıskançlık da besleme, taklit de etme. Onlar kendi zamanında sen kendi zamanında yaşayacaksın. Hayat, harekete geçmek için doğru zamanı beklemektir. Yani, sakin ol. Geç kalmadan. Erken de değil. Teşekkürler Barış Yengiloğlu.
Bir puro akıllı bir adama düşünecek zaman bir aptala da ağzına sokacak bir şeyler verir. (Bernard Shaw)