16.01.2023 - 06:56 | Son Güncellenme:
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - ABD'nin Wyoming eyaletinde sıcak bir yaz günü oynanan maça ilgi büyüktü. 1911 yılının güneşli bir gününde toplanan kalabalık heyecanla maçı takip ediyordu. Tüm gözler oyuncu Thomas Cameron'ın üzerindeydi. Cameron elindeki topu hızlıca fırlattı, top önce rakip oyuncunun sol omuzuna çarptı, daha sonra tribünlere yöneldi. Bu sayıyla takımını öne geçiren Cameron, kendisini izleyenler arasında heyecan yarattı. Ancak bu maç öyle pek de sıradan bir maç değildi. Cameron aslında bir sporcu değil, tecavüz suçundan hüküm giymiş bir mahkumdu. En azılı suçluluların bir arada tutulduğu Wyoming Eyalet Hapishanesi'ndeki beyzbol takımının yıldızı olan Cameron aynı zamanda tutukevinin de en 'kötü şöhretli' isimlerinden biriydi. 'All Stars' takımına seçilen her mahkum aslında spor amacıyla değil ölmemek için sahaya çıkıyordu.
HAPİSHANE MÜDÜRÜ BİLE BAHİS OYNUYORDU
Wyoming Eyalet Hapishanesi'ndeki mahkumlar arasından seçilen beyzbol takımı, bölgede yaşayanlar arasında oldukça popülerdi. Kasabadaki pek çok kişi, Wyoming'teki All Stars takımının bir sonraki maçı kazanıp kazanamayacaklarına ilişkin ciddi meblağlarda bahis oynuyordu. Üstelik bu kişiler arasında kötü şöhretli hapishanenin müdürü bile vardı.
Her biri idama mahkum edilen bu oyuncular, sahadan sportif amaçlı bir zafer elde etmekten ziyade hayatta kalmak için oynuyordu. Maç içinde yapılacak küçük bir hata oyunun kaybedilmesine, daha da önemlisi sonunda ölümle sonuçlanabilirdi. Oyuncular ne denli büyük bir risk içinde olduklarını maçın her saniyesinde derinden hissediyordu.
DERİLERİNDEN HEDİYELİK EŞYALAR YAPILIYORDU
Beyzbol dönemin en popüler sporuydu ve mahkumlardan seçilen bir beyzbol takımı özellikle siyasi figürler için de ayrı bir öneme sahipti. 'All Stars' takımı, devlet yetkililerinin siyasi güç yarışında önemli bir araçtı. Kasabada adı soygun, tecavüz ya da cinayet gibi ağır suçlara karışan kişiler ölüme mahkum ediliyordu. Üstelik bu kişiler yalnızca idam edilmiyor, aynısı zamanda çeşitli işkencelere de maruz kalıyorlardı.
Ölüme mahkum edilen suçlulardan bazılarının derisi yüzülüyor, daha sonra bu derilerden hediyelik eşyalar yapılıyordu. Üstelik kasabada yaşayan herkes bütün bu bilgileri çok iyi biliyordu. Güvenlik birimleri, suçluların başına gelenleri tüm vatandaşlara özellikle duyuruyor, bu uyarılar halk için bir uyarı olarak yorumlanıyordu.
İşkenceye maruz kalan mahkumlardan birinin adı George Parrott'tu. Bir tren yolculuğunda yaşanan soygun girişimi sırasında iki şerif yardımcısını öldüren Parrott, 'hayvan hırsızı' ya da 'koca burun' olarak tanınıyordu. 1881'de işlediği cinayetlerden ötürü işkenceyle hayatına son verilen Parrott'un derisinden ayakkabılar yapıldı ve dükkanlarda satışa sunuldu.
8 YIL İÇİNDE 250 BİN DOLAR KAZANDI
1901'de açılan Wyoming Eyalet Hapishanesi, tam da George Parrott gibi azılı suçluları içinde barındırmaya başladı. Toplum içinde saygın bir konuma sahip olan Otto Gramm, hapishanenin başına getirildi. Mahkumlar artık Gramm'den sorumluydu. Hapishanedeki görevi öncesinde saygın bir iş insanı olarak tanınan ve milyoner olduğu bilinen Gramm komutasındaki mahkumlar tahmin edildiği gibi zorlu koşullara tabi tutuldu.
Devlet, mahkumlara bakması ve onları kontrol altında tutması için hapishanede süpürge fabrikası kuran Gramm'e para ödüyor, iş insanı ise mahkumları süpürgelerinin yapımında görevlendiriyordu. İddialara göre Gramm, 1903-1911 yılları arasında yapımında mahkumların görev aldığı süpürgelerin satışından yaklaşık 250 bin dolar (yaklaşık 4 milyon 700 bin lira) kazandı.
AÇLIKLARINI GiDERECEK KADAR YİYECEK VERİLİYORDU
Mahkumlar, hapishanedeki koşulların acımasızlığından yana dertliydi. Onlara göre Wyoming'teki hapishane karanlık çağlardan kalmaydı. Yemeklerin bile lokmasına kadar hesaplandığı hapishanede mahkumlara yalnızca açlıklarını önlemeye yetecek kadar yiyecek veriliyordu. Takvimler 1911'in Nisan ayını gösterdiğinde ise yepyeni bir karar alındı. Alınan karar sonucunda mahkumların daha insani koşullarda olmaları, egzersiz yapmaları, hatta bir beyzbol takımı oluşturularak maçlar yapmaları kararlaştırıldı.
'İYİ OYNADI, İDAM CEZASINI MÜEBBETE ÇEVİRMEK İÇİN DİLEKÇE VERECEK'
Wyoming Eyalet Hapishanesi'nde oluşturulan beyzbol takımı 18 Temmuz 1911'de ilk maçlarını oynadı. Kadrosunda üç tecavüzcü, bir dolandırıcı, beş hırsız ve üç katilden oluşan bu 12 kişilik takımın şöhreti günden güne kasabada yayıldı. İlk maçlarını 11-1 kazanan takımı izlemeye birçok kişi gelmeye başlamıştı. Maçlara gösterilen yoğun ilgi Washington Post gazetesi de dahil olmak üzere pek çok basın kuruluşunun dikkatini çekti.
Manşetlere çıkan Wyoming takımının 'yetenekli suçlular'dan oluştuğunu yazan gazeteler, oyuncuların performansına satır satır değinmeye başladı. Carbon County gazetesinde, Wyoming'taki takım hakkındaki şu sözler ise maçların yalnızca birer sportif karşılaşmalardan ibaret olmadığını kanıtlar nitelikteydi:
"Sevgilisinin kocasını öldürmekten birinci derece cinayetten hüküm giyen ve idam cezasına çarptırılan Joseph Seng, baştan sona klas bir oyun oynadı. Bu ay idam cezasını müebbet hapis cezasına çevirmesi için valiye dilekçe verecek."
İSTEDİĞİ ZAMAN HAPİSHANEYE GİRİŞ-ÇIKIŞ YAPABİLİYORDU
Wyoming'teki kadro öyle güçlüydü ki takımı yenmek için Nevada'dan Kaliforniya'ya pek çok farklı bölgeden birçok takım şanslarını denedi. All Stars kadrosu yalnızca beyzbol aşıklarını değil, kumar oyununa düşkün kişilerin de dikkatini çekmişti.
Cinayet suçundan 20 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılan Saban adlı oyuncunun başına gelenler şaşkınlık vericiydi. Saban yalnızca takımın kaptanlığına getirilmedi, aynı zamanda onun sivil kıyafetlerle istediği zaman hapishaneye giriş-çıkış yapmasına bile göz yumuldu. Bahisler en çok Saban üzerine dönüyordu ve suçlunun bahislerden maç başına performans için yüzde 20 komisyon aldığı bile konuşuluyordu.
Maçlarda iyi performans ortaya koyan oyuncuların ölüm cezalarının ertelendiğine ilişkin rivayetler hızlıca kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı. Takımın yıldız oyuncularından Joseph Seng, özellikle birçok kişinin dikkatini çeken bir isimdi. Maçlarda iyi performans sergileyen Seng'in 22 Ağustos 1911'de idam edileceği biliniyordu. Ancak takvimler 23 Ağustos 1911'i gösterdiğinde Seng hâlâ hayattaydı. Söylentiler halk arasında olduğu gibi mahkumlar arasında da yayılmaya başlamıştı. Mahkumlar, Seng'in sadece spora olan yeteneği nedeniyle hayata tutunduğuna inanmaya başlamıştı. 29 Ağustos'ta gerçekleşmesi planlanan ve bahisçiler arasında da merakla beklenen maçta, formda olan Seng'in şov yapması bekleniyordu.
29 Ağustos'a gelindiğinde All Stars takımı 15-10'luk bir skor elde etti. Aldıkları bu önemli galibiyet aynı zamanda son galibiyetleri olacaktı. Bunun nedeni ise büyük bir özgürlük tanınan takımın kaptanı Saban'ın adının karanlık işlerle anılmaya başlamasıydı. Saban hakkındaki dedikodular ayyuka çıkınca Wyoming'teki beyzbol geleneği sona erdi ve spor müsabakalarının yerini mahkumlar için devlet tarafından verilen özel eğitimler aldı.
AYLARCA HAYATTA KALMASININ SEBEBİ ORTAYA ÇIKTI
Takımın sonunu getiren hareket ise 1912 yılında yaşandı. Cezasının ertelenmesiyle herkesin dikkatini çeken Seng'in aylarca hayatta kalmasının avukatlar tarafından özel olarak ayarlandığı ortaya çıkınca işler karıştı. Olaylar, 24 Mayıs 1912'de Seng'in idam edilmesiyle sonuçlandı. Wyoming'teki mahkumların hayatta kalmak için beyzbola sarılmaları ve maçlarda oynanan bahislerden rant elde edilmesiyse zaman içinde tarihin tozlu sayfaları arasındaki yerini aldı.