03.01.2013 - 13:05 | Son Güncellenme:
Tam anlamıyla Türkiye’nin Avrupa’daki ‘avukatlığına’ soyunmuş olan ve son olarak Bakan Davutoğlu’na, idam tartışmalarına ilişkin endişeli olduğunu söylemesiyle gündemimize gelen İtalya Senatosu Başkan Vekili Emma Bonino, Türkiye’nin dış politikada düştüğü yalnızlıktan dolayı alenen AB’yi suçladı.
Bonino, dış politikada yetersiz kaldığını savunduğu Türkiye’nin, artık “komşularla sıfır sorun” yerine “sıfır komşu” durumuna düşmesinin nedenini, “Bence AB olarak Türkiye’ye kapıları kapatıp, dış politikada münzevi hareket etmeye itmekle hata ettik” diye açıkladı.
Kendisini bir Türkiye dostu olarak ifade etmekte beis görmeyen İtalyan Senatör Emma Bonino, “AB’ye alınmazsa bu, Türkiye’nin değil AB’nin kaybı olur. AB güvenilmez bir partner” düşüncesine sahip olanlardan. Ülkesinde, demokrasi ve insan hakları konusunda sesini her daim yükselten, özellikle Afrika ülkelerinde kadın sünnetinin yasaklanması ve idam karşıtı sosyal projelerde aktif olarak çalışan İtalyan Radikal Partili Bonino, Avrupa Parlamentosu’nda 3 dönem milletvekilliği, İtalya’nın AB Politikaları Bakanlığı ve Avrupa Komisyon üyeliği gibi görevlerde bulundu. Arapçayı öğrenmek için birkaç yıl Kahire’de de kalmış olan Bonino, hem Türkiye’yi hem de Arap dünyasını çok yakından izliyor. İtalya’nın ilk kadın Cumhurbaşkanı olabileceği söylentisi siyasi kulislerde dolaşan Bonino, “İnsan hakları yok” dediği AB’nin, Nobel Barış Ödülü’nü de hak etmediğini düşünüyor. 64 yaşındaki Senatör Bonino, İtalya Senatosu binasındaki (Palazzo Madama) ofisinde Doğan Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu.
MUHTEŞEM YÜZYIL YORUMU: “TOPLUMUN NE İZLEYİP NE İZLEYEMEYECEĞİNE YÖNETİCİLER KARAR VEREMEZ”
Emma Bonino öncelikle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Muhteşem Yüzyıl” dizisine yönelik eleştirilerinin ardından, dizinin yayından kaldırılması için kanun teklifi hazırlanmasını şöyle değerlendirdi: “Sen yönetim olarak çoğunluğu oluşturabilirsin ama bu, sivil haklar konusunda geriye gitmek için kullanılmamalı. Haklar vardır ki, bu kimsenin buyruğu altında değildir. Yüzde 99 çoğunluğa sahip olsanız bile. Bir demokrasi tam olarak böyle tanımlanır. Bir bakan, bakanlık ya da bir yöneticinin, halkın ne seyredip, ne seyredemeyeceğine karar vermesi, adeta bir geriye dönüş yaşatarak, sansür eğilimine sahip olması kabul edilebilir değil.” “Aklına sansür uygulamak gelenin, ayağını denk atması gerektiğini belirten Bonino, “Gerçek şu ki; bu tarz bir sansür, ‘paternalist (babacan, devlet yönetimi açısından ise, devletin, hayatın her alanında müdahale hakkını kendinde görmesi)’ olarak tanımlanır. Bunun ortaya koyduğu, ‘Ne izleyip ne izleyemeyeceğinizi size ancak ben söyleyebilirim’ mantığı, gerçek bir endişe nedenidir. Bunlar bazen yaşanabilir. Ancak ben bu açıklamaların havada kalarak, meclisinizin gündemine gelmeyeceğini umuyorum.” diye konuştu.
TÜRKİYE’Yİ DIŞ POLİTİKADA YALNIZ BIRAKMAK TEHLİKELİ SONUÇLAR DOĞURDU
AB’nin, kapısında beklettiği Türkiye’yi dış politikada yalnız bıraktığını savunan Bonino, finansal kriz başta olmak üzere kendi derdine düşmüş olan birliği şu sözlerle eleştirdi: “AB’den Türkiye’ye gelen sorumsuz, katlanılmaz ‘hayır’ cevabı, akabinde çok tehlikeli sonuçlar doğurdu. Türkiye bu esaslı ‘hayır’ cevabının karşısında durup bekleyebilecek bir ülke değildi. Bunun yerine, kendi dış politikasını icat etti. Yalnız ve bölgede önemli bir aktör olma isteğiyle. Ancak böylece kendi yetersizliğini de gösterdi çünkü hiçbir problem çözüme kavuşmadığı gibi aksine tüm sorunlar, bir şekilde yeniden patlak verdi. Bunu söylüyorum çünkü Avrupalılar da bundan ders çıkartmalılar. Halihazırdaki dış politikamızla, yani Londra farklı, Paris farklı, Berlin, Roma farklı bir politikayla devam edemeyiz. Ortak bir dış politikaya sahip olmamız gerektiğini anlamalıyız. Şuna inanıyorum ki, ne Türkiye ne Almanya ne de başka bir ülke, dünya problemlerini tek başına göğüsleyecek yeteneğe sahip değil. Dünyanın bir satranç tahtası var ve her dönem başka spesifik bir ülke üzerinde oynanıyor.” “Bence Türkiye’ye kapıları kapatıp, buna bağlı olarak münzevi hareket etmeye itmekle hata ettik” itirafında da bulunan Bonino, “Öyle bir hata ki, Avrupa hala oynamaya devam ediyor. Finansal ekonomik krizin önüne geçmeye çabalarken, dış politika ve ortak savunma politikası projelerini ileriye taşıması gerektiğini akıl edemiyor” diye sözlerini sürdürdü.
SURİYE’DE ŞİŞENİN TIPASINI, ASKERİ MÜDAHALE AÇAR
AB liderlerinin, bir dönem Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki diktatörler önünde diz çökmesini de sert bir dille eleştiren Bonino, Suriye meselesini ise şöyle değerlendirdi: “Suriye meselesi, açıkça kimsenin bir çözüm bulamadığı, bugün en zor kontrol edilebilen meselelerden biridir. Türk dostlarımız, ‘komşularla sıfır sorun’ yolunu seçti ama bu sefer komşular sorunlu hale geldi. Açıkça kimse, kısa vadede bu konuda ne yapacağını bilmiyor. Bu yaşananlar bizlere birer ders olmalı. Şunu öğrenmekte fayda var; diktatörlere yetki vermeden önce artık daha temkinli olmalıyız. Bu Kaddafi için de öteki için de gerekliydi. Bir dönem bizim en iyi dostumuz Kaddafi oldu. Ne yazık ki benim ülkemde sağından tutun da soluna kadar herkes bu adamın önünde diz çöktü. Demokrasiyi sağlamlaştırırken, paradigmayı değiştirmek, güçlü adamlar yerine güçlü demokratik kurumları desteklemeliyiz. Diktatörler bizi çok güzel kullandılar. Komünizm çöktüğünde, bu diktatörler artık bize lazım olmadığında, onları ne yapacağımızı bilemedik. Tarihten ders çıkartamazsak daha çok bu durumlara düşeriz.”
Coğrafi konumundan dolayı da Türkiye’nin, Suriye meselesini daha fazla omuzlamak zorunda kaldığını söyleyen Bonino, her gün onlarca insanın can verdiği Suriye’de çözüm yolu olarak askeri müdahaleyi de, “Şiddet yanlısı değilim ve bu belki de herkes için istenmeyen bir sonuç olur ama orada yaşanan dram karşısında, hepimiz olası bir askeri müdahalenin, şişenin tıpasını açabileceğini çok iyi biliyoruz” sözleriyle işaret etti. Orta Doğu’daki gerilimin, bir dünya savaşı ihtimalini doğurmayacağına inanan Bonino, “Ben, Arap Baharı’nda da olduğu gibi, geriliminin tüm dünyaya yayılacağını ve tırmanacağını sanmıyorum. Aksine, nükleer programından dolayı İran’ın daha patlayıcı bir etki yapacağını düşünüyorum” dedi.
NOBEL’İ EN KANLI KITALARDAN OLAN AVRUPA’YA VERDİLER
AB’ye verilen Nobel Barış Ödülü’nü de diline dolayan Bonino, bu konudaki görüşlerini de şöyle aktardı: “Bu ödül, tarihsel bir süreç göz önüne alınarak verilmiştir ama bence Jean Monet, Altiero Spinelli gibi isimlere gitmeliydi. Yani 2. Dünya Savaşı ve bir soykırımın ardından önemli politik projeler üretmiş isimler layık olmalıydı. Nobel, ilk defa yeryüzündeki en kanlı kıtalardan birine, Avrupa’ya verildi. Biz ilk defa Avrupa’da, kendi içimizde 60 yıl barış içinde yaşadık. Bana göre bugünkü Avrupa, insan haklarına oldukça uzak bir yerdedir. Göçmenlere, Romanlara, cezaevindekilere ve azınlıklara karşı yapılan muameleye bakmak yeterli. Bu ödülün, bir uyarı ve gelecekte daha iyi şeyler yapmamız için cesaretlendirici bir unsur olmasını dilerim. Büyüklerimizin kurduğu Avrupa bir ‘projeydi’. Şimdiki durumu ise çok da heyecan verici değil.”
İHTİYATİ TUTUKLULUK, İNSAN HAKKI İHLALİDİR
Türkiye’de demokratik gidişatı endişe verici bulduğunu ifade eden Bonino, “Davalar açılmadan insanların cezaevinde tutulması ve aktivist olarak suçlanan gazeteciler, hukukun üstünlüğü için iyi şeyler değil. Yargılanmayı beklerken uygulanan ihtiyati tutukluluk, temel bir insan hakkı ihlalidir. Bunu, ülkesinde de adalet problemleri olan ben söylüyorum. Bizde de sizde de aylarca, yıllarca, insanların cezaevinde tutulması kabul edilemez. Bunu rahatlıkla söylüyorum çünkü İtalya ve Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, en çok cezalandırılan ülkeler arasında. Neredeyse bazen bu konuda yarış içindeyiz. Bu çok endişe verici” diye konuştu.
TÜRK SİVİL TOPLUMU, İDAMA VE KÜRTAJIN YASAKLANMASINA İZİN VERMEZ
Türkiye’de yaşanan idam tartışmasına yönelik endişelerini, Roma’da katıldığı bir toplantıda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, “Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarından sonra bu konuda endişelenir olduk. AB’de, idam olan bir Türkiye görmek istemeyiz.” diye ileten Emma Bonino, bu konudaki görüşlerini şöyle paylaştı: “Biz elbette endişeliyiz ama Türk kamuoyunun, bu konuda daha büyük endişe taşıdığını tahmin ediyorum. Tüm Avrupa antlaşmalarının, kurumlarının ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu konudaki tavrı gayet nettir. Kimse, ‘İdam ABD’de de var’ diye kendini rahatlatmasın. Her demokrasi, kendi içinde bazı çelişkiler taşır. Bu nedenle mücadelemiz, idamı daha çok eyalette uygulamaya koymak isteyen ABD için de geçerlidir. Endişeli bir durum, çünkü kurumlar bir şekilde adalete intikam duygusu katıyorsa, öldürmek istediği insan kadar kendisi de suçlu hale geliyor.” Türkiye’nin kürtajı yasaklamayacağına da inandığını ifade eden Bonino, “Bu yöndeki açıklamaların sadece popülist olduğunu düşünüyorum. Tüm dünya annelik seçimi konusunda ileriye doğru giderken, böyle bir karar doğru olmaz. Türk sivil toplumunun, dengeleri denetlemede dikkatli olduğunu biliyorum” diye konuştu.