13.12.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÜLDENER SONUMUT
Avrupa Birliği (AB) devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren Brüksel zirvesinin gündemi Türkiye açısından yaptırımlar ile Ankara-Brüksel ilişkilerinin geleceği üzerinden izlendi haklı olarak. Ancak gündemin gölgesinde kalan üç önemli konu da liderler tarafından değerlendirildi ve önemli mesajlar yayınlandı.
Bunlardan ilki Ekim ayından bu yana Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer (AKK) arasında yaşanan, “Avrupa kıtasının güvenliğini AB tarafından bağımsız bir şekilde mi üstlenilmeli yoksa NATO üzerinden mi sağlanmalı” tartışmasıydı. Macron NATO, ABD ve Biden’ın isimlerini telaffuz etmeyen, 8 sayfalık demecinde aynı zamanda Alman Hristiyan Demokrat Partisi’nin mustafi Başkanı AKK’nın “Almanya’nın güvenliği NATO üzerinden sağlanacaktır” şeklindeki açıklamalarını sert bir şekilde eleştirmişti. Almanya Savunma Bakanı ile Şansölye Merkel’in arasını açmaya çalışan açıklamalarda bulunmuştu. Zira Macron, Merkel ile yaptığı telefon görüşmesinde Şansölye’nin, Bakan AKK’nın görüşlerine katılmadığını savunmuştu.
Ancak sürpriz... AB’nin dönem başkanlığını üstlenen Merkel, Avrupa kıtasının güvenliğinin NATO tarafından üstlenileceğini somut bir şekilde karara bağladı. Yetmedi, AB’nin savunma ve dış politikadaki stratejik otonomi arayışını da Macron’un iddialarının aksine hançerledi ve Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve bölgesel meselelerde ABD ile eşgüdümle ortak politika geliştireceklerinin kararını 27’lere imzalattırdı. Kıbrıs sorununa da bir şekilde ABD’yi de dahil ederek, AB içerisinde Rumların veya Yunanlıların yaramaz çocuk politikalarına devam etmemeleri için daha tarafsız bir ülkeyi de konuya müdahil konuma getirdi. Geriye AB’nin stratejik otonomisi ve egemenlik haklarına yönelik söylemde asıl olması gereken unsur kaldı. O da hayati ürünler ile tedarik zinciri konusunda AB’nin Çin gibi ülkelerden bağımlılığını azaltma konusu ki, koronavirüs krizinde temel ihtiyaçlar konusunda Avrupa’nın Çin’e bağımlılığının kamu güvenliği açısından sorun teşkil ettiğini herkes kabul ediyor ve meşru bir hamle olarak algılıyor. NATO’ya üye ülkelere yönelik silah ambargosu gibi konuların da yine AB’nin değil NATO’nun bir meselesi olduğu tescil edildi. Ayrıca İsveç parlamentosu ülkenin NATO’ya üye olmasını sağlamak amacıyla hükümet başkanı Stefan Löfven’e yetki verdi. Macron ‘rejiminin’ stratejik özerklik söylemi de darbe almadı değil. Bundan sonra Paris ile Ankara arasındaki ilişkilerin daha sağduyulu, ciddi olması ve stratejik boyutları ile ortak çıkarlara odaklanması için önemli bir fırsat yakalandı. Umarim Paris bunu değerlendirir. Ankara, Büyükelçi Ali Onaner’i Paris’e atayarak samimi diyalog yollarına açık olduğunu daha net bir mesajla iletmiş oldu.
İngiltere Fransa’ya karşı fırkateynleri denize sürdü!
Malum, İngiltere AB ile bağlarını 31 Aralık 2020 tarihinde tamamen kopartıyor. Ancak AB ile İngiltere arasındaki ticari ilişkilerin geleceği konusunda henüz mutabakat sağlanamadı. Bakiye kalan anlaşmazlıklar arasında da Manş ve Kuzey denizinde balıkçılık kotaları ve ekonomik münhasır alan konusu var. Gözlerime inanamadım, ancak Britanya deniz kuvvetleri komutanlığının basın bildirisi çok açık. 31 Aralık 2020 tarihine kadar AB ile anlaşma sağlanamadığı takdirde Britanya deniz kuvvetlerine bağlı fırkateynlerin İngiliz, İskoç ve Kuzey İrlanda balıkçılık alanını AB ülkelerinin balıkçılarından koruyacağı açıklandı. 4 fırkateyni görevlendiren İngiltere deniz kuvvetleri, anlaşma sağlanmaması halinde Britanya deniz sularına giren AB balıkçılarına karşı her türlü önlemi almaya hazır olduğunu açıkladı. İlginç..
Tüketici için yeni trend: Karbon-nötr logosu
Dünyanın sanayileşmiş ülkelerinin bilinçli tüketicilerinin kaygıları ve satın alma kararlarını etkileyen unsurlar önem teşkil eder. 90’lı yılların bilinçli tüketicileri, ürünü satın alma işleminden önce ürünü pazarlayan şirketin kalite standartlarına uyup uymadığına dikkat ederlerdi. Nitekim İSO 9001, 9002 ve 9003 standartları bir aralık çok modaydı. Hatırlayacağınız üzere, şirketin yönetim kalitesi, ürün hizmeti ve kalite kontrol standartlarını belirleyen bu sertifikasyonun ardından tüketici, satılan ürünün veya paketinin geri dönüşüm oranına odaklandı. Daha sonra tüketiciler plastik ve ona bağlı zararlı ürünler olan ve kısa adı BPA diye bilinen bisphenol içerip içermediğine dikkat ederek insan sağlığına zarar veren veya GDO gibi hala şüpheye neden olan ürünleri alışveriş sepetine koymamaya özen göstermeye başladılar. Şirketlerde çalışan kişilerin sağlığından, kişisel sağlığa evrilen tüketici duyarlılığı şimdilerde çevrenin sağlığına odaklanıyor. Onun da endeksi karbon salınımı. Üretimi karbon-nötr olan ürünlere odaklanmaya başlayan tüketiciler 2022 yılından itibaren artık karbon-nötr logosu olmayan ürünleri tercih etmeyecekler ki bu trend şimdiden başladı bile. Bir ürünü üretmek amacıyla oluşturulan sera gazı ve CO2’yi dengelemek ve net olarak sıfır sera gazına ulaşabilmek için projelerin finanse edilmesi gerekecek. Tüketici CO2 nötr logosuna sahip olmayan ürünü tercih etmeyecek. Hatta, AB, ‘EU Taxonomy’ politikasıyla CO2 nötr üretimi teşvik edecek. Taxonomi politikası tarım, sanayi, ulaştırma ve inşaat gibi 7 temel sektör ve toplam 72 alt sektör içeriyor. Türk sanayisinin bu trendi kaçırmaması gerekiyor. Katma değeri yüksek ürün ihracatı için çok iyi bir fırsat. Diğer yandan da Türkiye’nin AB’deki pazar payını muhafaza etmesi için de elzem bir felsefe. Karbon-nötr logosu yarının trendi. Ancak bugünden çalışılması gerekiyor.