27.01.2022 - 09:42 | Son Güncellenme:
Bu hayvanlar hipopotam adıyla da biliniyor. Bölgelerini işaretlemek için dışkı püskürten suaygırları, 1 kilometre uzaktan duyulabilen hırıltı çıkarabiliyor. Suaygırları geceleri beslenip her gün yaklaşık 35 kilogram ot tüketiyor.
Bu büyük otoburlar, gruplar halinde göl gibi su birikintilerinde yaşıyor.
Suaygırları araştırmaya karar veren Fransa'daki Saint-Etienne Üniversitesi'nden biyoakustik uzmanı Nicolas Mathevon'ın yönettiği bir araştırma ekibiyse bu hayvanların birbirlerini seslerinden tanıyıp tanıyamayacağını merak etti.
Araştırmacılar cevabı bulmak için Mozambik'teki göllerde yaşayan 7 farklı su aygırı grubunun hırıltıları kaydetti. Bunun ardından suaygırı gruplarının çevresine hoparlörler yerleştirilerek kaydedilen sesler çalındı.
Hipopotamlar hırıltı çıkararak, hoparlörlere yaklaşarak, dışkı püskürterek ya da bu davranışların bir karışımını sergileyerek tepki verdi.
Ekip, tepkilerin hangi kaydın çalındığına bağlı olarak değiştiğini gördü.
Suaygırlarının, kendi gruplarındaki bireylere ait hırıltılara çok az tepki gösterdiği tespit edildi. Aynı göldeki komşu grupların seslerineyse biraz daha güçlü tepki verildiği kaydedildi.
Bu tepkiler genellikle hırıltı ve hoparlöre yaklaşmayı içeriyordu. Dışkı püskürtme ya çok azdı ya da hiç sergilenmedi.
Öte yandan hayvanlar, yabancı bir grubun hırıltılarına en güçlü tepkiyi verdi. Hipopotamlar bu sesleri duyunca, daha çok dışkı püskürtüp bölgelerini işaretledi.
Science Alert, Current Biology adlı hakemli bilimsel dergide 24 Ocak'ta yayımlanan bulguların üç sebepten ötürü önemli olduğuna dikkat çekti. Kendi bölgelerindeki sulardayken rahat ve kendinden geçmiş gibi görünen suaygırlarının aslında çevrelerine çok dikkat ettiği keşfedildi.
İkinci sebep suaygırlarının komşularına, yabancılara göre daha az saldırgan olabilmesinin tespit edilmesi.
Son olarak bulguların, dev hayvanları koruma faaliyetlerinde kullanılabileceği düşünülüyor.
Güney Afrika'daki KwaZulu-Natal Üniversitesi'nde görev yapan ve çalışmada yer almayan Camille Fritsch ise bir eleştiri getirdi. Suaygırları üzerine çalışan Fritsch, örneklem sayısının az olduğunu belirterek daha fazla daha fazla çalışma yapılması gerektiğini savundu.
Kaynak: Independent Türkçe