28.04.2025 - 10:40 | Son Güncellenme:
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Makaleye "Amerika geri çekiliyor. Rusya'dan gelen tehdit artıyor. Ukrayna savunmaya geçmiş durumda. Yeni harcama taahhütlerine rağmen, silah üretimi hala iç rahatlatacak seviyede değil. Korkmayın Avrupalılar. Recep Tayyip Erdoğan sizin yanınızda" sözleriyle başlayan The Economist şöyle devam etti:
'TÜRKİYE, PARASININ KARŞILIĞINI ALIYOR'
"Savunma konusunda Türkiye, harcadığı paranın karşılığını fazlasıyla alıyor" ifadelerine yer veren yayın organı ekledi:
Ülkenin savunma sanayii patlama yaşıyor. Zırhlı araçlar, saldırı ve gözetleme dronları, savaş gemileri, hafif silahlar ve mühimmatlar Türk üretim hatlarından akın akın çıkıyor. Gecikmelere rağmen, Türkiye'nin savaş tankı Altay ve hayalet savaş uçağı Kaan'ın on yıl sonunda hizmete girmesi bekleniyor.
'ORDUSU KAS GÜCÜ VE TECRÜBEYE SAHİP'
"Ordusu, NATO içinde ya da dışında Avrupa'nın güvenlik mimarisini güçlendirmek için gereken kas gücü ve tecrübeye sahip. Ukrayna hariç, Avrupa’daki hiçbir ordunun büyüklüğü Türkiye'nin 400 bin aktif askere sahip ordusuyla yarışamıyor" diye devam eden makale şöyle sürüyor:
"Avrupa ayrıca Ukrayna konusunda da Erdoğan'ın desteğine bel bağlıyor. Türkiye, olası bir ateşkes durumunda oluşturulacak daha büyük bir barış gücünün parçası olarak Ukrayna'ya asker göndermeyi teklif etti. Türkiye'nin özellikle Suriye ve Libya'da Rusya'ya karşı duruşu göz önüne alındığında, bu teklif hafife alınacak bir şey değil."
'TRUMP'A GÖRE DAHA GÜVENİLİR'
"Türkiye aynı Türkiye; değişen her şey diğerleri. Donald Trump'ın Amerika'sı ile kıyaslandığında, Türkiye artık daha güvenilir bir müttefik gibi görünüyor."
'AVRUPA ERDOĞANCA KONUŞMAYI ÖĞRENİYOR'
Soğuk Savaş'ın bitiminden bu yana, AB ve Türkiye'nin on yıllardır birbirini anlamadan konuştuğunu belirten makale, "Türk liderler, son olarak da Erdoğan, ülkenin stratejik rolünün, yani Orta Doğu, Karadeniz ve Kafkasya'ya açılan kapı olmasının, AB üyeliği için yeterli olması gerektiğini savundu. Avrupa ise Türkiye'nin insan hakları ve hukuk devleti sicilini didik didik etmeye devam etti. Bu diyalog, 2005'te başlayan Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin daha baştan başarısız olacağı anlamına geliyordu" ifadelerine yer verirken bunun değiştiğini "Avrupa'nın artık 'Erdoğanca' konuşmayı öğrenmiş durumda olduğunu' belirtti:
"Bugün, mülteci endişelerinin yerini Rusya korkusu alırken, Avrupa adeta 'Erdoğanca' konuşmayı öğrenmiş durumda. Türkiye'nin üyelik başvurusu hala derin dondurucuda. Normlar dışarıda, çıkarlar içeride."