09.04.2021 - 15:58 | Son Güncellenme:
Prens Philip, İngiliz Donanması'ndan gelse ve birçok farklı konuda sağlam görüşleri olsa da, herkes için son derece zor olabilecek bir görevi üstlendi ve tüm sorumluluklarını bırakıp Kraliçe olarak tahta çıkan eşine tüm kalbiyle destek verdi.
Ona bu sorumlulukları bıraktırıp eşine destek olmaya iten ise güçlü bir karaktere sahip olmasıydı.
Bir kadın hükümranın eşi olarak Prens Philip'in anayasal bir pozisyonu yoktu. Ama monarşiye onun kadar yakın ve monarşi için onun kadar önemli başka biri daha yoktu.
Prens Philip, 19 Haziran 1921'de Yunanistan'ın Korfu adasında doğdu. Yunanistan, Gregoryen takvimi kullanmadığı için nüfus kâğıdında doğum tarihi 28 Mayıs 1921 olarak görünüyordu.
Babası, Helen Kralı 1. George'un küçük oğlu Yunanistan Prensi Andrew. Annesi, Battenberg Prensi Louis'nin en büyük çocuğu, Hindistan'ın son İngiliz genel valisi Burma Kontu Mountbatten'ın da kız kardeşi Battenberg Prensesi Alice.
Prens Philip'in babası, 1922'deki askeri darbeden sonra devrimci mahkeme tarafından Yunanistan'dan sürüldü.
Kuzeni Kral Beşinci George tarafından Yunanistan'a gönderilen bir İngiliz savaş gemisi, aileyi Fransa'ya götürdü. Prens Philip yolculuğun büyük bir kısmını portakal kasasından yapılan ahşap bir beşikte geçirdi.
Prens Philip ailenin en küçüğü ve tek oğluydu. Çocukluğu sevgi dolu bir aile ortamında geçti.
Eğitimine Fransa'da başlayan Prens Philip, yedi yaşında Mountbatten ailesinin yaşadığı İngiltere'ye geldi ve Surrey'de özel bir ilkokula yazıldı.
O dönem, şizofreni teşhisi konulan annesi bir akıl hastanesine kaldırıldı. Genç Prens Philip'in de annesiyle iletişimi o dönemden itibaren azaldı.
Prens Philip, 1933 yılında, Almanya'nın güneyinde Alman eğitimci Kurt Hahn tarafından kurulan Schule Scholl Salem yatılı okuluna gitti. Ama birkaç ay sonra Yahudi olan Hahn, Nazi zulmünden kaçmaya zorlandı.
DENİZCİLİK GELENEĞİ
Hahn, taşındığı İskoçya'da Gordonstoun okulunu kurdu, Prens Philip de Almanya'da iki dönem okuduktan sonra Gordonstoun'a transfer oldu.
Gordonstoun'da, özgüvenin, cesaretin güçlenmesine odaklı eğitim sistemi, ailesinden ayrı ve kendisini yalnız hisseden bir ergen için ideal bir ortam oluşturuyordu.
Savaş yaklaşmaya başlayınca Prens Philip de kariyerine orduda devam etme kararı aldı. Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne girmek istedi ama anne tarafındaki denizcilik geleneklerinin izini sürüp Dartmouth'ta, Britanya Kraliyet Donanma Koleji'nde askeri öğrenci oldu.
Prens Philip Donanma Koleji'nde öğrenciyken okullarını ziyarete gelen, Kral Altıncı George, eşi Kraliçe Elizabeth ve iki genç prenses Elizabeth ve Margaret'a eşlik etti.
O dönemin tanıklarına göre Prens Philip'in havalı ve gösterişli tavrı, 13 yaşındaki Prenses Elizabeth üzerinde büyük etki yarattı.
Philip kariyerinde hızla yükseldi, 1940 yılı Ocak ayında sınıf birincisi oldu ve ilk askeri görevi için Hint Okyanusu'na gönderildi.
Akdeniz filosundaki HMS Valiant savaş gemisine transfer oldu ve 1941'deki Cape Matapan Savaşı'nda bu filoyla çıktığı görevlerde harekât raporlarında adını geçirerek başarılarından söz ettirdi.
Geminin projektörlerinden sorumlu yetkili olarak özellikle gece harekâtlarında kritik öneme sahip bir rol üstlendi.
Ekim 1942'ye kadar Kraliyet Donanması'ndaki en genç yüzbaşılarından biri oldu ve HMS Wallace savaş gemisinde görev aldı.
Bu dönemde, Prens Philip ve genç Prenses Elizabeth mektuplaşmaya başladı. Prens, birkaç defa Kraliyet Ailesi'yle kalması için saraya davet edildi.
Bu ziyaretlerden birinde, 1943 Noel'inde Elizabeth, Philip'in üzerinde donanma üniformasıyla çekilen bir fotoğrafını makyaj masasının üzerine yerleştirdi.
Saray mensupları arasında Prens Philip'e ona "kaba ve küstah" diyenlerin de olduğu bir muhalefet olsa da, Prenses Elizabeth'le ilişkileri barış döneminde gelişti.
Prenses Elizabeth aşıktı ve 1946 yazında Prens Philip, Kral George'dan kızını istedi.
Ama nişan haberi duyurulmadan önce Prens'in yeni bir tabiiyete ve soyadına ihtiyacı vardı. Yunan unvanından feragat etti, İngiliz vatandaşı oldu ve annesinin İngiliz soyadı Mountbatten'ı aldı.
Prenses Elizabet ve Prens Philip'in düğünlerinden bir kare.
Düğünden bir günde önce Kral 6. George Prens Philip'e "Majesteleri" unvanını verdi. Düğün sabahı da Prens Philip, Edinburgh Dükü, Merioneth Kontu ve Greenwich Baronu unvanlarını aldı.
Prens Philip ile Prenses Elizabeth'in düğünü 20 Kasım 1947'de Londra'nın en büyük kiliselerinden Westminster Abbey'de yapıldı. Winston Churchil düğünü, savaş sonrası gri Britanya'da "bir renk ışıltısı" olarak tanımladı.
YARIM KALAN KARİYERİ
Edinburgh Dükü düğünden sonra donanmadaki kariyerine devam etti ve Malta'da görevlendirildi. Çift kısa bir süre de olsa, donanmadaki diğer asker ailelerine benzer bir hayata sahipti.
Oğulları Prens Charles 1948'de Buckingham Sarayı'nda doğdu, kızları Prenses Anne da 1950'de dünyaya geldi.
Prens Philip, 2 Eylül 1950'de her donanma askerinin hayali olan HMS Magpie yelkenli gemisinin komutanlığına atandı.
Ama Prens'in donanmadaki kariyeri yarım kaldı. Kral 6. George'un sağlığının kötüye gitmesi, kızı Elizabeth'in kraliyet sorumluluklarını üstlenmesi ve eşi Philip'in de onun yanında olması gerektiği anlamına geliyordu.
Philip, Kraliyet Donanması'ndaki görevinden 1951 yılı Temmuz ayında ayrıldı ve hiçbir zaman faal göreve geri dönmedi.
Dük, pişmanlıkları olan biri değildi ama daha sonra, donanmadaki kariyerine devam edemediği için üzgün olduğunu dile getirdi.
Donanma yetkilileri, Prens Philip'in kariyerine devam etmesi durumunda, kendi liyakatiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na kadar yükselebileceğini söylemişti.
Prens Philip ve Prenses Elizabeth, 1952 yılında, Kral ve Kraliçe tarafından yapılması planlanan Britanya Uluslar Topluluğu gezisine çıktı.
MODERNLEŞEN FİKİRLER
Çift, Kral'ın hayatını kaybettiğini Şubat ayında, Kenya'da kaldıkları av kulübesinde öğrendi. Kral, tromboz rahatsızlığı ve kanında oluşan pıhtılaşma nedeniyle yaşamını yitirmişti.
Prenses Elizabeth'e Kraliçe olduğu haberini de Prens Philip verdi.
Daha sonra bir arkadaşı, ölüm haberini alan Prens Philip'in nasıl göründüğünü "Dünyanın yarısı üzerlerine yıkılmış gibi görünüyordu" sözleriyle anlattı.
Donanmadaki kariyerinden yoksun kalan Prens Philip'in yeni bir rol üstlenmesi gerekiyordu ve Elizabeth'in tahta çıkışı, bu rolün ne olacağı sorusunu gündeme getirdi.
Taç Giyme töreni yaklaşınca, saraydan yayımlanan bildiride Prens Philip'in her etkinlikte Kraliçe Elizabeth'in arkasından geleceği ve hiçbir anayasal mevkie sahip olmayacağı duyuruldu.
Prens Philip'in monarşinin nasıl modernleşebileceğine dair birçok fikri vardı ama her teşebbüsünde sarayın tutucu, geleneksel görevlilerinin muhalefetiyle karşılaşması onu hayal kırıklığına uğratıyordu.
Philip enerjisini faal sosyal hayatına vermeye başladı. Londra'nın merkezi Soho'da bir restoranın üstündeki kulüpte her hafta erkek arkadaş grubuyla bir araya geliyordu.
Uzun, eğlenceli öğle yemekleri yiyor, gece kulüplerine gidiyor ve sık sık göz kamaştırıcı ahbaplarıyla fotoğrafları çıkıyordu.
Dük'ün yetkisini kullanabilmesi için eline dizginlerin verildiği tek yer ailesiydi, ama aile içinde de çocuklarına kendi soyadını vermek istediği mücadeleyi de kaybetti ve çocukları anneleri Elizabeth'in soyadını aldı.
Kraliçe, Kraliyet Ailesi'nin Philip'in Mountbatten soyadı yerine Windsor soyadını taşıması kararı çift arasında tatsız kavgalara neden oldu.
Prens Philip arkadaşlarına durumdan duyduğu rahatsızlığı şu sözlerle anlatmıştı:
"Bu ülkede çocuklarına kendi soyadını veremeyen tek erkeğim. Lanet bir amipten başka bir şey değilim."
Prens Philip bir baba olarak da sert ve katıydı.
Prens Charles'ın biyografisini yazan Jonathan Dimbleby'ye göre Charles gençken babası herkesin önünde kendisini azarlayınca gözyaşlarına boğuluyordu, baba oğul arasındaki ilişki hiçbir zaman kolay olmamıştı.
GÜÇLÜ KARAKTER
Philip, oğlu Charles'ın çekingenliğini kırması için kendisinin de okuduğu ve fiziksel direnç, cesaret, özgüven odaklı Gordonstoun okuluna gitmesinde ısrarcı oldu.
Genç Prens Charles ise okuldan nefret ediyor, evini özlüyor ve çoğu zaman okul arkadaşları tarafından kabadayılık görüyordu.
Dük'ün kendi tavırları da yalnız geçirdiği çocukluğunun zorluklarını yansıtıyordu.
Prens Philip erken yaşlardan itibaren özgüven sahibi olmaya mecbur edilmişti ve neden herkesin kendisi gibi güçlü bir karaktere sahip olamadığını anlamakta güçlük çekiyordu.
Prens Philip, gençlerin sağlık ve refahına önem veriyordu, 1956'da Edinburgh Dükü Ödülü'nü başlattı.
Bu ödül ve ekip çalışmasını, beceriyi, doğa sevgisini aşılamak için yapılan açık hava yarışlarıyla, yıllar boyunca tüm dünya genelinde yaşları 15 ila 25 arasında değişen yaklaşık altı milyon engelli ve engelsiz gençlerin kendilerini fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak sınamalarını sağladı.
Prens Philip BBC'ye, "Gençleri bir aktivite alanında başarılı kılarsanız bu başarının heyecanı diğerlerine de yayılır" demişti.
Dük, hayatı boyunca zamanının büyük bir kısmını bu projeye adadı, bazı etkinliklerine kendisi de katıldı ve günlük koşularına devam etti.
Prens Philip, 1961'deki Hindistan ziyaretinde bir kaplanı vurma kararıyla tepki çekse de, vahşi doğa ve çevrenin korunması için çalışan tutkulu bir hayvan hakları savunucusuydu.
Ama vurduğu kaplanla çekilen fotoğrafın yayımlanması onu zora soktu.
Yine de Prens Philip, daha sonra adı Dünya Doğayı Koruma Vakfı'na (WWF) dönüşen Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı için çalıştı ve vakfa büyük emek verdi. Çalışmaları sonucu vakfın başkanlık için de akla gelen ilk ismi oldu.
Ormanların korunması, okyanuslarda ekosisteme zarar verecek balıkçılık karşıtı kampanyalarıyla takdir gördü.
Prens Philip sanayi dünyasına da ilgi gösterdi. Fabrikaları gezdi ve şimdi Çalışma Vakfı olarak bilinen Sanayii Cemiyeti'nin de başkanlığını yaptı.
Prens'in açık sözlülüğü bazıları tarafından kabalık olarak algılanıyor, kimi zaman da Prens'i zor durumda bırakıyordu. Özellikle ülke dışı ziyaretlerinde bazı durumlarla ilgili hatalı hükümlere varmasıyla bilinir oldu.
Prens Philip'in en çok konuşulan yorumlarından biri, Kraliçe'ye eşlik ettiği 1986'daki Çin resmi ziyareti sırasındaki sözleriydi. Özel bir muhabbette söylediğini düşündüğü "çekik gözlerle" ilgili yorumları bulvar gazetelerine yansıdı ve Çin ile gerilime neden oldu.
Prens, 2002 yılında Avustralya'da bir yerli Aborijin iş adamına "Hala birbirinize mızrak atıyor musunuz?" diye sormuştu.
GERİLİMLER
Bu yorumları bazıları tarafından eleştirilse de bazıları ise bunun, Prens'in başına buyruk, siyasi doğruculuk tutuculuğuna saklanmayı reddeden karakterinden kaynaklandığını söylüyordu.
Tabii birçoklarına göre Prens bu "gafları", bulunduğu ortamı renklendirmek, etrafındakileri rahatlatmak için yapıyordu.
Prens Philip hayatı boyunca spora ilgi duydu. Yelken yaptı, kriket, polo oynadı, Uluslararası Binicilik Federasyonu'nun yıllarca başkanlığını yaptı.
Oğlu Charles'la arasındaki gerilim Jonathan Dimbleby'nin Charles hakkında yazdığı biyografide ortaya çıktı.
Charles'ı Leydi Diana Spencer'la evliliğe zorlayan kişinin Edinburgh Dükü olduğu belirtiliyordu.
Çocuklarının evliliklerinin dağıldığı yıllarda Dük birçok kişiden daha fazla kaygı duyuyor, belki de Kraliyet Ailesi'nden biriyle yaptığı kendi evliliğindeki zorluklardan yola çıkarak çocuklarının yaşadıklarını anlamaya çalışıyordu.
Prens Philip, dört çocuğundan üçünün, Prenses Anne, Prens Andrew ve Prens Charles'ın evliliklerinin dağılmasından büyük üzüntü duyuyordu.
Ama kişisel meselelerle ilgili konuşmayı hep reddetti. Prens Philip 1994'te bir gazeteye açıklamasında hiç özel hayatıyla ilgili konuşmadığını ve hiçbir zaman da konuşmayacağını söyledi.
İlerleyen yıllar Prens Philip'in hızını kesmedi. Hem Dünya Doğa Vakfı'yla hem de Kraliçe'nin resmi ziyaretleriyle seyahat etmeye devam etti. Prens, 1994'te kişisel bir seyahate çıktı ve annesinin mezarını ziyaret için gömülmek istediği yere, Kudüs'e gitti.
Prens Philip'in "haşin" tavırları, Prenses Diana'nın ölümüyle Kraliyet Ailesi'ne karşı olan düşmanca tavrın da etkisiyle yıllar içinde yumuşadı.
Dük'ün gelinine karşı sert davrandığı iddialarının da yalanlaması için 2007'de Prens Philip ile Prenses Diana arasındaki mektuplaşmalar yayımlandı.
Diana'nın "Sevgili Baba" hitabıyla başlayan mektupları, Prens Philip'in kendisine destek çıktığını gösteriyordu.
Prenses Diana'nın son sevgilisinin babası Muhammed el Fayed, ölüme ilişkin yürütülen soruşturmada Diana'nın Prens Philip'in talimatıyla öldürüldüğünü ifade etmiş, bu iddialar sorgu hâkimi tarafından yalanlanmıştı.
Edinburgh Dükü Prens Philip, kendisini Britanya toplumunun merkezinde bulan irade sahibi, bağımsız biriydi.
Prens Philip, üstlendiği rolün kendisini ikinci plana attığı, mücadeleci yapısıyla bulunduğu konumun hassasiyetleriyle sık sık terk düşen, doğuştan bir liderdi.
BBC'ye hayatıyla ilgili şunları söylemişti:
"En iyisi olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım. Bir anda değişemem, bir anda ilgi alanlarımı veya bunlara tepkimi değiştiremem. Benim tarzım bu."
EMEKLİLİK
Dük, on yıllar boyunca Kraliçe'ye destek olduktan sonra 2017 yılı Ağustos ayında vakıf ve kuruluşların etkinliklerine katılmama kararı alarak emekliye ayrıldı.
Buckingham Sarayı'nın kayıtlarına göre Prens Philip'in 1952'den bu yana 22 bin 219 defa etkinliklerde Kraliyet Ailesi'ni tek başına temsil etti.
Prens Philip konumunu başarılı bir şekilde kullanıp İngiliz yaşamına büyük katkıda bulundu ve monarşinin yıllar boyunca değişen toplumsal dönüşümüne uyum sağlamasına yardımcı oldu.
Ama en büyük başarısı şüphesiz, hükümranlığı boyunca Kraliçe'ye sadakati ve güçlü desteğiydi.
Kendi biyografisini yazan yazara dediği gibi "asıl işinin Kraliçe'nin hükmünün sürmesini sağlamak" olduğuna inanıyordu.
Evliliklerinin 50'nci yıldönümünde Kraliçe, eşine saygısını ve şükranlığını şu sözlerle dile getirmişti:
"İltifatları kolay kabul eden biri değil ama bunca yıl benim dayanağım oldu. Ben, tüm ailesi ve bu ülke, diğer birçok ülke ona ödeyebileceğimizden çok daha fazlasını borçluyuz."