İsrail'in Gazze'ye saldırılarında 10 ayı aşkın sürede can kaybı 40 bini aştı. Bölgedeki insanlık felaketi gün geçtikçe daha da derinleşirken dün ajanslara son dakika koduyla düşen habere göre; İsrail'in soykırımcı Kara Kuvvetleri Komutanı Tamir Yadai'nin görevinden istifa ettiği bildirildi.
Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ve Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın istifa talebini onayladığı bilgisi de aktarıldı. İstifa talebi onaylanan Yadai'nin, yerine atanacak isim belirleninceye kadar Kara Kuvvetleri Komutanı olarak kalacağı ancak izne ayrılacağı kaydedildi.
ABD Başkanı Biden da Netanyahu'nun, Gazze'de bir ateşkes anlaşması için "yeterli çabayı göstermediğini" belirtti.
Öte yandan Netanyahu'ya İsrail ile Hamas arasında esir takası mutabakatına varılmasını engellemeye çalıştığı eleştirileri yapılıyor.
"Selahaddin Koridoru" olarak da bilinen ve Gazze ile Mısır sınırında yer alan Philadelphia koridoru, 1979'da Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Anlaşması kapsamında tampon bölgede yer alıyor. Koridor, 14,5 kilometre uzunluğunda, birkaç yüz metre genişliğinde ve Akdeniz'den başlayıp Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'na kadar uzanıyor.
İsrail ordusu Philadelphia Koridoru'nda işgalin sürmesine ilişkin çizilen haritaları Güvenlik Kabinesine sundu. Yapılan oylamada, Güvenlik Kabinesinin 10 üyesinden 8'inin İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru'ndaki işgalinin devam etmesinden yana oy kullanmasıyla öneri kabul edildi.
Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın öneriye hayır oyu verdiği, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in ise toplantıya katılmadığı kaydedildi. Toplantıda, Netanyahu'nun koridordaki işgalin devam etmesinin 'gerekliliğini' savunduğu belirtildi.
İsrail ordu radyosuna konuşan aynı zamanda eski Genelkurmay Başkanı olan Eisenkot, "Netanyahu, Philadelphia Koridoru için her şeyin anahtarı gibi konuştu. Bu tam bir saptırma." dedi.
Gazze'de tutulan İsrailli esirlerin yakınları da, Netanyahu'nun düzenlediği basın toplantısındaki sözleriyle İsrailli esirleri geri getirmek niyeti olmadığını kanıtladığını belirtti.
Netanyahu, basın mensuplarına gösterdiği haritada, Batı Şeria'nın bulunduğu bölgeyi tamamen İsrail toprağı şeklinde gösterirken, Mısır ile Gazze sınır hattındaki Philadelphia Koridoru'nda işgalin devam edeceğini söyledi.
- Peki soykırımın sorumlularından İsrail Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı Tamir Yadai'nin istifası neyi değiştirir?
- İsrail, Philadelphia Koridoru’nda neden ısrarcı?
- Biden'ın barış için Netanyahu'nun yeterli çabayı göstermediğini söylemesi ne anlama geliyor?
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi KKTC/Lefkoşa Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, milliyet.com.tr'den Sercan Dinç'e önemli değerlendirmelerde bulundu.
İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Tamir Yadai'nin istifası nedeniyle İsrail'in içinde bir kırılma yaşandığını belirten Gözügüzelli, bu kırılmayla birlikte iç çatışma riskinin de yüksek olduğunu söyledi.
Gözügüzelli şu değerlendirmeleri yaptı; Gün ve gün protestoların yoğunlaştığı ve arttığı bir dönemde bu soykırımın sorumlularının gelen baskı neticesinde istifa etme noktasına gelmesi de aslında bunu gösteriyor.
Birincisi; ABD'nin özellikle seçim döneminin ve bölgesel anlamda gelişmeler dikkate alındığında maruz kaldığı sıkışmışlık.
İkincisi; Netanyahu'nun öngörülemez ve daha büyük kaotik sürece bölgeyi özellikle de çatışma alanına sürükleyecek potansiyelinin yüksek olmasına bağlayabiliriz.
Çünkü burada Mısır'dan geçecek nüfus akışını, gıda vb. yardımların kontrolünü, hakimiyetini tamamen aldığı gibi yeni bir abluka projesi kapsamında tamamıyla Filistin halkını kontrol edebileceği, deniz alanlarına bunu yansıtarak bu süreci deniz alanları üzerinden de tam abluka şeklinde hakimiyet alanına sokacağı aslında doğrudan bir işgal stratejisini hayata geçirmek istiyor.
Diğer bağlamda böyle bir koridoru kabul etmesi; İşgalden vazgeçme gibi bir niyetinin olmadığını, 1967 sınırlarına çekilme gibi bir arzusu olmadığını ve iki devletli bir çözümden tamamen uzak bir çerçevede meseleye yoğunlaştığını bize göstermektedir.
Bu koridoru korumak demek İsrail'in Netanyahu ile ortaya koyduğu evanjelist, yayılımcı ve Gazze'yi tamamıyla işgal etme eylemlerinin bir parçası olarak değerlendirmemiz gerekiyor.
Özellikle Biden'ın Netanyahu'ya yeterli çabayı göstermediğini söylemesi tamamıyla topu Netanyahu'nun üzerine atması demektir. Bu da şu demektir; Biden özellikle seçim döneminde Amerika'da Müslüman Arapların yoğun yaşadığı nüfus bölgelerinde Georgia, Yeni Delphi, Arizona gibi eyaletlerde tamamıyla tepkiyi çekmemek ve bu anlamda dünyaya ve kendi kamuoyundaki gerçekleşen protestolara bir anlamda rehinelerin kurtarılması yönünde bir mesaj vermek adına, büyük gayretler gösterdiğini sergilediğini göstermek için çok önemli bir strateji olarak değerlendiriliyor.
Rehineler konusu özellikle İsrail iç kamuoyu ve yurt dışında Yahudi lobisi nezdinde önem arz eden bir konu olması, bu rehineler içerisinde ABD'lilerin de bulunması dikkate alındığında Amerika kendi yurttaşlarına yönelik bunu 'kurtarma yolu', 'ara formül' olarak bir ateşkes gerçekleştirilmesi ve bu ateşkesin Amerikalı Yahudilerin kurtarılması, diğer rehinelerin kurtarılması için Biden yönetimi bu konuda yoğun bir müzakere süreci ve baskısı oluşturma çabası içerisinde.
Bu bağlamda bunu söylemesi birincisi; Tabi Amerika kayıtsız şartsız İsrail'e desteğini sürdürmektedir. Ancak bu desteği sürdürürken kendi kamuoyu içerisinde güvensizlik, çatlaklar oluşması ve İsrail'e yönelik tutumun, verilen desteğin değiştirilmemesi için de önem arz ediyor.
Biden siyasi hayatında, 1986'dan günümüze kadar 7 kez senatör seçildi. Tel Aviv ile bağlantılarını çok sıcak tuttu. Yahudi lobisiyle ABD'de devamlı dengeyi koruyacak şekilde hareket etti. İktidar olduğu dönemden bugüne, özellikle İsrail'in ortaya koyduğu bütün programları siyonizm temelinde çok net desteklemiştir. İki devletli çözüme tam olarak bu yönde bir mesaj verilmediğini görüyoruz.
Her şeye rağmen Netanyahu'nun yeterli çabayı göstermediğini bu atmosferde demesi ve diğer taraftan da silahlanma faaliyetlerinin son derece destek verilmesi kendi iç kamuoyunda seçimlere yönelik bir taktiksel hamle olduğunun kanaatindeyim. İkincisi de bunun seçim arifesinde siyasi olarak sonuçlarıyla ortaya çıkacak tabloda Trump ya da Harris fark etmez, Netanyahu iktidarı veya seçilecek olası bir iktidar (kanaatimce Netanyahu devam edecek) dikkate alındığında bu geçiş süreci içerisinde seçim döneminden kaynaklı bir durum olduğu kanaatindeyim.
Rehineler konusunda kamuoyunda Netanyahu'ya istifa çağrıları yükseliyor. Bu bağlamda temmuz ayında yapılan anketlerde de yüzde 70'i Netanyahu'nun istifa etmesini istiyor. İsrail halkının yoğunlaştığı, rehinelerin geri alınması ve ateşkesin sağlanması temelinde okunmalıdır.
ABD'nin bu bağlamda kamuoyunun ortaya koyduğu refleksi özellikle bu rehinelerin içerisinde ABD'lilerin de olmasından ötürü kendi iç kamuoyuna dönük Amerika'nın ortaya koyacağı siyasi duruş ve söylemlerde bu ateşkesi sağlayıcı, zaferi elde edici, rehineleri kurtarıcı rolü bir kere halkına ispat etme çabası içerisindedir.
Bu yüzden topu Netanyahu'ya atmıştır. ABD bu şekilde kendi iç kamuoyundaki Amerikalı rehinelerin durumuyla ilgili kendisinin üzerine gelen kamuoyu baskısını hafifletmek, 'Bakın, ben elimden geleni yapıyorum ama Netanyahu bu konuda, barışın önünde, ateşkesin önünde en büyük engel' noktasında resmediliyor.
Netanyahu'nun daha fazla köşeye sıkıştığını, Netanyahu'nun üzerinde bu konuda geri adım atması için bir çaba ve gayret olduğu görülmektedir. Burada Netanyahu geri adım atar mı? Hayır. Netanyahu bu süreci 2 ay boyunca terörle mücadele adı altında devam ettirecek. Amerika seçimlerinden sonra bölgemizin çok da iyiye gideceği, çatışmanın daha ılımlı hale geleceği kanaatinde değilim. Bu çatışma yayıldıkça bölgesel çatışma alanı riski de daha fazla oluşmaktadır.
Bu geçiş süreci içinde taraflar arasında anlaşmazlık alanında görülen siyasi söylemler altında Amerika'nın bölgedeki İsrail'e yönelik silahlanması ve savunmasına yönelik duruşunun hiç değişmeden devam ettiğini görüyoruz. Kıbrıs'taki silahlanma yapısı ve bölgedeki deniz kuvvetlerine de baktığımızda her halükarda Amerika bölgede olası genişleyecek savaş planını da hazır olduğu kanaatindeyim. Fakat bu 2 aylık süreç daha fazla ateşkes konularının, rehinelerin ön plana çıkarıldığı bir süreç olacaktır.
- İç kamuoyunda ABD, Amerikalı rehineleri kurtaramamanın verdiği ezikliğini bertaraf etmek.
- Burada sorunlu olarak Netanyahu'yu göstererek kendisinin prestij kaybının önüne geçmek.
- Özellikle küresel şirketlerin Kızıldeniz üzerinde maruz kaldıkları, Husiler üzerindeki saldırılar ve deniz ticaretini rahat, kolaylıkla gerçekleştirememelerinden ötürü bu küresel şirketlerin üzerinde oluşturduğu bir baskı ve ekonomiye yönelik tehdit.
- Amerikan doları karşısında BRICS ülkeleri tarafından yapılan girişimler ve ABD antipatisinin dünya üzerinde yoğunlaştırılmış bir şekilde Rusya ve Çin tarafından kullanılması arifesinde Amerika 'barış havarisi' statüsünde bölgede bunu kanıtlama arzusuna düşmüş durumdadır.