02.02.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Dünya kamuoyunun son haftalarda endişeyle takip ettiği Myanmar’da ordu darbe yaptı. Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii, iktidardaki Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) Partisi Sözcüsü Myo Nyunt ile partinin diğer yöneticilerinin gözaltına alınmasının ardından ordunun yönetime el koyduğunu bildirdi. Büyük kentlerde ordu birlikleri devriye gezerken, iletişim ve seyahatlere kısıtlamalar getirildi.
Peki yalnızca 2011 yılında demokratik bir yönetime geçebilmiş olan ülkede, nasıl yeniden aynı noktaya gelindi? Myanmar’da ordunun desteklediği ana muhalefetteki Birlik İçin Dayanışma ve Kalkınma Partisi (USDP), 8 Kasım’da düzenlenen ve iktidardaki Demokrasi İçin Ulusal Birlik Partisi’nin (NLD) kazandığı seçimde büyük hüsrana uğramış, oyların yeniden sayılması çağrısında bulunmuştu. Ordu tarafından desteklenen muhalefet, seçimlerde hile yapıldığını iddia etse de, bu durumla ilgili ciddi kanıtlar sunamadı.
Ordu ne istiyor?
Myanmar Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing, 27 Ocak’ta, kanunların düzgün şekilde uygulanmaması halinde anayasanın feshedilebileceğini söylemişti. 30 Ocak’ta yapılan açıklamada ise, Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing’in, kanunların düzgün uygulanmaması durumunda “anayasanın feshedilebileceğine” dair açıklamalarının “darbe tehdidi olmadığı” öne sürülmüştü.
Ancak NLD Sözcüsü Myo Nyunt, dün sabah Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Suu Çii ile partinin diğer yöneticilerinin gözaltına alındığını açıkladı. Gözaltı açıklamasından birkaç saat sonra da, Nyunt, Suu Çii ile partinin diğer yöneticilerinin gözaltına alındığı ve ordunun ülke yönetime el koyduğunu bildirdi. Myanmar ordusu da, yönetime el koyma nedeni olarak seçimlerdeki hile iddialarını öne sürdü. Ülkeyi, bir yıl boyunca Genelkurmay Başkanı Hlaing yönetecek.
Hali hazırda ülkede büyük bir güce sahip olan ordunun, darbeyi tam olarak ne amaçla gerçekleştirdiği bilinmiyor. Zira ordu, parlamentoda sandalyelerin yüzde 25’inin yanı sıra içişleri, savunma ve sınır işleri gibi kritik bakanlıkları elinde tutuyordu. Ülkedeki sistem, iktidardaki NLD’nin yüzde 80 oy almasına rağmen bu durumda bir değişiklik yapmasına da müsaade etmiyordu. Anayasa, silahlı kuvvetlere ulusal parlamentonun alt ve üst kanadındaki koltukların dörtte birini veriyor ve tüzükte herhangi bir değişikliği veto etmelerine imkan sağlıyor. Eğer darbe gerçekleşmeseydi dün parlamento görev başı yapacak ve seçim sonuçları tanınmış olacaktı.
Myanmar’da iktidar partisi halka, darbeye karşı çıkma ve ülkenin askeri diktatörlüğe dönüştürülmesine izin vermeme çağrısında bulundu. Bu, bağımsızlığını 1948’de kazanan ülkenin geçirdiği üçüncü askeri darbe oluyor. İlk darbe 1958’de hükümetin düşmesi sonrası gelmiş ve ülkede, 49 yıl süren askeri yönetimin kapısı açılmıştı. Bu dönemde askeri yönetim, Arakanlı Müslümanları vatandaşlıktan çıkarmıştı. İkinci darbe de 1988’de yapılmıştı.
Dünyadan büyük tepki
Myanmar’da gerçekleşen darbeye tüm dünyadan büyük tepki yağdı. Türkiye, Dışişleri Bakanlığı’ tarafından yapılan açıklamayla Myanmar’daki askeri darbeyi derin endişeyle karşıladığını ve şiddetle kınandığı belirtti. Açıklamada, Türkiye’nin her türlü darbeye ve askeri müdahaleye karşı olduğu vurgulandı. Türkiye’nin Nepido Büyükelçiliği de askeri darbenin yapıldığı Myanmar’da yaşayan Türk vatandaşlarına zorunlu olmadıkça sokağa çıkmama ve seyahat etmeme uyarısında bulundu.
ABD’nin başını çektiği çok sayıda ülke de darbeyi sert biçimde kınadı. ABD Başkanı Joe Biden, yaptırım tehdidinde bulunarak “Myanmar’da Aung San Suu Çii ve diğer sivil yetkililerin gözaltına alınması, ulusal sıkıyönetim ilan edilmesi, Myanmar’ın demokrasiye geçişine ve hukukun üstünlüğüne doğrudan bir saldırıdır. ABD, demokrasi sürecine dayanarak son yıllarda Myanmar’a uygulanan yaptırımları kaldırmıştı. Bu sürecin tersine dönmesi, bizim yaptırım kanunları ve yetkilerimizi tekrar gözden geçirmemizi ve ardından gerekli eylemi almamızı gerektirecektir” ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres de Myanmar’da ordunun yönetime el koymasını ve sivil hükümet yetkililerini tutuklamasını güçlü bir şekilde kınadı. AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de darbeyi şiddetle kınadıklarını bildirdi ve “AB’nin Myanmar halkının yanında olduğunu” açıkladı. İngiltere Başbakanı Boris Johnson da halkın oylarına saygı duyulması ve sivil liderlerin serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Aung San Suu Çii kimdir?
Myanmar’da siyaset sahnesinde önemli rol oynayan Aung San Suu Çii, 1945 yılında Yangon kentinde dünyaya geldi. Suu Çii’nin babası, modern Myanmar ordusunu kuran ve o dönem Burma olarak anılan ülkenin 1947’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasında etkin rol oynayan ve suikasta kurban giden Aung San’dı. Eğitimini yurtdışında tamamlayan Aung San Suu Çii, ülkesine döndüğünde o dönemde demokratik reform talebiyle aralarında öğrenci ve keşişlerin olduğu binlerce kişinin sokaklara döküldüğü Myanmar’da demokratik harekete öncülük eden bir isim haline geldi.
Suu Çii Ulusal Demokrasi Birliğini 1988’de kurarken, askeri darbeyle yönetimi ele geçiren Myanmar ordusu ülkedeki protestoları acımasızca bastırıp, Suu Çii’yi de 1989’da ev hapsine gönderdi. Suu Çii bu tarihten itibaren hayatını aralıklı olarak esaret altında geçirdi. Suu Çii, 1991’de “demokrasi ve insan hakları için şiddeti reddeden mücadelesi” dolayısıyla Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü ancak ödülünü cezası sona erdiğinde alabildi. Yarım asırdan uzun süren askeri yönetimin ardından ülkede demokrasiyi sağlamak için verdiği kişisel çabalarla Suu Çii, baskı karşısında barışçıl direnişin uluslararası sembolü haline geldi. Ülkede 50 yıllık askeri cuntanın ardından 2011’de iktidara gelen eski Devlet Başkanı Thein Sein, birçok alanda reform yaptı ve Suu Çii de bu reformlar kapsamında 2012’de milletvekili seçildi. 2015’te düzenlenen seçimlerde Suu Çii’nin liderliğini yaptığı NLD ezici bir zafer elde etti ancak Suu Çii, anayasa, birinci derece akrabaları başka ülke vatandaşı olanların devlet başkanlığını yasakladığından ve oğulları İngiliz vatandaşı olduğu için devlet başkanlığı için adaylığını koyamadı. Suu Çii, devlet başkanı olamasa da seçimlerin ardından Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı olarak ülkenin “lideri” haline geldi.
Suu Çii’nin özgürlük mücadelesiyle geçen hayatında belki de tek ‘kara lekesi’ Myanmar ordusunun Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddetine sessiz kalması oldu. Suu Çii’nin bu tutumu, o güne dek yaptıklarıyla çelişti ve tepki çekti.