‘Müziğimiz çekici geliyor’

Vokalde Max Colombie, davulda Claudio Arduini, klavyede Ozan Bozdağ, gitarlarda Kris Verhelst ve Filip Brans’ın bulunduğu Oscar and the Wolf, geçtiğimiz aylarda yayınlanan ‘Infinity’ albümü sonrasında çıktıkları dünya turnesi kapsamında Türkiye’ye geldi. 5 Ekim’de İzmir Arena’da, 6-7 Ekim’de ise Eskişehir’deki Old Town Festivali’nde Türk hayranlarıyla buluşacak ekipten Colombie, merak edilenleri anlatttı.

‘Biraz pop, biraz seksi’

Son albümü ‘Infinity’nin kayıt sürecinden bahseden Colombie, “2014 yılında çıkardığımız ‘Entity’ albümümüzün promosyon ve turnesi çok yorucuydu. Evime dönüp nefes aldığımda zihnimden geçenler, izlediğim şeyler ve duymayı özlediğim tınılar bir araya gelerek, yepyeni şarkılara dönüştü. Mütevazı bir stüdyoda albümü kaydettiğimizi söylemeliyim. Belçika’nın en önemli prodüktörlerinden One Track Brain, prodüksiyonu tek başına sırtladı ve müthiş bir iş çıkardı” dedi. Sanatçı, Oscar and the Wolf’u hiç dinlememiş birine, grubunu “Biraz pop, biraz seksi, biraz da karanlık” sözleriyle anlattı.

‘Daha fazlasını istiyorlar’

Max Colombie, “Müziğinizin bu kadar sevilip popüler olmasında ana sebep nedir?” sorusuna, “Şu anki jenerasyonun zevkiyle alakalı. Yaptığımız müzik onlar için çekici geliyor, bu sebeple de daha fazlasını istiyorlar diye düşünüyorum” cevabını verdi. Şarkıcı, “Eserlerinizi nasıl oluşturuyorsunuz?” sorusunu ise, “Kesin bir kuralım yok. Genelde piyanoyla çalışıp, yakaladığım bir melodiyi, sentezörle biraz daha geliştiriyorum, üzerine de sözler geliyor. Sonra da bass ve diğer elementleri ekliyorum. Bazen de tam tersi oluyor, sözlerden yola çıkarak, melodiye gidiyorum” şeklinde yanıtladı.

‘Konserdeki kalabalığın enerjisi çok önemli’

- Sahne aldığınız hangi şehirdeki performansınızı unutamadığınızı bizimle paylaşır mısınız?

Berlin ve Amsterdam’ı şehir olarak çok seviyorum, belki biraz da bununla alakalı olabilir. İki şehirdeki konserlerimiz de çok daha farklı oluyor diyebilirim. Aslında yerlerin bir önemi yok benim için; konserdeki kalabalığın enerjisi çok önemli. Berlin ve Amsterdam’da her seferinde çılgın bir kalabalık oluyor, konserde onlarla bu enerjiyi yaşamak çok değerli.

- Üretken olabilmek için nasıl bir ortamda bulunmanız gerekir?

Kesinlikle iç dünyamda karanlık bir köşe bulmak zorundayım. Üretkenliğimin ortaya çıktığı ortamlar tabii ki değişiyor ama kafamda 60’lardan kalma bir karakter yaratmayı seviyorum. Yaratıcılığıma çok yardımcı oluyor. Etkilendiğim anlarıysa, güneşli bir güney ülkesinde, siyah-beyaz bir fotoğrafa benzettiğimi belirtebilirim.

‘Sahnedeyken partiliyorum’

- Bir konser gününüz tam olarak nasıl geçiyor? Belli bir düzen var mı?

Genellikle bir saat öncesinde konser alanına gelmeyi tercih ediyorum. Makyajımı yapıp kostümümü giyiyorum. Bir şeyler içip, sahneye çıkıyorum ve partiliyorum.

- İzmir ve Eskişehir konserleri öncesinde Türk hayranlarınızdan beklentileriniz nelerdir?

Türkiye’de bu kadar çok sevilmek harika bir his, çünkü buradaki insanlar gerçekten çok enerji dolu. Dans etmeyi seviyorlar ve açıklar, bu çok güzel bir şey. Türkiye’deki seyirciyi pek çok Avrupa şehrindeki seyirciden daha çok seviyorum.