02.01.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÜLSİN HARMAN LAHEY
Üç yıldır Suriye’de 120 bine yakın kişinin öldüğü, milyonların evini terk etmek zorunda kaldığı iç savaşta diplomasinin işlediği nadir alanlardan biri Beşar Esad yönetiminin elindeki kimyasal silahların yok edilmesi oldu. 10 Aralık’ta Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü adına Nobel Barış Ödülü’nü alan Genel Direktör Ahmet Üzümcü, uluslararası örgütün Lahey’deki merkezinde Milliyet’in sorularını yanıtladı.
31 Aralık, Suriye içerisindeki kimyasal silahların çıkarılması için son tarih olarak belirlenmişti. Daha önce de örgüt olarak bu vadeye yetişilemeyeceğini belirtmiştiniz ve nitekim bu aşama tamamlanamadı. Son durum nedir?
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Özel Koordinatör Sigrid Kaag da bu süreye yetişilemeyeceğini söylemişti. Daha çok teknik nedenlerle süreç gecikti. İmha sürecinde en önemli ve riskli dönemin içindeyiz, Suriye’de depolarda bulunan bütün kimyasal silahlar kara ulaşımıyla Lazkiye limanına getirilecek. Gerek Rusya gerek ABD, Suriye’nin talep ettiği teçhizatın büyük bölümü sağladı. Norveç ve Danimarka gemilerine yüklenmesi bölümü zorlayıcı. Büyük konteynırların içinde kimyasal maddelerin olması büyük avantaj, silahlara yüklemiş halde olsalardı bizm için daha zor olurdu. Lazkiye’de mobil laboratuarlarımızda bizim denetimimizden geçip gemilere yüklenecek.
Denetim Suriye içerisinde gerçekleşecek o halde...
İdeal olan kamyonlara yüklenmeden denetimden geçip Suriye’nin sunduğu envanterle karşılaştırılmasıydı... Ama bütün depolara erişim zorlaştı. Son 3-4 haftadır güvenlik şartları kötüleşti, normalde girebildiğimiz depolara bile giremiyoruz. Şu an öncelik bütün kimyasal silahların Lazkiye’ye nakledilip orada toplanması.
‘Normalde 3-4 yıl gerekebilirdi’
Belli bir süre öngörebiliyor musunuz?
Şu aşamada zor, toplantılar devam ediyor. 14-15 kişilik ekibimiz Şam’da. Sigrid Kaag da Lazkiye’deki hazırlıkları kontrol ediyor. Çok uzun bir hazırlık döneminden geçildi. Bir yandan da çok hızlandırılmış bir süreç... Suriye normal bir üye olsaydı, savaş ortamı olmasaydı ülke içerisinde silahlar imha edilecekti. Suriye gibi yaklaşık bin ton kimyasal silaha sahip Hindistan’da imha süreci 4 yıl sürmüş, iç savaşın ortasında çok iddialı bir zaman çizelgesinde yapıyoruz. Bütün açıklamalarımda haziran sonu ‘deadline’ını önemsediğimi ve bunun karşılanabileceğine inandığımı söylüyorum.
n Suriye’de kimyasal silahları yok etme görevinin gerektirdiği bütçe nasıl sağlandı?
Bütçemiz 70 milyon euro civarında, yaklaşık 480 kişi çalışıyor. Suriye operasyonu haliyle 2013 bütçesinde öngörülmemişti. Gönüllü katkılara başvurduk. Suriye’deki ekiplerin harcamaları için 10 milyon dolar toplandı. Maddi açıdan bir sıkıntı yaşanmadı.
‘Nobel’i birkaç yıl sonra bekliyordum’
Her ne kadar kurum adına alsanız da Nobel ödülünü Orhan Pamuk’tan sonra elinde tutan ikinci Türk’sünüz...
(Uzun uzun gülüyor) Nobel Barış Ödülü’nü birkaç yıl sonra bekliyordum. AB geçen yıl aldı, gene bir uluslararası kuruluşa vermezler dedim. Mevcut kimyasal stoklarının yüzde 82’sini yok ettik, oranın artmasını beklerler diye düşündüm. 2015’te ilk kimyasal silahın kullanımının 100. yılı, o da mantıklı olabilirdi... 10 Ekim sabahı Şam’la görüşürken toplantıda asistanım kulağıma söyledi. Fakat 11.00’e kadar açıklayamazsınız dediler, kimseye söylemedim. Örgüt adına bu ödülü aldığıma çok, çok memnun oldum. Kelimelerle tanımlamak zor...
Uluslararası arenaya hazır
Üzümcü, örgütün başına gelişi için şöyle konuştu: “34 yıl Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştıktan sonra 2010’da KSYÖ’nün başına gelmem için yürüttüğüm altı aylık kampanyada Sayın Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımız yoğun destek verdi. 5 tur oylama boyunca yedi adaydan en çok oyu ben aldım. ‘Uluslararası bir kuruluşta deneyim nasıl’ diye sorduklarında ‘Türk diplomatların eğitimi ve tecrübesinin başarılı olmalarına imkan tanıdığı’ cevabını veriyorum”.
‘Suriye yönetimi şeffaf biçimde işbirliği gösterdi’
Askeri müdahale tehdidinden kısa süre sonra ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Suriye hükümetini işbirliği nedeniyle övmesi tartışma yaratmıştı. Suriye sizce geçer bir not aldı mı?
Suriye’nin kimyasal silahlarının ortadan kaldırılmasına rıza göstermesi çok olağanüstü koşullarda oldu. Bu çerçevede bakıldığında Suriye bugüne kadar yeterince işbirliği gösterdi, şeffaf davrandı. Tatmin edici olduğunu söyleyebiliriz. Bu sorular sorulduğunda bu şekilde cevap veriyorum. Bunun hükümet ve muhalefet açısından iyi bir fırsat olarak değerlendirilip uzlaşma çıkmasını bekliyorum. Genel Sekreter Ban ki-Moon gibi askeri çözümün mümkün olmadığını düşünüyorum.
Aralık ayında BM’ye sunulan nihai araştırma raporunda Suriye’de beş kimyasal saldırının gerçekleştiği doğrulandı. 25 Ağustos’ta Eşrefiye Sahnaya’daki sarin gazı saldırısında ‘küçük ölçekte’ olsa da Suriye ordusu askerlerinin etkilendiğini belirtmesi dikkat çekiciydi. Sarin gazının kısıtlı imkanlarla üretilebildiğini biliyoruz. Rejimin elindeki kimyasal silahları yok etmek Suriye’de bir daha kimyasal silah kullanılmayacağının garantisi mi?
Şöyle düşünmek lazım, sarin ve diğer toksik maddeleri teorik olarak üretmek mümkün. Fakat bunu bir savaş alanında etkin bir biçimde kendilerine zarar vermeden kullanmak çok da kolay bir iş değil. Tokyo metrosundaki sarin gazı saldırısı gibi bu teröristler için de geçerli. O yüzden fazla örneği yok. Suriye’de rejimin elindeki silahlar yok edilse dahi bir daha kimyasal silah kullanılabilir mi? Tabii teorik olarak mümkün, kullanılabilir. Ama diğer çatışma alanlarına baktığımızda örneği pek yok. Daha çok panik ve dehşet yaratma amaçlı kullanıyor. Suriye’de 120 binden fazla kişi öldü, 1500 civarının kimyasal saldırısına kurban olduğu düşünülüyor.
Kimyasalları Norveç ve Danimarka gemileri alacak, Rus ve Çin ordusu eşliğinde İtalya’ya götürülecek. Oradan Amerikan donanmasına ait bir gemiye yüklenip imha işlemi yapılacak. Suriye gibi uluslararası toplumu bölen bir meselede bu işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Memnuniyetle karşılıyorum. 14 Eylül’e kadar bunu düşünmek mümkün değildi. Cenevre görüşmeleri (ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un buluşması) iki gün sürdü ama bu iki ülke bir yıldır bir araya gelip Suriye’nin kimyasal silahlarını konuşuyorlardı. BM Güvenlik Konseyi’nde konsensüsle karar alınması kayda değer bir gelişme. Suriye’de üç yıla yaklaşan iç savaş var, uluslararası toplumda bir kilitlenme sözkonusuydu. Tabii ki herkes şunu biliyor, kimyasal silahlar yok edilse bile 100 bin kişiyi öldüren itilaf devam edecek. Fakat bu konuda bir araya gelinebiliyorsa belki bunu hızlandırıcı bir unsur olarak görmek lazım. Belki Cenevre 2 Konferansı da bu uzlaşmanın üzerine inşa edilebilir. Kimyasal silah çok dar bir alan ama sınırlı olsa da önde gelen ülkelerin anlaşmaya varabilmiş olması memnuniyet verici bir gelişme olarak görülmeli.
Ban’ın telefonu ile başladı
Herkes bu ay İsviçre’de yapılacak görüşmelere kilitlenmişken aslında geçtiğimiz hafta Moskova’da Suriye’yle ilgili sizin de katıldığınız bir toplantıda Suriye konuşuldu, siz bu kanalın açılmasını önemli buluyorsunuz.
Suriye’deki itilafın devam etmesi en başta Suriye halkı olmak üzere kimsenin çıkarına değil. Moskova’da, Lazkiye limanına gemiler nasıl yanaşacak, güvenlikleri nasıl sağlanacak, bunları konuştuk. Bugüne kadar böyle bir silahların kontrolü misyonunda bu kadar ülkenin bir araya gelmesi düşünülemezdi. İleriye yönelik örnek olarak görmeliyiz.
İç savaş koşulları, zamanın kısıtlı olması düşünüldüğünde sizce KSYÖ nasıl bir sınav verdi?
Birleşmiş Milletler tarihinin en zorlu görevi olarak telakki ediliyor. Bizim örgütümüz açısından bakıldığında da emsali yok. 16 yıldır bizim görevimiz kimyasal silahların yok edilmesi sürecinde denetimdi. Şunu söylemem lazım, Suriye’de kimyasal silah olduğunu açık kaynaklardan doğrulamak mümkündü. Bize bir görev düşebileceğini düşündük. Kullanım iddiaları ortaya çıktığı anda BM Genel Sekreteri’nin mekanizmayı harekete geçireceğini biliyorduk. Üç yıla yaklaşan eğitim ve hazırlanma süreci var. 19 Mart’ta Han el Assal’da saldırı iddiası ortaya atıldı. 20 Mart’ta Viyana havaalanındayken Ban ki-Moon aradı. “Kimyasal silah kullandığı iddiası var, mekanizmayı harekete geçiriyorum, destek vermeye hazır mısınız” dedi. “Hazırız” dedim. Fakat denetçilerin gitmesi ağustos ayını buldu. 27 Eylül günü de Lahey’de biz karar aldık ve ertesi gün ekipler yola çıktı. Bizim için yeni bir tecrübeydi ama buna hazırlanabildik.