09.01.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Ressam Piet Mondrian'ı hiç duydunuz mu? Onun "Kırmızı, mavi, sarı kompozisyonu" isimli tablosunu belki. Durun şöyle hatırlatayım: Yves Saint Laurent'in (YSL) 1965'de tasarladığı markanın ikonik elbiselerinden birine ilham olmuş bu tablo. Fotoğrafı hemen yanda. Hatırladınız değil mi? Moda defalarca sanattan ilham almış ve beslenmiş yıllar boyunca. Yine YSL'nin bir bluzu Matisse’in “La Blouse Roumaine”inin aynısı örneğin. Bu yazının ana konusu YSL ama sanat moda ilişkisinden biraz daha örnek vereyim. 2011 İlkbahar/Yaz sezonunda Stella McCartney’nin tasarladığı büyük meyveli elbiseler ve takımlar natürmort tablosunu andırıyordu. Warhol’un “Campbell Çorbaları”ndan “Marilyn Monroe”suna kadar birçok eserin elbiselerin, eteklerin ve tişörtlerin üzerine yansıdığını zaten biliyoruz. İtalyan tasarımcı Elsa Schiaparelli de Dali’nin sürrealizminden etkilenmiş, bir sezon tasarımlarını Dali’nin uçlarda gezen fikirlerinden esinlenerek tasarlamıştı. Hadi dönelim YSL’ye, yani Yves Saint Laurent'e.
Louvre’da ihtişam
Modayı değiştirmenin yanı sıra modaya sanatı sokan tasarımcılardan olan YSL bu yıl 60. yılını kutluyor. Bu özel kutlama için de Paris'in altı büyük müzesi devereye giriyor ve tasarımcının kıyafetlerini ona ilham veren tablolarla birlikte sunmaya hazırlanıyor. Yani yazının başında bahsettiğim Yves Saint Laurent’in 1965 yılında sunduğu ikonik Mondrian elbisesi The Pompidou Center’daki Mondrian tablosuyla yan yana gelecek. Diğer altı müzeye gelince; Orsay Müzesi, Paris Modern Sanat Müzesi, Louvre Müzesi, Picasso Müzesi ve Yves Saint Laurent Müzesi’nde 29 Ocak'tan itibaren YSL'nin sanatla modayı buluşturması işlenecek. Her müze YSL'nin farklı bir sanat vizyonuna odaklanacak. Louvre Müzesi moda devinin altın ve mücevherle gösterişli yanına ışık tutarken, Orsay Müzesi yazar Marcel Proust’tan aldığı ilhamı gösterecek. Paris Sanat Müzesi'ndeki YSL tasarımları Pierre Bonnard ve Raoul Dufy gibi sanatçıların renklerini yansıtacak. Bu ihtişamlı etkinliğin küratörlüğünü üstlenen Mouna Mekouar böyle bir etkinliğin yani Fransa'nın en büyük ve en ünlü müzelerinin YSL'nin kutlamasına katılımının eşi görülmemiş bir olay olduğunu söylüyor. Haksız da değil. "Bu kadar çok müzenin fikrimizi kabul etmesinin imkânsız olacağını düşündüm, ancak hepsi en başından beri çok ilgili ve son derece hevesliydi" diyor. Mekouar'a göre bu müzeler ilk defa bir projede yan yana geliyorlar. Çünkü YSL sanat ile moda arasında bir kesişma noktası gibi. Mekouar şöyle açıklıyor: "Yves Saint Laurent sanat eserlerinden çok ilham aldı. Onun bu eğilimi müze sergileri arasındaki bağlantıları ve diyaloğu gösteriyor. Kıyafetleri bir odaya koymak istemedik, kalıcı koleksiyonlar arasında olmasını istedik.Bu şekilde ziyaretçiler bu koleksiyonları Yves Saint Laurent'e saygı duruşunda bulunarak yeniden keşfedecekler."
Yaratıcı bir sanatçı
15 Mayıs'a kadar açık olacak sergi kapsamında toplam 50 Yves Saint Laurent kreasyonunun yanı sıra yaklaşık 300 tasarım sergilenecek. Yves Saint Laurent Müzesi'nde ise ziyaretçiler eskizden bitmiş giysiye kadar yaratıcı süreci izleyebilecek. Dönüp dolaşıp moda ve sanat bağlantısına geliyoruz. Madem bu ikisini Yves Saint Laurent buluşturuyor. Cevabı da o versin: “Bir terzinin çalışmalarının bir sanatçınınkine çok benzediğine inanıyorum. Aslında, çağdaş ressamların çalışmalarında sürekli ilham buldum: Picasso, Matisse, Mondrian..." Bu kadar mı? Hayır... "Her zaman resimden etkilendim. Temmuz 1966 koleksiyonumu Wesselman, Roy Lichtenstein gibi Amerikalı ressamlara borçluyum. Tüm elbiselerim manzaralar, aylar ve güneş ışığıyla aydınlatıldı" diyor. Ya da "Gençliğimin ifadesi olan pop art'a nasıl karşı koyabilirim?" Mekouar ise projeyi anlatırken "Tüm hayatı boyunca sanatla bağlantılıydı. Bence sanatçı olduğunu asla söylemeyecekti ama bugün sanat ve moda arasındaki bağlantılarla Yves Saint Laurent'i yaratıcı bir sanatçı olarak görebileceğimizi düşünüyorum" diyor. Sanat ile moda arasındaki ilişkiden kim daha çok beslendi, dahası kim daha kârlı çıktı belli, ancak nihayetinde 'elegan' olmak her zaman kazanıyor. Yani eğer sizin de YSL damgalı bir giyim eşyanız varsa kendi çapınızda bir sanat koleksiyoncusu sayılabilirsiniz. Neden olmasın?
Film gibi bir hayat: Savaş, başarı, ün, çöküş....
Tam adıyla Yves Mathieu-Saint-Laurent, 1 Ağustos 1936’da o dönem Fransız sömürgesi olan Cezayir’in Oran şehrinde doğdu. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu ve annesi modaya meraklıydı. Onun da etkisiyle genç yaşta moda ile ilgilenmeye başladı. 1953 yılında tasarladığı bir gece elbisesi ile ilk ödülünü aldıktan sonra Paris’e yerleşti. Tasarımları Vogue’da yayınlandıktan sonra Christian Dior’la çalışmaya başladı. Dior’un 1957’de vefatının ardından henüz 21 yaşında markanın kreatif direktörü oldu. Kariyerinin zirvesindeyken Fransız ordusu onu göreve çağırdı ve asker üniformasıyla doğduğu topraklarda savaşmaya gitti.
1961 yılındaysa kendi modaevini kurmaya karar verdi Yves Saint Laurent. Bu tarihten itibaren hep yanında olan Fransız iş insanı Pierre Bergé ile birlikte 1962 yılında Yves Saint Laurent modaevini hayata geçirdiler. YSL’in cinsiyetler arası geçiş yapan koleksiyonları, klasik erkek giyimin maskulen kodlarını kadınlar için yeniden yorumlayan kışkırtıcı parçaları moda endüstrisinde tam bir şok etkisi yarattı. Nihayetinde YSL kabul gördü ve Grace Kelly, Catherine Deneuve, Bianca Jagger, Loulou de la Falaise, Diane Vandelli, Talitha Polve, Nan Kemper gibi isimler onun kıyafetlerini giymeye başladı.
70’lerden sonra Yves Saint Laurent için sıkıntılı bir süreç başladı. Eğlence dünyasının tuzaklarına düşmesine rağmen dehasıyla başarısını sürdürdü. Hatta Fransa’nın ünlü Légion d’Honneur nişanına layık görüldü. 2000’lerden sonra emekli oldu. Bu arada YSL Gucci Group’a satıldı ve başına Tom Ford geçti.
Yves Saint Laurent, sağlık ve bağımlılık sorunları nedeniyle bir süre Marakeş’te yaşadı. Dönüşte ise jübilesini yapmaya karar verip son bir defile düzenledi. Sonra da köpeğiyle birlikte Normandiya’ya gitti. Ancak 2008 yılında beyin kanseri nedeniyle hayata veda etti.