07.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Her canlı hayatta kalmak için mücadele ediyor. Ancak yalnızca insanlar birbirlerini “değerler” uğruna öldürüyor. Maryland Üniversitesi’nden Michele Gelfand, “İnsan fikirler, inançlar ve kültürel kimlik için çatışmaya giriyor. Doğada bunun bir benzeri daha yok” diyor. Bilim insanları bu durumu insanoğlunun kendini topluluğun bir parçası olarak tanımlamasına bağlıyor. Ekonomist Samuel Bowles’a göre bir insanın içinde bulunduğu gruba bağlılığı kendini o gruptan olmayanlara karşı düşmanlık olarak dışa vuruyor.
Ortadoğu tehlikeli
Tabii bu özellik bazı toplumlarda diğerlerine göre daha fazla gözlemleniyor. Amerikalı uzman Michele Gelfand aidiyet duygusunun şiddeti nasıl etkilediğini ABD, Mısır, Türkiye, Irak, Ürdün, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Pakistan’da yaptığı bir araştırmayla mercek altına aldı. ABD dışındaki ülkelerde insanların kendilerini ait oldukları grubun bir uzantısı olarak tanımladıklarını, bu yüzden içlerinden birine yapılan hakaret ya da saldırıya tüm gücüyle tepki gösterdiğini gözlemledi.
Pazarlığa kapalı değerler
Uzmanlar şiddet olaylarının daha çok şeref, onur, din gibi kavramlar üzerinden çıkmasını açıklarken beynin bu kavramları farklı değerlendirdiğini hatırlatıyor. Atlanta Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada deneklerin beyin aktiviteleri MR cihazlarıyla takip edildi. Sevdiği marka içecekten vazgeçmesi istenen bir kişinin beyninde menfaatleri hesaplayan bölüm aydınlanırken dinden vazgeçmeleri istendiğinde beynin kurallarla ilgili kısmı harekete geçti.
Beyin acıyı algılamıyor
İnsanların neden savaştığı ile ilgili araştırmalar nasıl barış yapacakları ile ilgili de ipuçları sunuyor. Uzmanlara göre barışın anahtarı empati hissinde, yani kendini karşısındakinin yerine koyabilme kabiliyetinde... Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Rebecca Saxe’in tarihsel olarak birbirine düşman olan Arap ve Yahudi toplumları üzerinde yaptığı bir inceleme empatinin önemini açıkça ortaya koydu.
İsrailli ve Filistinli deneklere insanların acı çektiği hikayeler anlatıldı. Bunların bazılarında kendi toplumlarından, bazılarında karşı toplumdan, bazılarında da Latin Amerika ülkelerinden insanların acılarından bahsedildi. Deneklere bu hikayelerde en çok kimin acı çektiği sorulduğunda kendilerinden ve Latin Amerikalı gruplardan kişileri seçtiler. İsrailliler Filistinlilerin, Filistinliler ise İsraillilerin hikayelerde acı çektiğini kabul etmedi.
Ezilenler daha acımasız
Düşman gruplar arasında empati seviyesi kimin daha güçlü olduğuna göre de değişiyor. Baskın ya da askeri olarak daha güçlü olan taraf genelde zayıflara karşı daha çok empati duyuyor. Buna karşılık bastırılmış ve ezilmiş olanlar güçlülerin acılarını anlamakta zorlanıyor. Yine de umut var... MIT’teki araştırmayı yöneten Saxe “Araştırmada düşman gruplar arasında empatiyi canlandırmak için bazı ipuçları olduğunu fark ettik. Mesela insanlar düşman gruptan bir kişinin hayat hikayesi ile ilgili detaylar dinlediğinde empati duymaya başlıyor” diyor.
Değişim sinyali yetiyor
Düşman grupların barışması için bir diğer ipucu ise karşıdakinin değişebileceğine inanmak. Stanford Üniversitesi’nden psikolog Carol Dweck, İsrail ve Filistin toplumları üzerinde yaptığı araştırmalarda iki gruptan birini, diğerinin değişime açık olduğuna ikna ettiğinde pozitif duygu ve ifadelerin arttığını gördü. Hatta karşısındakinin değişeceğine inananlar arasında uzlaşma için kendi pozisyonundan ödün vermeyi kabul edenlerin oranı da arttı.
Bir başka araştırmada kutsal değerlerin karşıt grup tarafından tanınmasının ya da düşmanın özür dileme ihtimalinin doğmasının uzlaşma ihtimalini artırdığı görüldü. The New School’un araştırmasında rüşvet ve para teklifi uzlaşmada etkili olmadı, aksine ters teperek çok daha sert tepkiler verilmesine neden oldu. Buna karşılık İsrail’in ‘1948 Arap-İsrail Savaşı’nda yaşananlardan dolayı özür dilemesi’ Filistinlilerin bu ülkeyi tanıyacaklarını söylemelerine yetti.
6 BİN
İnsan grupları arasındaki şiddet olayları 6 bin yıl önce düşüşe geçti. Bilim insanlarına göre insanoğlu aslında tarihinin en barışçıl dönemini yaşıyor.