31.05.2023 - 13:14 | Son Güncellenme:
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - Takvimler 1978'i gösterirken Jim Jones liderliğindeki bir tarikat, yaklaşık 900 müridini Güney Amerika'nın ücra bir yerleşim yerinde toplu intihar etmeye ikna etti. Herkesi dehşete düşüren bu katliamın arkasında ise doğduğunda annesinin onu 'mesih' sandığı, sorunlu bir ailede dünyaya gelen Jim Jones vardı.
HAYVANLARI ÖLDÜRÜP CENAZE DÜZENLİYORDU
Jones'un babası ise azılı bir ırkçıydı ve 'Ku Klux Klan' adlı siyahi karşıtı faşist grubun üyesiydi. Babasının ırkçılığı nedeniyle sürekli çatışma halinde olan Jim Jones, henüz küçük yaştayken hayvan öldürmeye ve onlara cenaze düzenlemeye başladı. Ölüme ve dine ciddi bir saplantısı olan Jones, hayvanları işkence ederek öldürüp daha sonra cenaze düzenlese de vaiz olduktan sonra kilise adına hayvan satıyordu.
Vaiz olduktan kısa sürede müritlerini toplayan ve onlara gerçek Marksizmi öğreteceğini iddia eden Jones, böylece kendi kilisesini kurdu. 'Halkın Tapınağı' adını verdiği bir kilise kuran ve sürekli vaazlar veren Jones, özellikle siyahiler ve çocuklarla ilgileniyordu. Babasının aksi düşüncelerle herkesin eşit olduğunu savunuyordu ve böylece siyahilerin dikkatini çekiyordu.
DIŞLANMIŞ HİSSEDENLER İÇİN 'HALKIN TAPINAĞI'NI KURDU
'Halkın Tapınağı' ismini verdiği tarikat başlangıçta Indiana'da sosyal adalet, ırksal eşitlik ve aidiyet duygusu arayan bireyler de dahil olmak üzere çeşitli taraftarları kendine çekti. Tüm toplantılarını halka kapalı ve yalnızca müritleriyle yapan Jones'un onlara neler anlattığı tam bir muamma olsa da kilisesine olan talep her geçen gün artıyordu. Jones'un kapsayıcılık ve topluluk mesajı, toplumda dışlanmış hisseden birçok kişide yankı uyandırdı. Halkın Tapınağı, ilerici bir dini hareket kisvesi altında hızla büyüdü ve Kaliforniya'da ve diğer yerlerde şubeler kurdu. Jones'un takipçileri üzerindeki etkisi ve kontrolü yoğunlaştı ve grup, dini bağlılık ve itaat arasındaki çizgileri bulanıklaştıran sıkı sıkıya bağlı bir topluluğa dönüştü.
Jim Jones, karizması ve izleyicileri büyüleme yeteneğiyle tanınıyordu. Onun müritleri üzerinde benzersiz bir kontrol etkisi vardı. Müritlerinin zayıf noktalarından yararlanarak ve bir korku ve bağımlılık duygusu aşılayarak psikolojik manipülasyon taktikleri kullandı. Müritlerinin yaptığı bağışlarla gözlerden uzak bir yerde ufak bir kasaba kurmaya karar veren Jones, 'Jonestown' için harekete geçti.
1970'lerin ilk yıllarında Jones, artık “havâî bir din” diyerek geleneksel Hristiyanlıkla alay etmeye başlamıştı. Kitab-ı Mukaddes’i kadınlara ve beyaz olmayanlara zulmetmek için kullanılan bir araç olarak görerek reddediyordu. Kral James Onaylı Kitab-ı Mukaddes’i (King James Bible) eleştirmek üzere “The Letter Killeth” (Harf Öldürür) adlı bir kitapçık yazmıştı. Ayrıca kendisinin Mahatma Gandhi, Father Divine, İsa, Gotama Buda ve Vladimir Lenin’in reenkarnasyonu olduğunu söylemeye başlamıştı. Eski Tapınak üyesi Hue Fortson Jr., Jones’un söylediği şu sözleri aktarmıştı: "İnanmanız gereken, görebildiğiniz şeydir. Beni dostunuz olarak görürseniz dostunuz olurum. Babası olmayanlar beni babası olarak görürse babası olurum. Beni kurtarıcınız olarak görürseniz kurtarıcınız olurum. Beni Tanrı'nız olarak görürseniz Tanrı'nız olurum."
900 KİŞİLİK TOPLU İNTİHAR
Ormanın derinliklerinde kurulan bu kasabada yüzlerce mürit bir arada yaşıyordu. Jonestown tüm ülkede gündeme geldiği için senatörler ve basın mensupları buraya giderek görüntüler almış ve insanların nasıl yaşadığı hakkında bilgi edinmişti. Jones, kendisini takipçileri arasında kendisini 'Tanrı' ile yan yana getiren 'mesih' figürü olarak tasvir ediyordu. Beyin yıkama, dış dünyadan soyutlanma ve yoğun grup dinamikleri yoluyla Jones, adanmışları üzerinde bir kontrol sağladı ve onların kişisel yaşamları ile Halk Tapınağı'nın kolektif kimliği arasındaki sınırları bulanıklaştırdı. Ancak zaman geçtikçe bazı müritler buradan gitmek istese de büyük çoğunluğu burada kalmaktan keyif duyuyordu.
Halk Tapınağı'nın çöküşü ise Kasım 1978'de gazeteci Leo Ryan'ın yerleşim yerindeki taciz ve insan hakları ihlalleri iddialarını araştırmak için Jonestown'a gitmesiyle gerçekleşti. Ziyaretleri ilerledikçe gerilim arttı ve bazı üyeler topluluktan ayrılma arzusunu dile getirdi. Tepkilere maruz kalmaktan ve kontrolü kaybetmekten korkan Jones, Kongre Üyesi Ryan'a suikast emri verdi ve toplu intihar için korkunç bir plan başlattı. Kasabadan gitmek isteyenlerin baskısı ve basın mensuplarının sürekli kasabaya gelmesi üzerine Jonestown'ın sonunun geldiğini gören Jim Jones, toplu bir intihar yaratmaya karar verdi ve tüm müritlerini toplayarak bir konuşma yaptı.
Konuşmasının ardından tüm müritlerine siyanür dağıtan Jones, intihar etmek istemeyenleri ise silahlarla vurdurarak öldürttü. Korku, baskı ve manipülasyonun etkisi altında yüzlerce tapınak üyesi isteyerek siyanür katılmış meyveli pudingi yedi ve trajik bir şekilde hayatlarına son verdi. Tam 918 kişi hayatını kaynetmişti, bunların 300'ü de çocuktu. Jim Jones'un ise başına aldığı kurşun yarasıyla ölmüş olup ölüm nedeninin intihar olduğu düşünülüyor. Olay, tarihin en büyük toplu intiharlarından biri olmaya devam ediyor.