16.04.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr – Rus donanmasının Ukrayna’nın Berdyansk Limanı'nda 'Orsk' çıkarma gemisini kaybetmesinin ardından bir kayıp haberi de Odessa açıklarından geldi. Rusya Savunma Bakanlığı Karadeniz filosunun sancak gemisi olan Moskva kruvazörünün battığını açıkladı. Savaş gemisinin durumuyla ilgili daha önce yapılan resmi açıklamada ise gemide çıkan yangının ağır hasara sebep olduğu ve yangının cephaneliğe sıçrama ihtimaline karşı tüm personelin tahliye edildiği ifade edilmişti. Ayrıca savaş gemisinin römorkörler tarafından yedeklenerek limana çekildiği sırada fırtına sebebiyle battığı da aktarıldı. Ukrayna cephesinden ise Karadeniz güneyinde Ukrayna’yı denizden kuşatma harekatında görevli olan Moskva kruvazörünün Ukrayna üretimi Neptün gemisavar füzeleri ile vurulduğu bilgisi geldi. Dünya medyası da Ukrayna’nın savaş gemisini vurmasını şaşkınlıkla karşıladı.
Uzmanlar, Moskova kruzvazörü'nün kaybedilmesinin Rusya için psikolojik anlamda büyük bir yıkım olduğunu düşünüyor. Ayrıca vurulan geminin sahip olduğu silah yüküne vurgu yapan uzmanlar, Rus Karadeniz filosunun da bu kayıpla birlikte etkileneceğini de aktarıyor. Gemide bulunan seyir füzelerinin nükleer başlık taşıma kapasitesi olduğu, geminin nükleer savaş başlıkları ile batmış olabileceğini de belirtiliyor. Moskova kruvazörünün 510 kişilik mürettebatının akıbetı ise bilinmezliğini koruyor. Rusya resmi makamları tüm personelin gemiden ayrılmış olduğunu açıklamış olsa da, 2000 yılında yaşanan ve 118 Rus denizciye mezar olan Kursk denizaltı faciasına benzer bir dramın yaşanmış olabileceğinden endişe ediliyor.
Slava sınıfı güdümlü füze kruvazörü olan Moskva, 1979 yılında "Slava" adıyla denize indirildi. Slava, Amiral Golovko kruvazörünün emekli edilmesinin ardından Rus Karadeniz filosunun en güçlü gemisi oldu. 186 metre uzunluğundaki geminin adı daha sonra "Moskva" olarak değiştirildi. Rusya'nın başkenti ile aynı adı taşıyan gemi, 2000 yılından bu yana Rus Karadeniz filosunun sancak gemisi olarak görev yapıyordu. 2020 yılında kapsamlı bakıma alınan Moskva, yüksek ateş gücü ile dikkat çekiyordu. 510 kişilik mürettebatı bulunan gemide toplam 16 adet 700 kilometrelik menzile sahip P-1000 Vulkan tipi gemisavar füzeleri ile 64 adet fırlatmaya hazır S-300 hava savunma füzesi bulunuyordu.
Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, savaş gemilerini vatan toprağı olarak tanımladı ve "Bir savaş gemisinin kaybedilmesi diğer kayıplar ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir kayıptır ve bunun toplum üzerinde, siyaset üzerinde ve savaş üzerinde etkileri büyük olur" dedi.
'DİĞERLERİYLE KIYASLANAMAYACAK KADAR BÜYÜK BİR KAYIP'
Bir savaş gemisinin onlarca kara ve hava birliğine denk olduğunu belirten Doç. Dr. Cihat Yaycı, Moskva kruvazörünün batmasıyla birlikte Rusya’nın tabur ile alay arasındaki bir birliğe eşdeğer bir kayıp verdiğini söyledi. Yaycı sözlerine, “Bir savaş gemisi kara ve hava unsurlarına oranla daha değerlidir. Çünkü gemilerin sayısı azdır. Yani bir savaş gemisinin kaybedilmesi bir uçağın kaybına eşdeğer değildir. Bir savaş gemisinin kaybı bir hava kuvvetleri filosunun kaybına eşdeğerdir” diyerek devam etti.
Savaş gemisi kaybının toplumun moralini etkileyebileceğini ifade eden Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Savaş gemileri vatan toprağıdır. Envanterinde olduğu ülkenin sancağını taşır. Gemi kaybedildiğinde bu da kaybedilir. Moskva kruvazörü tarihi anlamda da Rusya için önemliydi. Ayrıca bu normal bir gemi değildir. Bir hücum bot değildir, bir küçük avcı bot değildir. Bir kruvazördür. Üzerinde taşıdığı milyonlarca dolarlık silah sistemleri ve yüzlerce kişilik mürettebatı ile batmıştır. Bu kayıp diğer kayıplar ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir kayıptır” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Barış durumunda bir uçağın düşürülmesi savaşa neden olmaz. Bir askerin vurulması savaşa neden olmaz. Fakat bir kruvazörün batırılması savaş sebebidir. Bir savaş gemisinin kaybedilmesi hem maddi hem de manevi bakımdan yüzlerce tankın kaybedilmesine karşılık gelir” diyerek sözlerine devam etti ve savaş gemilerinin kaybedilmesinin toplum üzerindeki etkilerini özetledi.
Açık denizde bulunan bir gemide yangın çıktığında veya yara alındığında dışarıdan yardım gelmesinin mümkün olmadığını söyleyen Yaycı, “Bu gibi durumların önüne geçmek için her gemide acil müdahale birimleri bulunur ve bu ekipler hemen her gün eğitim yaparak bilgilerini güncel tutarlar ve tecrübe edinirler. Yara savunma, yangın timleri ve tamirci partileri olası bir yangın çıktığında, gemi yara aldığında hasar tespit edildikten sonra gemiyi yüzer halde tutmak için olaya anında müdahale ederler. Ancak bazen yangınlar kontrol altına alınamayacak kadar büyür, bu noktada da personel kaybının önüne geçmek adına gemi tahliye edilir” dedi ve savaş gemilerinde yangın, yara alma veya bunlara benzer olumsuz durumlarda neler yaşandığını anlattı.
Ukrayna üretimi olan Neptün gemisavar füzeleri, Sovyet tasarımı KH-35 füzeleri baz alınarak geliştirildi. Ukrayna, Kırım'ın ilhak edilmesinin arından donanmasının büyük bölümünü kaybettiği için gemisavar füzeler üzerine çalışmalara başlamıştı. Sovyet tasarımı KH-35 füzesi havadan, karadan veya denizden fırlatılabilme seçeceklerine sahip olsa da Ukrayna tarafından geliştirilen Neptün füzeleri şu an için sadece karadan fırlatılabiliyor. Ukrayna, Neptün füzelerinin hava ve deniz platformlarına entegre edilmesi için çalışmalara devam ediyor. Yaklaşık 270 kilometre menzile sahip olan Neptün gemisavar füze sistemi, sahil şeridinin 25 kilometre kadar gerisine konuşlandırılabilen seyyar fırlatıcılardan ateşlenebiliyor. Yaklaşık 1 ton ağırlığındaki füze, savaş gemilerini ve 5 bin tona kadar olan nakliye gemilerini yok etmek için tasarlanmış bir savaş başlığı taşıyor. Neptün gemisavar füze sistemi, ilk olarak 2021'de hizmete girdi ve Ukraynalı resmi makamların iddiası doğru ise bir savaşta ilk kez kullanıldı.
'YAŞANANLAR NORMAL BİR SAVAŞ GEMİSİNDE OLACAK İŞLER DEĞİL'
Moskova kruvazöründe çıkan yangının ardından gemide bulunan mühimmatın patlamasının normal olmadığını dile getiren Doç. Dr. Yaycı, “Gemide yangın çıkması ve bu yangının gemide bulunan mühimmata ulaşması normal bir savaş gemisinde olacak işler değil. Böyle bir olayda savunma yangın timleri ve tamirci partileri devreye girer ve durumu kontrol altına alır. Geminin içinde çıkan yangının büyümesi ve gemide bulunan mühimmatı infilak ettirmesi dünyada pek rastlanan bir olay değil. Kruvazör, muhrip veya fırkateyn tipi savaş gemilerinde böyle şeyler hayatın olağan akışına aykırı” dedi.
Ukrayna’nın Karadeniz’e kıyısı bulunan bölgelerdeki mayınlara dikkat çeken Yaycı, Moskva kruvazörünün mayına çarpmış olma ihtimalinin de değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Yaycı, şu detayları da paylaştı:
"Bahsedilen bölgede bulunan mayınlardan 3 tanesinin Türkiye tarafından 1 tanesinin Romanya tarafından imha edildiğini biliyoruz. Yani gemi serseri mayın olarak tabir edilen mayınlara da çarpmış olabilir. Geminin su altında kalan kısmından alacağı bir yara gemiyi batırır ve bu gemi zaten battı. Gemiler su üstünde kalan kısımlarından yara aldıklarında kolay kolay batmazlar. Bizim başımıza maalesef TCG Muavenet olayı geldi. Muavenet köprü üstünden vurulmasına rağmen Türk Deniz Kuvvetleri personeli gemiyi Adalar denizinden çekerek getirdi. Bu olayda Muavenet içinde bulunan personel eğitimi sayesinde yangınları söndürdü ve mühimmatı kurtardı. Bu sebeple bir mayına çarpma durumu söz konusu olabilir. Bu bir ihtimal ve değerlendirmek lazım."
Ukrayna resmi makamlarının Moskova kruvazörünü Neptün gemisavar füzeleri ile vurulduğu iddialarının doğrulanması durumunda gemi personelinin ciddi bir eğitim sorunu olduğunu vurgulayan Yaycı, şöyle konuştu:
"Her şeyden önce üzerinde S-300 hava savunma sistemi bulunan ve 2020 yılında modernize edilmiş bir geminin gemisavar füzesi ile vurulması akıllara birçok soruyu getiriyor. Gemideki hava savunma sistemi çalışmıyor mu? Çalışıyorsa bu S-300 sistemleri ne kadar etkililer? Bunlar sorulması gereken sorular. Savaş durumunda görev alan bir gemide herkes görev yerinde ve eli tetikte olmalı. Eğer bu gemi gerçekten gemisavar füzesi ile vurulduysa ortada ciddi bir ihmal ve eğitimsizlik var demektir."
CİHAT YAYCI KİMDİR?
1966 yılında Elazığ’da doğan Cihat Yaycı, 1984’te Deniz Lisesi, 1988'de de Deniz Harp Okulu'nu bitirdi. 2000'de Deniz Harp Akademisi'nden, 2003'te ise Millî Güvenlik ve Silahlı Kuvvetler Akademisi'nden mezun olan Yaycı, Donanma Komutanlığı karargâhında Konsept Şube Müdürlüğü yaptı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında Yönetim Analiz ve Denetleme Şube Müdürlüğü, Strateji ve Prensipler Şube Müdürlüğü ve Strateji ve Antlaşmalar Daire Başkanlığı görevlerini aldı. Marmara Üniversitesi'nde İngilizce işletme insan kaynakları yönetimi, ABD'de, Naval Postgraduate School'da ise (NPS) fizik mühendisliği ile elektronik mühendisliği üzerine yüksek lisans yaptı ve İstanbul Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında doktorasını tamamladı.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı gemilerde branş subaylığı ve bölüm amirliği yapan Yaycı, TCG Yavuz ile TCG Kemalreis'in 2. komutanlığı görevlerinden sonra 2005-2006 yılları arasında, TCG Kemalreis'in komutanı olarak görev yaptı. 2011-2012 yıllarında ise 5’inci Muhrip Filotillası Komodoru oldu. 30 Ağustos 2012'de Tuğamiralliğe terfi eden Yaycı, aynı yıl Moskova askeri ataşesi görevine getirildi. 2014'te Güney Görev Grup Komutanı ve Çok Uluslu Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi Direktörü, 2015'te ise Çok Uluslu Müşterek Harp Merkezi Komutanı görevlerini üstlendi ve 29 Temmuz 2016'da Tümamiral oldu. Aynı yıl Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığına getirilen Yaycı, 20 Ağustos 2017'de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı görevine atandı. 18 Mayıs 2020'de görevinden ayrılan Doç Dr. Cihat Yaycı, şu anda Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (Türk DEGS) Başkanlığı'nı yürütüyor.