Senim Tanay Karakuş - Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş devam ederken, Ukrayna Nükleer Düzenleme Kurumu'nun yaptığı açıklama büyük bir endişe yarattı. Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Mihayl Podolyak, Rus güçlerine karşı Çernobil Nükleer Santrali'nin kontrolünü kaybettiklerini duyurdu. Ukrayna Nükleer Düzenleme Kurumu, Rus güçlerinin kontrolü ele geçirdiği Çernobil Nükleer Santrali'nde aşırı radyasyon seviyelerinin kaydedildiğini paylaştı. Rusya ise reaktörü, 'teröristlerin' nükleer maddeye ulaşmaması için kontrol altına aldığını iddia etti. Peki böyle bir sızıntı durumun yaşanması mümkün mü? İkinci bir Çernobil felaketi bizi mi bekliyor? Uzmanlar çarpıcı açıklamalarda bulundu.
'İNSAN AKLIYA OLABİLECEK BİR ŞEY DEĞİL'
Ankara Üniversitesi (AÜ) Nükleer Bilimler Enstitüsü eski Müdürü, emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Niyazi Meriç, konuyla ilgili endişe etmeye gerek olmadığını söyledi. Çernobil'deki radyoaktif kaynakların büyük bir lahit içerisinde bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Meriç, reaktörü çevreleyen lahdin inşasında 7 bin ton çelik ve 410 bin metreküp beton kullanıldığını söyledi. Bu lahdin yapımına aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülkenin yardım ettiğini söyleyen Prof. Dr. Niyazi Meriç, radyoaktif kaynakların lahdin altında kaldığına dikkat çekti.
"Bu lahdi açmak veya bu lahde zarar vermek insan aklıyla olabilecek bir şey değil" diyen Prof. Dr. Meriç, "Çünkü bütün o bölgeye zarar verir. Ruslar oldukça haksız bir duruma düşerler. Hani oraya, Çernobil'e tesadüfen bir füze düşse bile zarar vermek o kadar kolay değil. Bilinçli olarak yapılması lazım. Ben böyle bir şeye hiçbir şekilde ihtimal vermiyorum. Yüzde 1 ihtimal bile vermiyorum. Atom bombası kullanmak gibi bir şey" diyerek düşüncelerini ifade etti.
Bulunan lahdin depreme karşı da oldukça dayanıklı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Meriç, düştüğünde deprem etkisi yaratacak bir füzenin etkilerine de karşı da lahdin mukavemetinin güçlü olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Meriç, "En ufak bir sarsıntıda yıkılacak bir lahit değil. Hiçbir sıkıntı çıkacağına olasılık vermiyorum" dedi.
'YANINA GİDİP ÖLÇSENİZ DE GÖRÜLMÜYOR'
Prof. Dr. Niyazi Meriç, "O lahdi çok güzel yaptılar. Kızakla santralin üzerine götürdüler. Yanına gidip ölçüm yaptığınızda bile çok fazla bir radyoaktivite göremiyorsunuz. Gayet güzel işlevini görüyor. Elektronik bir şey de değil. Devasa çelikten ve betondan yapılmış bir kalkan" ifadelerini kullandı.
'ZARAR VERECEKLERİNİ DÜŞÜNMÜYORUM'
Rusya'nın da Çernobil ile uğraştığı zaman başına neler gelebileceğini tahmin eden bir ülke olduğunun altını çizen Prof. Dr. Niyazi Meriç, "İşi bilmeyen bir ülke saldırsa olabilir. 'Burada nükleer bir şey buldum bunu söküp alıp götüreyim' der. Ancak Rusların kendi teknolojileri. Onlar orada ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Onları herhangi bir şekilde zarar vereceklerini düşünmüyorum" diye konuştu.
'TESADÜFEN BİLE KARŞI KARŞIYA KALMAYIZ'
Tesadüfen yanlış rotasyonlu bir füze atılması durumunda bile böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalınmayacağına vurgu yapan Prof. Dr. Niyazi Meriç, nükleer santrallerin yanı sıra nükleer atıkların bulunduğu varillere de dikkat çekti. Bu varillere bomba düşüp açılması durumunda bile yalnızca varillerin bulunduğu bölgeye zarar vereceğini söyledi. Prof. Dr. Meriç, Çernobil’deki felaketin reaktör çalışırken ve füzyon işlevi hâlâ devam ederken yaşandığını, sıkıntının orada olduğunu da ekledi.
Şu anda Çernobil'de bulunan radyoaktif maddelerin soğuk olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Meriç, "Soğuk radyasyondan kurtulması kolay. Büyük bir sıkıntı yok. Biraz zahmetli olur. Onun üzerine toprak dökecekler, ellerinde radyasyonu engelleyebilecek hangi malzemeler varsa onu kullanacaklar. Orayı tekrar yükleyip götüremezler de. O varilleri ben gördüm, reaktörlerin kenarında duruyor ama reaktörden uzaktalar da. Ruslar oraya bulaşmaz bile" diye konuştu.
'UYARI OLSAYDI HABERİMİZ OLURDU'
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi ve TENMAK Nükleer Enerji Araştırma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Erkcan Özcan da Türkiye 'de bu tür acil durumları takip edebilmek için Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu'nun (TENMAK) kurduğu sistemlerin mevcut olduğuna dikkat çekti. "Bu sistemler yüksek dozda radyasyonu çabuk yakalamak için kullanılıyor ve sinyaller anlık takip ediliyor. Eğer bir uyarı olsaydı o bilgi zaten bize hemen ulaşırdı" dedi.
'ÇERNOBİL’DEKİ GİBİ BİR DURUM SÖZ KONUSU DEĞİL'
Rusya ve Ukrayna kaynaklarına göre Çernobil kazasında olduğu gibi bir reaktörün kontrolden çıkması gibi bir durumun söz konusu olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Özcan, "Şu ana kadar gelen verilere bakarak en makul açıklama Çernobil çevresindeki arazide kısmen radyoaktif izotoplar içeren toprağın havaya çıkması. Ancak sağlıklı bir yorum yapmadan önce somut verilerin alınması gerekir. Bir bilim insanı olarak eksik veriyle yorum yapmayı doğru bulmuyorum" diyerek yorumunu paylaştı.
'TÜRKİYE CİDDİ ÇIKARIMLAR YAPTI'
"Kesinlikle ve rahatlıkla söyleyebileceğim tek şey ülkemizin Çernobil felaketinden sonra ciddi çıkarımlar yaptığı ve tehlike yaratacak durumları takip edecek sistemlerin kurulup işletildiği" ifadelerini kullanan Prof. Dr. Özcan, iki çeşit sistem olduğunu söyleyerek bu sistemleri şöyle anlattı:
"Birisi yüksek seviyede radyasyonu an an takip edebilen ve Türkiye'nin dört bir yanındaki 200'den fazla noktada ölçüm alarak verileri Nükleer Düzenleme Kurumu'na ileten RESA sistemi. İkincisi Ankara'nın Çekmece, İstanbul ve Saray Mahallesi'nde kurulu olan ve yüksek emiş gücüyle havadaki en ufak partikülleri bile toplayan, eser miktardaki radyoizotopları bile yakalayabilen çevresel izleme sistemi. Bu ikinci sistem birkaç günlük döngülerle çalışıyor."
'KAYDA GEÇMİŞ HERHANGİ BİR BİLGİ YOK'
Prof. Dr. Özcan, tarif edilen sistemlerin verilerini Nükleer Düzenleme Kurumu'na vermekle yükümlü olduğunu, 200 üzerindeki istasyondan alınan bütün verilerin Ankara'daki bir merkeze iletildiğini belirtti. Türkiye olarak Uluslararası Atom Ajansı'na dahil olduğumuzu ve dünyanın dört bir yanından ölçüm yapıldığının altını çizen Prof. Dr. Erkcan Özcan, "Son 4 aydır TENMAK'ta enstitünün başında olduğum için yakın zamanda bu sistemleri incelemek üzere gözlem yapmaya gittik. Nasıl işliyor, ne kadar hassasiyette çalışıyor hepsine yakından baktık. Ülkemiz bu konuda Çernobil'den ders çıkarmayı başarmış. Eğer bir radyasyon gelirse bunun sağlıklı bir şekilde ne kadar geldiğini görmüş olacağız. Şu ana kadar kayda geçmiş herhangi bir bilgi yok" bilgisini verdi.
'BAŞKA BİR REAKTÖRDE Mİ SORUN VAR BİLMİYORUZ'
Bu sistemleri kuran kurumların Türkiye Enerji Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özcan, "Yeni bir Çernobil olamaz. Çünkü Çernobil yıllardır kapalı ve eski reaktörün üstüne devasa bir zırhlama binası inşa edildi. Ancak Ukrayna'da başka bir reaktörde sorun var mıydı bilemiyoruz" diye konuştu.
'SIZINTI OLMASI İHTİMALİNİ DÜŞÜK BULUYORUM'
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Ergün de Çernobil Santrali'nde kazanın geçirildiği reaktörün yanında 3 tane daha reaktör ünitesi olduğunu ve bahsedilen iddiaların kazanın olduğu üniteyle ilgili olabileceğini söyledi. "Bu ünite oldukça büyük ve dayanıklı bir yapıyla kapatılarak zırhlandığından, bu üniteden insan sağlığına zarar verecek büyüklükte bir sızıntı olması ihtimalini düşük buluyorum" diyen Doç. Dr. Ergün, "Mevcut koşullar altında Ukrayna Düzenleme Kurumu santraldeki faaliyetleri izleme kabiliyetini kaybetmiş olabilir ancak bu santralde sorun olduğu anlamına gelmez" ifadelerini kullandı.
'SAVAŞ ORTAMI OLSA BİLE AKIL DIŞI'
Doç. Dr. Şule Ergün, ölçülen radyasyon değerlerindeki iddia edilen artışın endişelere yol açmış olabileceğini, ancak artışın santral kaynaklı mı yoksa santral yakınında artan faaliyetler yüzünden arka plan radyasyonundaki artıştan mı kaynaklı olduğunu belirlemek gerektiğinin altını çizdi. "1986 yılında yaşanan kazanın aynısının yaşanmasını beklemek için geçerli bir neden yok, benzer bir sürecin yaşanacağını düşünmek doğru değil" ifadelerini kullanan Ergün, "Savaş ortamı bile olsa bir nükleer santrale saldırılması ya da santralde kaza olmasına sebep olacak bir faaliyetin yapılması oldukça akıl dışı olacaktır" dedi.
'ALGILANMASI MÜMKÜN'
Türkiye'de olduğu gibi Ukrayna’ya komşu ülkelerde de ölçüm cihazları bulunduğunun altını çizen Doç. Dr. Ergün, santralde geçmişteki gibi büyük bir sızıntı olursa tüm bu ölçüm sistemleri ile sızıntının algılanmasının mümkün olduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı.
ÇERNOBİL'DE NELER YAŞANMIŞTI?
Çernobil Faciası, 26 Nisan 1986 tarihinde Sovyetler Birliği'ne bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali'nin 4 numaralı reaktöründe gerçekleşen nükleer kaza olarak tarihe geçti.
Radyoaktif sızıntıyı kontrol altına alabilmek için Rus mühendisler kısa sürede reaktör ünitesini çelik-beton karışımı bir konstrüksiyonla kapladı. Ancak alelacele yapılan bu kaplama, zaman içinde zorlu hava koşulları nedeniyle aşındı. Bunun üzerine 1997 yılında Çernobil’deki reaktör ünitesinin üzerinin bir kalkanla kaplanmasına karar verildi. Bu amaçla geliştirilen projeye 40’tan fazla ülke finasman desteği sağladı.
Çernobil kalkanının genişliği 257, uzunluğu ise 162 metre. 36 bin tonluk çelik mazlemenin kullanıldığı yapı, 6 büyüklüğünde depreme ve üçüncü kademeye kadar şiddetli hortuma karşı dayanıklı. Yaklaşık 1,5 milyar euroya mâl olduğu belirtilen dev kalkanın yapımında 10 bine yakın işçi çalıştığı belirtildi.
BİRÇOK ÜLKEYİ ETKİLEDİ
Patlamanın ardından radyoaktif madde yüklü bulutlar Türkiye dahil birçok ülkeyi etkiledi. Çernobil nükleer faciası bazı bağımsız araştırmalara göre yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep oldu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise facianın dünya genelinde en az 4 bin kişinin ölümüne neden olduğunu tahmin ediyor.