19.06.2022 - 14:03 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Takvimler 1986 yılının sonbahar ayını işaret ediyordu. Çernobil Nükleer Santrali'nin patlama felaketinden yaklaşık altı ay sonraydı. Ve bir grup asker radyasyon dolu bölgeye girmeye hazırdı. Görevleriyse, yüzlerce tonluk yüksek radyoaktif nükleer yakıtı, reaktörün yakınındaki çatılardan temizlemekti.
Kötü hava koşulları için hazırlanmış gibi görünen bir kıyafet giyen genç adamlardan biri eldivenlerini sıkıyor ve yanaklarını korumak için kapüşonunun büzme ipini sıkıyor. Bir diğeri ise, diş röntgenleri için kullanılan koruyucu kaplamalardan bile daha ince olan kurşun parçasını sırtından kaydırıyor. Adamlardan biri, arkadaşları hazırlanırken kameraya "Radyasyon saçmalık!" diye bağırıyor. Ne de olsa hükümetleri onlara güvende olduklarını söylemişti.
ŞOKE EDİCİ YALANLAR SİLSİLESİ
Çarşamba günü prömiyerini yapan yeni belgesel "Çernobil: Kayıp Bantlar", Sovyet hükümetinin Çernobil felaketinin tehlikelerini küçümseyerek vatandaşlarına söylediği şoke edici yalanları ortaya koyuyor.
Yakın zamanda keşfedilen ve daha önce görülmemiş görüntüler arasında, aslında propaganda amaçlı çekilmiş bir video var. Yönetmen James Jones, New York Post gazetesine yaptığı açıklamada, "Sovyet hükümeti gerçekleri çarpıttı, halkı kandırdı" dedi ve ekledi: "Temizliği filme çekebileceklerini ve kahraman insanlarla dolu bir ülke gibi görünebileceklerini düşündüler. Patlamadan bir yıl sonra Sovyet sinemalarında yayınlanan hükümet yapımı belgeseller vardı. Ancak film yapımcıları için radyasyona bu kadar yaklaşmak tehlikeliydi. Yönetmenlerden biri, filminin galasından bir ay sonra radyasyon zehirlenmesi sonucu öldü."
ÖLÜMLERİN GERÇEK SAYISINI ASLA BİLEMEYECEĞİZ
Sovyetler Birliği, resmi olarak 26 Nisan 1986'da Kiev'in 110 kilometre kuzeyindeki Ukrayna yerleşimi Prypyat'ta bulunan elektrik santralinde bir güvenlik testi sırasında meydana gelen patlamada toplam 31 kişinin öldüğünü iddia etti. O zamanlar, Ukrayna hala SSCB'nin bir parçasıydı ve bu, 1991'deki Sovyet çöküşünden beş yıl önceydi. Jones'a göre, ölümlerin gerçek sayısını asla bilemeyeceğiz, ama kesinlikle milyonlarca ölü ve radyasyondan etkilenen yüz binler var.
400 NÜKLEER BOMBAYA EŞDEĞER
Patlamadan aylar sonra genç askerler temizliğe gönderildiğinde, Çernobil'deki radyasyon öyle bir noktaya yükselmişti ki, bir hükümet yetkilisine göre, "patlama Nagazaki ve Hiroşima'ya atılan 400 nükleer bombaya eşdeğerdi." Üstelik Kuzey Ukrayna'dan İskandinavya'ya çoktan sürüklenmişti.
Bu gençler, ülkenin bu işe zorlanan yaklaşık 5 bin askeri arasındaydı. Görevden önce, radyoaktif kalıntıları temizlemekten sorumlu General Nikolai Tarakanov onlara bir moral konuşması yaptı. Belgeselde onlara "komisyondan yaratıcı ve sportif açıdan en güçlü ve en sağlıklı askerleri seçmesini istediğini" söylediği görülüyor.
ÖLÜME GÖNDERİLEN GENÇ ASKERLERE 'BİYO-ROBOTLAR' DEDİLER
Belgeselin yönetmeni Jones, erkekleri “genç” ve “naif” olarak tanımlıyor. Filmdeki bir bürokrat onlara “biyo-robotlar” diyor. "Tasfiye memuru" olarak adlandırılan ve temizliğe yardım etmek için görevlendirilen askeri üyelerden biri olan Nicolai Kaplin, belgede "Kimse, özellikle ilk girenler hiçbir şey bilmiyordu" diyor. “Hiçbir şey bilmiyorlardı ve kelimenin tam anlamıyla cehenneme iniyorlardı.”
RADYASYONUN EFSANE OLDUĞUNU SÖYLEYENLER BİLE ÖLDÜ
Askerlerden birine göre, temizliğe atananların yaklaşık yüzde 80'i, hükümetin onları işin güvenli olduğuna inandırması sayesinde radyasyon zehirlenmesinden kaynaklanan hastalıklardan öldü. İnsanlara radyasyonun efsane olduğunu söyleyenler bile...
Yönetmen Jones, dönemin lideri Mihail Gorbaçov'un 1985'te daha şeffaf bir hükümet ve daha geniş bilgi yayma politikası vaadine atıfta bulunarak, "Beni en çok şaşırtan yalanların boyutuydu. Çernobil patlaması Glasnost'tan bir yıl sonra, her şeyin açık ve dürüst olması gerektiği zaman gerçekleşti" dedi.
KORKUNÇ ETKİLERİ SAKLADILAR
Fakat felaket Gorbaçov'un gözetiminde meydana geldiğinde, patlamanın nedenlerini ve ardından gelen ölüm ve hastalıklar gibi korkunç etkileri sakladı.
Temizlik görevinden çıkanlara 800 ruble bonus verildi. Bir de komutan tarafından bolca övgü: “Görevi mükemmel bir şekilde tamamladınız. Size sağlık ve uzun bir ömür diliyorum.”
Belgeseldeki yeni kanıtların ortaya koyduğu gibi, dört numaralı reaktörden mantar şeklindeki bulut yükselen nükleer patlamadan saatler sonra, hükümet onaylı yalanlar da başladı. Genel seslendirme sistemlerinden Çernobil sakinlerine yapılan duyuruda, “elverişsiz radyasyon koşulları” nedeniyle birkaç günlüğüne şehri terk etmeleri önerildi.
O sırada Çernobil'de yaşayan 10 yaşındaki Oleksandr Sirota'nın da filmde dediği gibi, yetkililer "Herkese eve gidin, kapıları ve pencereleri kapatın" demedi. Bunun yerine, hükümetin tavsiyesine uyan ebeveynler, "Çocuklarını oyun alanına götürdü. Dışarıdaki radyasyonun 10 katı vardı."
İNSANLAR HER ŞEYDEN HABERSİZ DANS EDİYORDU
Patlamadan otuz altı saat sonra, Çernobil'e yaklaşık 2 bin 200 otobüs gönderildi ve şehirden kısa bir süre uzak kalacağına söz verilen sakinlerle dolduruldu. Okuldan ve işten ayrılmanın mutluluğunu yaşayan insanlar uçağa binmeyi beklerken dans edip şarkı söyledi. Eski SSCB Generali Nikolai Tarakanov, belgesende Hepsi yalandı... Önemli bir şey değilmiş gibi gösterildi. Hükümet radyasyon seviyesinin kabul edilebilir seviyede olduğunu iddia etti, oysa olağandışı seviyedeydi. Eğer bize doğru söylenseydi, büyük bir panik olurdu."
GAZETELERE HABER BİLE OLMADI
Pravda gibi hükümet kontrolündeki gazetelerin arka sayfalarında patlamayla ilgili sadece küçük haberlere yer verildi. Bu nedenle Ukrayna ve Rusya'daki insanlar ciddi bir şey olduğuna dair çok az ipucuna sahip olabildi ve kendilerini tehlikeli radyasyondan korumanın çok az yolu vardı.
Jones, "Kazadan sadece birkaç gün sonra, Kremlin'in tehlikeli derecede yüksek radyasyon seviyeleri olduğunu bildiği Kiev'de devam eden 1 Mayıs geçit töreninin görüntüleri karşısında özellikle şoke olduğunu söyledi. Aileleriyle birlikte orada bulunan insanlar tümüne yönelik risklere rağmen geçit töreninin devam etmesine izin verdiler.
Bu arada, Çernobil'deki işçilerin cesetlerinin Moskova'da bir onurmuş gibi gömülmesiyle ilgili tartışmalar dönüyordu. Ancak Jones'a göre bu, hükümetin yüksek düzeyde radyasyona maruz kalanların gizlice “metal ve betonla güçlendirilmiş özel mezarlara” gömülmesini sağlayabilmesi içindi. Sovyet hükümeti, cesetlerin radyoaktif olması nedeniyle toprağı kirleteceklerinden endişe ediyordu. Bazı insanlar onları Moskova'da bu şekilde gömmekte ısrar etmelerinin asıl sebebinin ailelerin cesetleri mezardan çıkamaya çalışmamaları için olduğunu düşünüyor. Ölümleri hâlâ gizli tutuluyor.
TANRI ROLÜNE BÜRÜNDÜLER
SSCB halkının çoğu tarafından bilinmese de hükümet, Çernobil felaketinden önce nükleer santraldeki sorunlarla uğraşıyordu. Belgeselde Çernobil mühendisi Eleksiy Breus, "Sağlık Bakanlığı'nın sözde Dördüncü Dairesi vardı" diyor ve ekliyor:
Nükleer tıptan sorumluydu. Çernobil'den önce sayısız radyasyon hastalığına yakalanmış vaka vardı. Patlama sırasında arıtma planları zaten geliştirilmişti.
Olaydan sonra, Dördüncü Bölümdeki doktorlar, Tanrı rolüne büründü ve ve sıkıca saklanan acımasız bir ilaç türü kullandı.
Çernobil mühendisi Eleksiy Breus, "Doktorlar kimin hayatta kalıp kimin kalamayacağını ilk günden biliyordu. Sadece tedavi edilebilecek olanları tedavi ettiler” diyor. Belgeseldeki bir dul, doktorların ona kocasının durumunun iyi olduğunu ve iyileşeceğini söylediğini ancak eşinin kısa sonra, hatta sadece günler içerisinde öldüğünü anlatıyor.
ZORLA ANLAŞMA İMZALATTILAR
Bu sırada, hükümet sorumluluktan kaçınmak için elinden gelen her şeyi yaptı. KGB ajanları, Çenronil'de ölenlerin yakınları veya akrabaları olan Sovyet vatandaşlarına "Çernobil Santrali nükleer felaketinin gerçek nedenini" açıklamalarını yasaklayan ifşa etmeme anlaşmaları imzalamaları için baskı yaptı.
'RADYOFOBİ' YALANI
Hastaneler radyasyon nedeniyle gelen hastalarla dolup taşsa da Sovyet hükümet yetkilileri radyasyona maruz kalanların derilerinin soyulması, renk atması ve kabarma durumları konusunda aptalı oynadı. Radyasyon zehirlenmesinin bir sonucu olarak kimsenin fiziksel olarak acı çekmediği konusunda ısrar ederek, semptomların suçunu uydurulmuş bir psikolojik bozukluğa attılar: Radyofobi.
Belgeselin yönetmeni Jones, "Sovyet hükümeti felaketin boyutunu kabul edemedi" dedi ve ekledi:
"Dağ gibi kanıta rağmen radyasyonun, bölgedeki sakinler ve temizliğe katılan insanların sağlığı üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu reddettiler. Tıbbi semptomları açıklamak için radyofobiyi icat ettiler ve gastalık nedeninin aslında radyasyon değil, sadece radyasyon korkusu olduğunu iddia ettiler."
BALIK KUYRUKLU BEBEKLER
İtfaiyeci kocası Çernobil yangınını söndürmeye yardım eden ve çok yüksek seviyede radyasyon nedeniyle hayatını kaybedem Lyumila Ihnatenko, o sırada hamileydi ve bugün hayatta olduğu için şanslı. Çiftin çocuğuna gelince... Doğumdan sadece beş saat sonra öldü. Ihnatenko, maruz kaldığı tüm radyasyonu bebeğinin emdiğini söylüyor.
Filmde, hastanede çalışan bir hemşire, o dönem şahit olduğu acımasız gerçekleri anlatıyor ve dünyaya gelen bebeklerin bazılarının vücutlarının alt kısmının balık kuyruğu gibi ifade ediyor.
Bugüne gelince... Serpinti o kadar yoğundu ki henüz dağılmadı. Usulsüz bir mahkemede, elaketin tüm sorumluluğu ve hapis cezaları fabrikadaki altı işçiye verildi. Çernobil'in eski başkan yardımcısı Anatoly Diyatlov, parmaklıklar ardında, kamera merceğine bakıyor ve şöyle diyor:
Nükleer tıptan sorumluydu. Çernobil'den önce sayısız radyasyon hastalığına yakalanmış vaka vardı. Patlama sırasında arıtma planları zaten geliştirilmişti.