19.06.2022 - 06:56 | Son Güncellenme:
Milliyet.com.tr - Beverley Allitt, 4 Ekim 1968'de Lincolnshire İngiltere’de dünyaya geldi. İlgi çekmeye yönelik davranışlarına çocuk yaşlarda başlayan Allitt, büyük yaralanmaları olmamasına rağmen bandaj takıyor, hasta olmamasına rağmen sık sık hastanelere gidiyordu. Allitt için işler büyüdükçe daha da kötüye gitmeye başladı. Çünkü 1985 yılındaki tıbbi kayıtlar kendine zarar vermeye eğilimli, psikolojik olarak rahatsız biri olduğunu gösteriyordu. 1987'de 18 yaşına gelen Allitt, Grantham Koleji'nde kısa bir süre hemşirelik kursuna katıldı. Ancak eğitimi sırasında anormal davranışlar sergiledi. Kursa katıldığı zamanlarda huzurevinin duvarlarına dışkı bulaştırıyordu. Psikolojik sorunlarına rağmen hemşire olmak için birçok hastaneye başvurdu. Niteliksiz olduğu için sürekli ret cevabı alan Allitt, İngiltere’deki Grantham & Kesteven Hastanesi'nde personel açığı olması nedeniyle 6 aylık bir sözleşmeyle işe alındı.
İLK KURBANI 7 HAFTALIKTI
Allitt, Aralık 1990'da hastanenin dördüncü koğuşundaki çocukların bakımıyla görevlendirildi ve sonrasında tam bir ölüm makinesi haline geldi. Allitt’in hayatını aldığı ilk kurbanı, göğüs enfeksiyonu nedeniyle hastaneye yatırılan Liam Taylor adında 7 haftalık bir bebekti. Antibiyotiklerle iyileşmeye başlayınca ailesi dinlenmek için eve gönderilen Taylor, aniden daha da kötüye gitti. 21 Şubat 1991'de dünyaya gözlerini kapayan bebeğin ölümünden kimse şüphelenmedi. Allitt’in ikinci kurbanı ise serebral palsi hastası olan 11 yaşında bir çocuktu. Epileptik nöbet geçirdikten sonra hastaneye gelen Timothy Hardwick, 5 Mart 1991'de Allitt tarafından öldürüldü.
BİRİNİ ÖLDÜRDÜ, DİĞERİNİ FELÇLİ BIRAKTI
İki aylık Becky Phillips ise 1 Nisan 1991'de Allitt’in kontrolündeki gastroenteroloji koğuşuna yatırıldı. Allitt tarafından aşırı dozda insülin verilen bebek, iki gün sonra evinde öldü. Doktorlar Becky'nin ölümüne neden olan her şeyin ikizi Katie'yi de etkileyebileceğinden endişeliydi, bu yüzden izlemek için hastanede kalması gerektiğini söyledi. Bu endişe aslında Katie'yi daha çok tehlikeye atıyor ve Allitt ile doğrudan temasa geçmesine neden oluyordu.
Saatler içinde cani hemşire, Katie'yi insülin ve potasyum enjeksiyonlarıyla dört kez öldürmeye çalıştı. Katie yaşam desteğine bağlandı, sara nöbetleri geçirdi ve sonunda onu öldürmeye çalışan hemşireden uzakta, Queen's Tıp Merkezi'ne transfer edildi. Bebek Allitt'in öldürme teşebbüsleri sonucu saralı ve felçli kaldı.
Astım krizi geçirdikten sonra 22 Nisan 1991'de hastaneye yatırılan 15 aylık Claire Peck, solunum cihazına bağlandıktan sonra Allitt'in bakımına bırakıldı ve ardından kalp krizi geçirdi. Hayata döndürülen Peck, Allitt ile yalnız kaldığı bir anda ikinci kez kalbinin durması sonucu hayatını kaybetti. İngiltere’nin en acımasız çocuk seri katili Allitt, bakımı altındaki 4 masum bebeği gözünü kırpmadan öldürmüştü.
HAYATTA KALAN ÇOCUKLARIN KÂBUSU
Kayley ise Allitt ona hava enjekte ettiğinde neredeyse ölüyordu. Neyse ki son anda doktorlar tarafından hayata döndürüldü. Masum çocuğun annesi Sharon, "Bir çocuğu hastaneye götürüyorsunuz ve onun en iyi yerde olduğunu düşünüyorsunuz. Bu tehlikeye atılamaz. Allitt'in kurbanlarının aileleri onun yaptıklarını asla unutamaz” dedi. Kayley, Allitt'in onu almak için geri geleceğinden kaygılandığı için uzun süre antidepresan kullandı.
CİNAYET SİLAHI HEP AYNIYDI
Sağlık personeli, çocuk koğuşundaki kalp durması sayısından şüphelenerek alarma geçti ve 30 Nisan 1991'de polisi çağırdı. Dedektifler, tüm ölümler ve olaylar için hemşirelik zaman çizelgelerini inceledi ve her seferinde Beverley Allitt ismiyle karşılaştı. Müfettişler her bir vakayı ele alınca Allitt hemen görevden alındı.
Yapılan araştırmalarda, insülin veya potasyum klorürle dolu şırıngaların Allitt'in cinayet silahları olduğu sonucuna varıldı. Bu ilaçlar ya ölümcül hipoglisemiye ya da kurbanlarda kalp durmasına neden oluyordu. Polis, cani hemşireye dava açtı ve hastanenin dördüncü koğuşundaki ölümlerin doğal sebeplerin sonucu olmadığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladı.
'Ölüm meleği' lakaplı Allitt her saldırı sırasında görevli tek hemşire olmasına rağmen, duruşmada suçsuz olduğunu iddia etti. Ancak o çalıştığı hastanede 59 günde dört çocuğu acımasızca öldürdü, üç çocuğu öldürmeye çalıştı ve altı kişiye daha ağır bedensel zarar verdi. 28 Mayıs 1993'te suçlu bulundu ve en az 30 yıl olmak üzere 13 kez ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Saldırılardan yıllar sonra doktorlar, Alitte’in Münchausen sendromu olarak bilinen, cinayet arzusuna yol açabilecek veya dikkat çekmek amacıyla başkalarına zarar verebilecek bir psikiyatrik bozukluktan muzdarip olduğunu belirtti.