21.03.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
DIŞ HABERLER
CNN Türk’e konuşan ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ülkesinin SDG ile işbirliğini savunurken, bunu Türkiye’yi tehdit etmek için değil, DAEŞ’le mücadele ve Suriye’nin kuzeydoğusunda kalmak için yaptıklarını söyledi. Jeffrey, ayrıca ABD yönetiminin, 15 Temmuz’un hemen ardından Ankara ile irtibat kurmamakla büyük hayat yaptığını da kaydetti.
Törer örgütü PKK ile YPG/SDG’nin çok yakın bağlantıları bulunduğunu kabul eden Jeffrey, “Kıdemli Amerikan istihbarat ve savunma bakanlığı yetkilileri bunu defalarca dile getirdi, ben de söyledim” dedi. ABD’nin SDG ile çalışmasının iki nedeni bulunduğunu kaydeden Jeffrey, şunları söyledi:
“O bölgede DAEŞ’e karşı savaşı yürütüyorlar... Zamanında Türkiye ile de bu mücadelede iş birliği yaptık. Ayrıca ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda kalması için olmaz olmaz bir unsur. Türkiye’yi tehdit etmek için yapmıyoruz bunu. Esad’a, Rusya’ya ve İran’a toprak bırakmamak ve DAEŞ’le mücadeleyi sürdürmek için yapıyoruz... Onlara hafif silahlar verdik, ağır silah vermedik. DAEŞ ve Esad’a karşı birlikte çalışıyoruz. Durum benzer yine de...”
‘İşbirliği yapamadık’
Eski Suriye Temsilcisi, ABD’nin Suriye krizine en baştan müdahale etmemesine ilişkin olarak da, “Amerika, Türkiye ve belli Arap ülkeleri savaşın başında yeterince iş birliği yapmadı. Hepimiz Suriye’de değişim ve Esad’ın gitmesini istiyorduk. Hepimizin çıkarları aslında aynı hizada. Kendi nüfusunu tehdit etmeyen, komşularını tehdit etmeyen bir Suriye istiyoruz. İş birliği yapmayı beceremedik” değerlendirmesini yaptı.
Joe Biden yönetiminin henüz Suriye üzerine yoğunlaştığını düşünmediğini de kaydeden Jeffrey, “Öyle bir durum olursa da Türkiye ile iş birliği yapmak zorunda, başka çaresi yok” ifadesini kullandı.
‘Büyük potansiyel var’
Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğine ilişkin de değerlendirmeler yapan Jeffrey, “İki ülke de Orta Doğu, Avrasya, Karadeniz ve Kafkaslar’daki güvenlik statükosunu korumak istiyor. Türkiye’nin güvenlik statükosunun da, ABD’nin de düşmanları İran, Rusya ve İslami radikalizmdir. Türkiye’yle bu konularda yakın iş birliği yapıyoruz” dedi. Buna karşılık iki ülkenin farklılıklarına da değinen Jeffrey, şöyle devam etti:
“S-400’ler ve SDG mesela. Yine de ortaklarımızla ve müttefiklerimizle bu sorunları aşmaya uğraşıyoruz çünkü genel ilişkimiz ve uluslararası güvenlik sorunlarına yaklaşımımız aynı olmasa da çok benzer. O yüzden Erdoğan ve Biden hükümetinin büyük bir iş birliği potansiyeli olduğuna inanıyorum. Türkiye ve ABD halkının, hükümetlerimizin ve NATO ittifakımızın uzun vadeli çıkarları oldukça örtüşüyor. Orta doğu, Kafkaslar, Karadeniz ve Avrupa’da istikrarı sürdürmek istiyoruz. Türkiye’nin Afganistan’daki, NATO’nun İran karşıtı füze programındaki ve İdlib’de ABD’nin de desteklediği pozisyonu bunun kanıtı. Bu ortaklıkları geliştirmeli, sorunlarımız aşmalı ve iş birliğini ve iletişimi sürdürmeliyiz.”
‘Taktiksel hataydı’
James Jeffrey, daha önce ABD’nin darbeyle alakası olmadığını ve kesinlikle desteklemediğini söylediğinin hatırlatılması üzerine de, “İki şey söylüyorum... Bir kere darbeyi FETÖ yaptı, ABD’nin alakası yoktu. Ama taktiksel hata yaptık” dedi. Obama hükümetinin en üst kademelerindeki isimlerden öğrendiği detayları da paylaşan Jeffrey, “Başkan Obama hızlı hareket etmeyi sevmez. Darbe girişimi başladığında, hükümet ve diğer kaynaklarla nasıl bir yaklaşım izlemesi gerektiğini konuşmaya başladı. Putin hemen telefonu aldı ve Erdoğan’ı aradı. Doğru olan buydu. Başkan Obama bekledi. Amacı bir mesaj göndermek değildi, Obama böyle tedbirli biri” ifadelerini kullandı.
ABD’nin eski Suriye Temsilcisi, “Askeri liderler darbe girişiminin ve TSK’nın buna karşılık geçici olarak İncirlik’i kapatmasının DAEŞ’le mücadeleyi sekteye uğrattığını düşündü. Bu fikirlerini dile getirdiklerinde ilişkiler kötüleşmeye başladı. Neyse ki Başkan Obama, Başkan Yardımcısı Biden’ı Türkiye’ye gönderdi ilişkileri düzeltmek için” diye konuştu.
‘İlk hafta herkes aranmalıydı’
ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı henüz aramadığının hatırlatılması üzerine de, şunları söyledi:
“Suudi, İsrailli, Mısırlı ve Hint meslektaşlarım da aynı dertten mustarip. Bu Biden hükümetinin bir özelliği. Kiminle görüştüklerine çok dikkat ediyorlar. Eğer anlaşmazlıkları olan bir ülkeyse, görüşmeme eğilimi var. Herkes bundan şikayetçi. Netanyahu da görüşene kadar şikayet ediyordu mesela. Bence Türkiye özel bir durum söz konusu değil. Bence kötü bir fikir bu. İlk hafta herkes aranmalıydı.”