Fransa Senatosu'nda Nevruz kutlaması adı altında skandal bir olay yaşandı. Terör örgütü YPG/YPJ yöneticileri Fransa'da katıldıkları resepsiyonda ödüllendirildi.
Terör heyeti Fransa'nın başkenti Paris'teki Senato binasında Senatör Pierre Laurent ile bir araya geldi.
Avrupa Solu Partisi Başkan Yardımcısı ve Paris Senatörü olan Pierre Laurent o buluşmaya ait fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaştı. Laurent paylaşımında 'Bu hafta, Kuzeydoğu Suriye İdari Otoritesi'nden bir heyeti Senato'da ağırlama şerefine eriştim!' ifadelerini de kullandı.
TERÖRİSTLERE "ONUR NİŞANI"
Fransız-Kürt Girişimciler Birliği tarafından organize edilen resepsiyonda YPJ'nin sözde Sözcüsü Rûksan Mihemed ile YPG'nin sözde Sözcüsü Nûrî Mehmûd’a 'onur nişanı' verildi.
CUMHURBAŞKANI HOLLANDE, MÜSLİM'İ KONUK ETMİŞTİ
Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Hollande da 2017 yılında teröristbaşı Salih Müslim'i Elysee Sarayı'nda konuk etmişti.
"AVRUPA'NIN GÖBEĞİNDE DEMOKRASİNİN ÇÖKÜŞÜDÜR"
Peki bu son yaşanan skandalın perde arkasında neler var? Fransa ne yapmak istiyor? Geçmiş ve bugüne baktığımızda Fransa-PKK/YPG ilişkisi ne durumda? Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi KKTC/Lefkoşa Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, milliyet.com.tr'den Sercan Dinç'e önemli değerlendirmelerde bulundu.
Gözügüzelli'nin açıklamaları şöyle; Bu skandal kesinlikle kabul edilemez. Bir terör örgütü mensubu üyelerinin Fransız Senatosu tarafından ödüle layık görülmesi ve bu yönde PKK terör örgütü mensuplarına sahip çıkılması tamamıyla Fransa'nın terörün himayesinde ve terörün gölgesinde ne derece Avrupa değerlerinden, demokrasiden, uluslararası hukuktan saptığının da göstergesidir.
Bu hadisenin hiçbir manada kabul edilebilir yönü yoktur. Zira terör örgütü PKK'nın ve türevlerinin farklı isimler nezdinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ateş açarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin toprak bütünlüğünün parçalanması ve sözde Kürdistan kurulması yönünde mücadele ettiğini gayet Fransa'da çok net bilmektedir. PKK'lıların sözde özgürlük mücadelesine bu anlamda fiili destek vermektedirler. Bu yapının Fransa'da ilerletilmiş olması Avrupa'nın göbeğinde demokrasinin çöküşüdür. Uluslararası hukukun çiğnenmesidir. Devletlerin egemenliklerine yönelik varoluş ilkelerine tamamıyla aykırı bir şekilde netice doğuran bir hadisedir.
"FRANSA İÇERİSİNDEKİ KIRILMANIN SİNYALLERİNİ BİZE GÖSTERMİŞTİR"
Burada PKK'nın özellikle 1980'lerden sonra Fransa'da başlayan yapılanması PKK'nın bizzat Fransa içerisinde STK'lar ve aynı zamanda siyasi partiler nezdinde ve medya kanalıyla hatta finansal kaynaklarla desteklenen noktada ilerletildiğini görmekteyiz. Fransa'da 1980'lerden sonra ve 1963'te bizzat Fransa Kürt Devrimi Dayanışma Komitesi, 1974'teki Fransa Kürdistan Derneği gibi PKK yapılanmalarının o dönemde inşa edilmeye başlanmasıyla birlikte 1983'teki isim değişikliği yapısına gidilere Paris Kürt Enstitüsü'ne evrilen bir yapının Fransa merkezli olduğunun altını çizmemiz gerekir. Bu sözde Kürt Enstitüsü adı altında bizzat PKK'nın destekçilerinin ve propagandacılarının faaliyette bulunması ve Fransa tarafından desteklenmesi o dönemlerde başlayan, Fransa içerisindeki kırılmanın sinyallerini bize göstermiştir.
"BURADA ROJOVA TEMSİLCİLİĞİ BULUNMAKTADIR"
Burada Fransa'nın PKK'nın terör örgütü faaliyetlerinin normalleştirme girişimleri bizzat Suriye'deki, Afrin'deki terör örgütü yapıları üzerinde yapılan karşılık ziyaretlerle perçinleşen süreçlere sahne olunmuştur. Bizzat PKK terör örgütü tarafından STK'lar nezdinde Fransa'da ciddi bir yapılanma vardır. 2014'te yeni ismiyle faaliyete başlayan Fransa Demokratik Kürt Konseyi'nin Fransa'daki omurgasını temsil ettiğini söylemek mümkündür. Zira bu yapılanmalar ülke örgütlenmesi, Avrupa nezdinde örgütlenme, bölge/mahalle örgütlenmesine kadar Fransa içerisinde ilerletilmektedir. Burada rojova temsilciliği bulunmaktadır. Doğrudan PKK'nın Suriye kolu ve terör örgütü PYD'ye bağlı temsilcilik olarak 2016'dan beri Paris'te kurulmasıyla faaliyet yürütmektedir. Aynı zamanda PKK'nın Avrupa'da siyasi ayağını temsil eden en önemli büro haline gelmiştir ve bizzat Türkiye'nin karşısında TSK'ya karşı ciddi bir destek, kamuoyu oluştur yönünde çalışmalar yürütmektedirler.
"HDP İLE YAKINDAN BAĞLANTILI"
Bu sözde Paris Kürt Enstitüsü 1983'ten beri yaptığı bütün faaliyetlerinde yönetim kadrosunda bizzat PKK'nın üst düzey yöneticileriyle Kandil'de defalarca görüşerek PKK'ya destek veren bir kurumdur. Aynı şekilde PKK'nın Fransa'da kadın yapılanması ve bu kadın yapılanmasıyla oluşturulan birlik terör örgütü PKK'nın bayrağı altında defalarca gösteri yapmışlardır. Bu manada sözde kadın katılımcılarıyla terör örgütü mensupları kadın hareketi adıyla toplantılar, meclisler ortaya koymuşlardır. Terör örgütüne destek veren HDP ile çok yakından bağlantılı bir şekilde hareket etmektedirler.
"HDP FLAMALARI, ÖCALAN POSTERLERİYLE DEFALARCA TÜRKİYE'YE KARŞI GÖSTERİLER DÜZENLENMİŞTİR"
Yine PKK'nın destekçisi olan Zin Kürt Kadın Derneği de PKK yapılanmasına destek ortaya koymaktadır. Gençlik yapılanması aynı şekilde Fransa'da desteklenmekte ve ilerletilmektedir. 'Apo'cu Gençlik' adı altında Fransa içerisinde yürütülen faaliyetlerde Fransa Kürt Öğrenciler Birliği gibi terör örgütü bayrağı adı altında HDP flamaları, Öcalan posterleriyle defalarca Türkiye'ye karşı gösteriler düzenlenmiştir. PKK'nın adeta Fransa beşiği olmuş ve günden güne bu yapılanma daha ön plana daha su yüzüne çıkan noktaya gelmiştir ki bu yaşanan skandalın bizzat bu kadar yapılanma sonrasında özellikle 1963'lerden itibaren ve 1980'lerden sonra artan bir destekle Fransa sözde Kürdistan projesine doğrudan olmasa da dolaylı olarak bir devlet politikasıyla bu terör örgütlerini desteklemektedir.
"TAM ANLAMIYLA BİR SKANDAL"
Böylesi bir yapılanma içerisinde terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'a destek, PKK/PYD türevlerine Suriye'de sözde Kürdistan projesi için aleni destek ve buna yönelik mesajlar pek çok oluşturulan sözde STK'lar, dernekler adı altında ilerletilirken Fransız Senatosu tarafından ortaya konan PKK üyelerine yönelik ödül töreni tam anlamıyla bir skandal. Ama bu skandalın en net ifadesi Fransa'nın bizzat uluslararası hukuka karşı çöküşünün de ifadesidir.
"TAKTİKSEL, STRATEJİK BİR HAMLE"
Türkiye'nin toprak bütünlüğüne karşı, Türkiye'yi yıkma ve bekasına karşı oluşturulan PKK ve türevlerini aleni destekleyerek bunları sadece 'Biz DEAŞ'a karşı verdikleri mücadele için destekliyoruz' şeklinde bir kılıfa sığınma yoluna giderek Türkiye'ye, dünyaya karşı bir göz boyama söyleme tamamıyla taktikseldir, stratejik bir hamledir.
"DÜN VE BUGÜNE BAKTIĞIMIZDA..."
PKK lideri Abdullah Öcalan'a son derece destek veren ve bunların PKK bayrağı altında gösteriler yapılarak ortak faaliyetlere imza atılan bir yapılanmaya destek verilmesi tabi ki Fransa'nın skandal tavırlarının ifadesidir.
Dün ve bugün arasında neler gerçekleşti diye şöyle bir baktığımızda değişen bir şey olmadığını PKK'nın ortaya çıkmasıyla birlikte Fransa'nın adeta Türkiye'nin karşısında, karşı ittifak noktasında davranan hadsiz yaklaşımları bulunmaktadır. Siyaseten etik ve ahlaktan yoksun bir tavırlar içerisinde, doğrudan terör örgütünün bir kuklası haline gelen bir statüye bürünülmüştü. Burada en önemli vurgu Fransa bu skandal hareketle birincisi Avrupa değerlerinden, ikincisi uluslararası hukuktan, üçüncüsü kendi demokratik duruşunun ne meşruiyetinden ne derece saptığını da bize göstermektedir.
"BUNUN ARKASINA KİMSE SIĞINAMAZ, BÖYLE BİR PROJE YOKMUŞ GİBİ DAVRANAMAZ"
Türkiye gibi NATO üyesi güçlü bir ittifakın karşısında bizzat terör örgütlerini kendi içerisinde destekleyerek Türkiye'ye karşı, Türkiye'yi zayıflatacak, Türkiye'nin gücünü kırma yönünde gayret sarf edecek sinsi arayışlara girmek ve bu yönde devlet politikası geliştirmek tamamıyla talihsiz bir durumdur. O nedenle Türkiye bu bütün yapılanmaların, faaliyetlerin bilincindedir. PKK/PYD'nin aynı kefende olduğu aşikardır. Her ikisi de ortak bir gaye için mücadele vermektedir. Bu mücadelenin özü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmaktır. Türkiye'yi sözde Kürdistan projesiyle sınırlarını değiştirmektir. Bunun arkasına kimse sığınamaz. Böyle bir proje yokmuş gibi davranamaz. Bunu apaçık bir şekilde dillendiren sözde milletvekillerinden Avrupa'daki destekçilerine ve terör örgütü mensuplarını destekleyen STK'lara ve yapılanmalarına baktığımızda aynı mesajı görmek mümkündür.
"TÜRKİYE TARAFINDAN ASLA KABUL EDİLEMEZ BİR ADIMDIR"
Son dönemde Fransa'nın 6 Şubat hadisesi sonrasında Türkiye'yi uluslararası alanda zor duruma sokma yönünde gerçek dışı bir takım kararlara imza attığını görmekteyiz. Örneğin, Fransız Senatosu'nda Kahramanmaraş depremi sonrasında Türkiye'nin Süryanilere sözde soykırım uyguladığı bir tasarıyı kabul etmesi eylemiyle bugün PKK üyelerine ödül veren noktaya taşınması elbette Türkiye tarafından asla kabul edilemez bir adımdır.
"ULUSLARARASI HUKUKUN EN TEMEL DEĞERLERİNE AYKIRIDIR"
Fransa bu tavrıyla ilkel bir toplumun siyasetini ortaya koyan bir mantıkla hareket etmektedir. İnsan aklına uygun olan şey herkes için kabul edilen bir değerdir. Bir ülkenin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak adına ki bu Türkiye'dir. Söz Kürditan projesiyle Türkiye'ye silah sıkanlara, silah sıkan terör örgütü üyelerine ödül vermek tamamıyla ahlak dışıdır, siyaset dışıdır, uluslararası hukukun en temel değerlerine aykırıdır. NATO üyesi ülke olarak, ittifak ülke olarak ahde vefa ilkesine sadakatsizliğin ifadesidir. Dolayısıyla bu duruş ve tavır akıl dışıdır. Adil olan objektif ve evrensel değerlerin tamamıyla çöküşünün ifadesidir. Bu nedenle mutlak açıdan meseleye baktığımızda geçerli bir hal alan, terör örgütü mensuplarıyla Fransa'nın birbirine bağlantılı bir şekilde kurmuş olduğu siyasi düzenin bugün çok daha görünür hal almasının da bu skandal net ifadesi olmuştur.
Görüyoruz ki artık askeri seviyede terör örgütü mensuplarının üyeleriyle sıkı bir bağ kurulmuş ve bu kişiler Fransa tarafından adeta ev sahibi noktasında desteklenir konuma getirilmiştir. Bu tamamıyla kabul edilemez bir tavırdır.
"GELECEK SÜREÇTE FRANSA AÇISINDAN DA TEHLİKE ARZ EDECEĞİ GÖRÜLMEK ZORUNDADIR"
Komünist bir yapı çerçevesinde dayanışma sergileyerek sözde komünist partiler ve STK'lar çatısı altında bu tip faaliyetleri ifade etmek tamamıyla yoksunluğun ifadesidir. Nazi Hukuk Devleti'nin nasıl evrimleşerek Fransa'da yapılanma içerisine girdiğinin de ifadesidir. Çünkü Fransa içerisindeki terör örgütlerinin örgütleniş ve yaşam biçimine baktığımızda kendilerine güvence olarak Fransa'nın himayesini seçmeleri ve Fransa ev sahipliğinde örgütlenmeleri, Türkiye'nin karşısında bizzat faaliyet yürütmeleri kesinlikle evrensel, dünya görüşüne aykırı bir hal aldığını da bu skandal faaliyetle de görmekteyiz. Bu yapı kesinlikle gelecek süreçte Fransa açısından da tehlike arz edeceği görülmek zorundadır. Çünkü terör örgütlerinin herhangi bir manada insan haklarına yönelik, devlet, toprak bütünlüğüne yönelik bir kaygısı olmaz. Onlar terörden, kaostan ve çatışmadan beslenir. Böyle bir yapının sözde özgürlük mücadelesi denilerek Fransa tarafından destekleniyor olması Fransa'nın uzun vadede esasen karşı karşıya kalacağı geleceğin de net ifadesidir.