24.11.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Hollanda’da Çarşamba günü düzenlenen erken genel seçimlerin sonucu, Avrupa’da şok etkisi yarattı. İslam karşıtı söylemleriyle dikkat çeken aşırı sağcı Geert Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV), 37 milletvekili çıkararak yarışı açık ara önde tamamladı. Wilders’in, sandık çıkış anketleri sonrası verdiği ilk tepki, “Hala kolumu çimdiklemem gerekiyor, o kadar çok sandalyemiz var ki, iki katına çıktık” oldu.
Ülkede İslam ve göçmen karşıtı vaatleriyle dikkat çeken, Kur’an’ı yasaklayıp camileri kapatacağını söyleyen Wilders, kendisinin bile ihtimal vermediği bir şekilde seçimi birinci parti olarak tamamladı.
Hükümet partilerini cezalandıran seçmenler, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun eski başkan yardımcılarından Frans Timmermans’ın liderliğindeki İşçi Partisi (PvdA) ve Yeşil Sol (Groenlinks) ittifakına 25 milletvekili, Türkiye kökenli Dilan Yeşilgöz-Zegerius’un lideri olduğu Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi’ne (VVD) de 24 milletvekili kazandırdı. Seçimlerde Yeni Sosyal Sözleşme Partisi (NSC) 20 sandalye ile dördüncü sırada yer alırken, Türk ve Müslüman kökenlilerin ağırlıkta olduğu Denk Partisi 3 milletvekili çıkardı. Önceki hükümet ortaklarından sol liberal Demokratlar 66 (D66) partisi 10, Hristiyan Demokratlar (CDA) 5 ve Hristiyan Birlik (CU) partisi 3 milletvekili alabildi.
KOALİSYON ŞART
Bu sonuçlara göre hiçbir parti 150 sandalyelik parlamentoda tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamadı. Koalisyon için en az 76 milletvekili sayısına ulaşmak gerekiyor. PVV lideri Wilders, ilk sonuçların ardından yaptığı açıklamada, kendisiyle koalisyona sıcak bakmayan diğer partilere seslenerek, onları “kendi gölgelerini aşmaya” ve birlikte çalışmaya çağırdı.
Bu çağrıya ilk yanıt veren ise Dilan Yeşilgöz oldu. Seçim yenilgisini kabul eden Yeşilgöz, girişimi değerlendirebileceklerini belirtti. NSC’den Pieter Omtzigt de, koalisyon için görüşmeler yapabileceklerini ancak bunun hiç de kolay olmayacağını dile getirdi. Frans Timmermans ise, kapıyı tamamen kapatarak, bundan sonraki görevlerinin “demokrasiyi korumak” olduğunu kaydetti. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Wilders’i ilk kutlayan lider olurken, “Değişim rüzgarları geldi!” ifadesini kullandı. ABD eski başkanı Donald Trump ve aşırı sağcı Fransız lider Marine Le Pen, Wilders’i kutlayan diğer politikacılar arasında yer aldı.
CAMİ KAPATMAYACAK
Wilders ise, sonuçların açıklanmasından sonra, “Kur’an ve camilerin yasaklanması gibi demokratik olmayan ya da anayasaya aykırı tedbirler almayacağız” diye konuştu. Wilders “Hollanda’yı geri alacağız. Hollanda’nın umudu, insanların ülkelerini geri alması. Sığınma tsunamisinin sınırlanması ve insanların cüzdanlarına daha fazla para girmesi” dedi. Aşırı sağcı lider, “Hollandalı yine önce gelmeli; konuşacağımız şey bu. Hükümet oluşumu sol ile olmayacak. Ben merkez sağa, VVD ve NSC’ye bakıyorum. Biz de dahil olmak üzere hepimiz taviz vermek zorunda kalacağız” ifadelerini kullandı.
WILDERS KİM VE NEYİ SAVUNUYOR?
Geert Wilders, Almanya sınırındaki Venlo’da, 1963 yılında Doğu Hint Adaları kökenli bir aile içinde doğdu. Wilders, bir erkek, iki kız kardeşiyle Katolik bir ailede büyüdü. Alman “Der Spiegel”e konuşan ağabeyi Paul Wilders, kardeşinin 80’li yıllarda siyasete ilgi duymaya başladığını, ancak o dönemde ne sol ne de sağ görüşlü olduğunu söylemişti. İklim politikaları ve Avrupa Birliği’ne karşı söylemleriyle de gündeme gelen Wilders, parlamentoya ilk kez 25 yıl önce, şimdi Dilan Yeşilgöz’ün lideri olduğu VVD ile girdi.
'TEK KİŞİLİK PARTİ'
Wilders, “Türkiye’nin yeri Avrupa değil. Üyelik müzakereleri derhal durdurulsun” önerisi, VVD yönetimi tarafından kabul edilmeyince, partisinden istifa etti. 2006’da kendi partisi PVV’yi kurdu, uzun süre tek üyesi kendisi oldu. 2017’de ikinci büyük parti haline geldi. Siyasete girdiğinden beri öfkeyi tetikleyen açıklamalarıyla Hollanda siyasetini karıştıran Wilders, İslamcılar tarafından sık sık tehdit edildi. 2004’ten beri sürekli polis koruması altında olan Wilders, Faslılara “pislik” dediği için de yargılandı ve mahkumiyet aldı. Gençlik yıllarında kaldığı İsrail’de eski başbakan Ariel Şaron’un politikalarından etkilenen Wilders, her fırsatta bu isme duyduğu hayranlığı yineledi.
Wilders’in siyasi yönelimini 2002’de aşırı sağcı lider Pim Fortuyn ve 2004’te radikal İslam karşıtı film yapımcısı Theo van Gogh’un öldürülmesi etkiledi. Avrupa ve Türkiye gündemine 2008’de yönetmenliğini yaptığı 17 dakikalık İslam karşıtı “Fitne” adlı filmle girdi. Wilders, filmde terörün kaynağı olarak İslam ve Kur’an’ı göstermiş, İslam’ın Batı uygarlığını yok etmek istediğini iddia etmişti.
Dönemin Hollanda hükümeti filmin yayınlanmaması için büyük çaba harcasa da, internet üzerinden yayılması engelleyememişti. Ülkesinde filmi ve Müslümanlarla ilgili sözleri nedeniyle hakim karşısına da çıkmış, iki yıla kadar hapis talebiyle yargılanmıştı. Wilders’e, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili paylaşımları nedeniyle de dava açılmıştı.
'PARA HALKA GİDECEK'
Wilders, son dönemde daha ılımlı bir dile sergilemeye başlamış ve “İslam DNA’mızı asla terk etmeyecek, ancak önümüzdeki hükümet döneminde öncelik artık açıkça başka meselelerde olacak... Hollanda’nın şu anda “İslam’ı geri itmekten daha büyük sorunları var” demişti. Wilders, Hollandalı emekliler zorluk çekerken, sığınmacıların lüks içinde yaşadığını savundu ve ülkenin her kuruşunu, sığınmacılar yerine, halka harcama sözü verdi. Wilders’in bu söylemleri halkta önemli karşılık buldu.