02.04.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Edebiyat dünyasında son dönemde yeni bir eğilim var. Bazı romanlar güncellenmiş diliyle yeniden yayımlanıyor. Bu güncellemeden kasıt, cinsiyet ve ırka dayalı saldırgan söylemlerin romanlardan arındırılması. Son olarak, 1976’da ölen ünlü İngiliz polisiye yazarı Agatha Christie’nin romanlarından etnik kökene yönelik vurgular kaldırıldı. Ayrıca söz konusu romanlar, saldırgan üsluptan da arındırılarak yeniden yayımlandı. The Telegraph’ın haberine göre, ABD merkezli HarperCollins Yayınevi, Agatha Christie’nin romanlarından “etnik kökene hakaret veya referanslar” içeren metinlerin kaldırıldığını açıkladı.
Yerliler, yerel oldu
Yazarın 1964 tarihli “Ölüm Adası” romanında, Miss Marple’ın Hint Adaları’ndaki bir otel çalışanını tarif etmek için yazdığı “Çok güzel beyaz dişler” ifadesi yeni baskıda yok. Yine aynı kitapta bir kadın için kullanılan “Bir heykeltıraşın hoşuna gidecek siyah mermerden bir gövdeye sahip” tabiri de kaldırıldı. Başka bir kitapta öfke nöbeti geçiren Hintli bir yargıç karakterini anlatırken kullanılan “onun Kızılderili öfkesi” yerini sadece “öfkesi” ifadesine bıraktı. Agatha Christie’nin Hercule Poirot’nun lüks bir gemi yolculuğundaki cinayet soruşturmasını konu aldığı “Nil’de Ölüm” romanındaki “Doğulu” kelimesi de ayıklananlar arasında. “Oryantal” gibi terimler de kaldırıldı, “yerliler” ise “yerel” olarak değiştirildi. Çocukların kendisini rahatsız ettiğinden şikâyet eden Bayan Allerton’ın “Geri dönüp bakıyorlar ve bakıyorlar. Gözleri tek kelimeyle iğrenç, burunları da öyle. Çocukları gerçekten sevdiğime inanmıyorum” sözleri de yerini “Geri dönüp bakıyorlar ve bakıyorlar. Çocukları gerçekten sevdiğime inanmıyorum” cümlelerine bıraktı.
Bond’da da ayıklama
Daha önce aynı tür “değişiklikler”, Roald Dahl ve Ian Fleming’in romanlarında yapılmıştı. Dahl’ın hikâyelerinde yer alan şişman, çirkin gibi fiziksel görünüme ilişkin sıfatlar çıkarılmış, “küçük adamlar” yerine “küçük insanlar” tanımı kullanılmıştı. James Bond da bunlardan nasibini aldı. Bond’un Harlem’deki bir gece kulübünü ziyaret ettiği bir bölüm ve “oluktaki domuzlar gibi nefes alan ve homurdanan izleyicilere” yapılan atıf, “Bond odadaki elektrik gerilimini hissedebiliyordu” olarak sunuldu okura.
‘Her eser, ait olduğu dönemi anlatır’
Peki edebiyat eserlerindeki bu güncellemeler ne kadar doğru? Edebiyat çağa tanıklık yapma niteliği taşıyorsa bu güncellemelerle aslında bir nevi tahrifat yapılmıyor mu? Yazarların yaşadıkları döneme ait değer yargılarını yansıttıkları satırlar, ırka ve cinsiyete dayalı yeni bir dil oluşturmak için çabaladığımız bu yolun tanıklıkları değil mi? Dönemin kadına, ırka, dine karşı yargılarını okurken o saldırgan tavırların açtığı yaraların bugüne etkilerini görmek, bellek tazelemesi anlamına da gelmiyor mu? Edebiyat ile tarihin her zaman sık ilişkisi olmuştur. Emile Zola’nın “Germinal”ini okuduğumuzda sanayi devriminin etkilerini görürüz. Balzac’ın “Goriot Baba”sı dönemin toplumsal çürümüşlüğünün bir ispatıdır, Tolstsoy’un “Anna Karenina”sı söz konusu çağın kadına bakışının sert bir eleştirisidir. Dolayısıyla romanlar o çağların düşünce yapısını gösterir. Agatha Christie örneğinden yola çıkarsam, onun tabirlerini olduğu gibi okumanın yazarın değerinden bir şey kaybettireceğini düşünmüyorum. Dahası dönemin bakış açısını anlayabiliyorum satırlarından. Bu konuya en iyi çözüm ise Ian Fleming’in, James Bond’un yer aldığı ilk kitabı “Casino Royale”in 70. yılı anısına yayımlanan baskısındaki şu not: “Bu kitap, modern okuyucular tarafından rahatsız edici olarak kabul edilebilecek terim ve tutumların sıradan olduğu bir zamanda yazıldı.”