Cumartesi'Umuda ve tek yürek olmaya ihtiyacımız var'

'Umuda ve tek yürek olmaya ihtiyacımız var'

02.02.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:

“Tek Yürek” dizisiyle ekrana dönmeye hazırlanan Vildan Atasever, “Oynadığım karakterlere karşı da hayatımda da samimi olmaya çalışıyorum. Sevgi çok önemli, okuduğun kitabı, oturduğun koltuğu bile sevmek gerek... Gerçek hikayelere, umuda, teşvik edilmeye ve birlik olmaya ihtiyacımız var”  diyor.

Umuda ve tek yürek olmaya ihtiyacımız var

Umuda ve tek yürek olmaya ihtiyacımız var
Vildan Atasever. “İki Genç Kız” ve “Kader” filmleriyle adını duyurduktan sonra çok sayıda dizide rol aldı. Cesur, deli dolu genç kız olarak başladığı yolculuğuna şimdi yepyeni projesi “Tek Yürek”le devam ediyor. TRT 1’de 7 Şubat’ta ilk bölümüyle ekrana gelecek dizide mahalle kuaförü İlknur’a hayat veriyor. Oyuncuyla İstiklal Caddesi’nde konumlanan Mr. Cas Otel’de bir araya geldik. Bizden beş dakika sonra kocaman gülümsemesiyle içeri giren Atasever’le geçirdiğim sürede zamanın onda nasıl değişimler, dönüşümler yaşattığına şahit oldum. Sanki yıllardır aradığı eksik parçasını sonundabulmuş da tamamlanmış gibi…

Haberin Devamı

Öyle huzurlu, öyle sakin ve öyle ne istediğini bilen biri…

- “Tek Yürek”le ekrana döndünüz. Neydi sizi bu projeye çeken, etkileyen?

Kısmet “Tek Yürek”miş demek istiyorum çünkü daha önce senaryolarını okuduğum başka işler de oldu ama kısmet işte. Önce yapımcımız Ahmet Kayımtu ile tanıştık. Şirketin samimiyeti, titizliği, projeye ve bana olan inancı çok etkiledi. Zeytinburnu’nda yaşanmış gerçek bir hikayeden uyarlanmış dizi. Düşünün, yıllar önce bir hoca çocukların hayatına dokunmuş ve onları buz hokeyinde şampiyon yapmış. Üstelik Türkiye’de bu spor neredeyse hiç bilinmezken... Gerçek hikayelere, umuda, teşvik edilmeye ve birlik olmaya ihtiyacımız var. Aslında tek yürek olmaya ihtiyacımız var.

O yüzden hikayeyi çok sevdim.

Haberin Devamı

- Mahalle kuaförü İlknur rolündesiniz. Projeyle beraber bu meslek adına neler keşfettiniz?

Oyunculuk muhteşem bir iş, yeni bir karakter geliyor karşına ve onu çözmeye, anlamaya çalışıyorsun. Geçmişini, aldığı yaraları, darbeleri ve onlarla nasıl ilerlediğini düşündüm hep. Ardından hemen bir kuaför salonuna gittim. Ama sadece saç veya manikür nasıl yapılır diye değil. Oradaki ilişkiler, diyaloglar nasıl diye gözlemlemek için. Sadece sohbete gelen kadınların olduğunu gördüm. Birçok şeyi öğrendim ama en çok zorlandığım şey, iple kaş almak oldu. Şimdi arkadaşlarım, “Senin salona geleceğiz yakında” diye espri yapıyor.

- Dizide hayatta kötü kadar iyinin de olduğu mesajı var. Ama nedense son dönemde iyiye, iyiliğe inananlar azaldı gibi...

Evet ama bu hayatta senin kendini nereye koyduğun önemli, huzura kavuşturacak en önemli şey bu. Çünkü sen iyi olursan çevren de iyi olur. Önce bireysel olarak iyiliği savunacaksın, iyilikte kalacaksın ondan sonra karşında kötüler varsa onları da hayatında tutmak zorunda değilsin. Öte yandan insanları da anlıyorum; mesela televizyonu açıyorsunuz şiddet, karmaşa artık her şey ortada. Psikolojik olarak etkileniyoruz. Fakat temelde iyilikte kalma durumunu düşünürsek zamanla değişir diye inanıyorum.

“Hat sanatçısını oynadım”

- 2000’li yıllarda ailenin şımarık kızı rollerinde, 2010’larda ise başrol kadın oyuncuların aranılan isimlerinden oldunuz. Bu değişimi, gelişimi nasıl açıklıyorsunuz?

Haberin Devamı

Oynadığım karakterlere karşı da hayatımda da elimden geldiğince samimi olmaya çalışıyorum. Bazen bana kızıyorlar, çok duygusal yaklaşıyorsun diyorlar ama Vildan bu. Her şeyin samimi yaşanmasını istiyorum. Mesleğime de hep böyle yaklaştım, hep inandım, hep sevdim. Sevgi çok önemli, okuduğun kitabı, oturduğun koltuğu bile sevmek gerekli. Her şeyin merkezine bunu koymaya çalışıyorum. Ben oldum artık diyemem, daha çok yolum var. Allah ömür verirse daha nelerle karşılaşacağım kimbilir.

Umuda ve tek yürek olmaya ihtiyacımız var

- Sinemada yeni projeler var mı?

Yeni iki filmim var. Biri hat sanatını anlatan “Dilsiz”. Ozan Çelik, Mim Kemal Öke ve Emin Gürsoy’la oynadık. Çekimler İstanbul ve Safranbolu’da yapıldı. Kütüphanecilik yapan hat sanatçısı bir kadını oynadım. Rolüm için hat dersleri aldım. Şimdilerde evde de kendi kendime hat sanatıyla ilgileniyorum. Kalemi alıp, mürekkepe batırıp harf çıkarmaya çalışmak beni sakinleştiriyor. Tam anlamıyla beceriyor muyum, hayır ama bende bıraktığı his önemli. O dinginlik, sabır beni çekiyor. Bir de otizmli bir adamın eşini canlandırdığım “Sadece Farklı”da oynadım. Filmler, festivallere katılacak ama vizyon tarihlerini bilmiyorum. Bunlar derinlikleri olan projeler. Hayata çok başka bir yerden bakmamı sağladılar.

Haberin Devamı

- Yürüyüş, hayatınızın bir parçası. Bunun dışında ilgilendiğiniz başka aktiviteler var mı?

Okçulukla ilgileniyorum. Şimdilerde hava soğuk olduğu için ara verdim ama açık alanda ok atmayı seviyorum. Havalar güzelleşince devam edeceğim.

- Peki, tiyatro sahnesinde ne zaman göreceğiz sizi?

Tiyatro yapmak için gerçekten ona gönül vermek gerekiyor ve kaygılarınız olmamalı. Hiç yapmadım ve olacaksa metniyle, ekiple, prodüksiyonla bütün olarak içime sinmeli. Seyirci izledikten sonra bir soruyla yüzleşsin, onu gerçekten sevsin istiyorum. Her yıl teklif geliyor, metinleri okuyorum ama daha aradığımı bulamadım.

“Yalnızlığımı seviyorum”

Haberin Devamı

- Ruhunuzu ve oyunculuğunuzu beslemek adına neler yaparsınız?

Evimde kitap okumak, film seyretmek ve bir şeyler karalamak iyi geliyor. İnsanın kendi hayatını kendi yalnızlığını seviyor olması çok güzel. Öğrendiklerimi ya da öğrendiğimi sandığım şeyleri dile getirmeyi, karşımdaki insanla bir konuyu tamam etmeyi seviyorum. Aynı zamanda ormanda yürümeyi çok önemsiyorum. Doğadaki her mucize için Allah’a binlerce kez şükrediyorum. Varlığına, muhteşemliğine inanmak, yanında olduğunu bilmek ve ona aşık olmak çok iyi geliyor. Oyunculuk için de hayatın içinden ve insanlardan besleniyorum. İnsanların gözlerinin içine bakmak ve dinlemek çok önemli. Kendini her şeyden soyutlamak değil de mesela pazara çıkıp alışveriş yapmak gerekli.

“İyi projeler ölümsüzdür”

- 13 yıl önce rol aldığınız “Kader” hâlâ en çok konuşulan filmleriniz arasında. Geçmişteki projelerinize baktığınız zaman neler hissediyorsunuz?

İyi bir iş yaptığın zaman unutulmuyor, eskimiyor. “Kadın İsterse” de “Bıçak Sırtı” da hâlâ konuşulan işler... Çünkü iyi projeler ölümsüzdür. O samimiyet öyle bir geçmiş ki akılda kalıyor. İnşallah yeniden onlar gibi filmler yapabilme şansımız olur.

- “Asla oynamam” dediğiniz roller var mı?

Yok, sevmediğim, görüşünü tasvip etmediğim birini de canlandırırım. Sonuçta ben orada Vildan değilim ki... Her karakterle yeni bir keşfe çıkıp, yeni bir dünyanın içine giriyoruz. Daha önce görmediğim, yaşamadığım biri olduğu zaman onun üzerine daha çok düşünüyor, araştırıyorum. Her insan bir dünyadır. Oynadığım her karakter, hayatıma bir şeyler katıyor. “Klavye Delikanlıları”ndaki Seyran başka, buradaki İlknur başka, “Kader”deki Uğur, “İki Genç Kız”daki Handan başka... Oynamam diye düşündüğümüz şey, daha iyi gelebilir. İşimi gerçekten çok seviyorum.

“Fotoğrafı sosyal medya için çekmiyorum”

- Sosyal medyayı aktif olarak kullanan biri olarak paylaşımlarınızda neye dikkat ediyorsunuz?

Ben çoğunlukla sevdiysem paylaşım yapıyorum. Yani fotoğrafı sosyal medya için çekmiyorum. Çektikten sonra beğendiysem paylaşıyorum. Mesela geçenlerde fidan diktim ve belki başkalarının da aklına gelir diyerek o anı paylaştım. Ama ben bunu giyiyorum, şunları yiyorum şeklinde yaşayanlar da var. Bence onlar asıl benliklerinden kaçıyor, gerçekte kendilerini sevmiyor. Oysa başkaları sizi sevsin, beğensin diye yaşayamazsınız. Dönüp arkanıza baktığınız zaman bir sürü şey kaçırmış olursunuz.