02.04.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Gizem Coşkunarda - gizem.coskunarda@milliyet.com.tr
Gazetede “Selami Şahin’in 50’nci sanat yılı. 16 Nisan’da Bostancı Gösteri Merkezi’nde büyük bir geceyle kutlayacak” diye konuşuyoruz, “Röportaj yapalım”. Büyük hayranı olarak bu fırsatı kaçırmıyorum. Sonra bir telaş alıyor beni. Ya beklediğim gibi biri çıkmazsa? Öyle ya, ne kaprisler gördük! CVK Park Bosphorus Otel’de buluşmak için sözleşiyoruz. Yanımıza gelene kadar otel çalışanlarıyla şakalaşıyor, kimseye selam vermeden geçmiyor. Anlıyorum, endişe edecek bir şey yok. Tam da düşündüğüm gibi biri.
Fotoğraf çekimi bittikten sonra başlıyoruz röportaja. Röportaj demem ne kadar doğru bilmiyorum çünkü bana özel bir resitaldi. Selami Şahin söyledi, ben dinledim. Meğer, Coşkun Sabah’ın “Ayrılmayalım”ı, Tanju Okan’ın “Benim En İyi Dostum İçkim Sigaram”ı hatta en meşhur Roman havası “Kasımpaşalıyım” bile ona aitmiş... 370 bestesi var, 200’ü hit olmuş. Türkiye’de bestelerini okumayan şarkıcı kalmamış. İşin sırrını “yapılmayanı yapmak” olarak tanımlıyor ama bir şeyi de asla unutmuyor ve bu röportajla sevenlerine sesleniyor: “Sizler olmasaydınız Selami Şahin olmazdı. Allah sizleri başımdan eksik etmesin!”
- Dile kolay 50 yıl... Üstelik nota eğitimi bile almamışsınız. Nasıl başladı Selami Şahin’in müzik yolculuğu?
Çocukken bende müziğe karşı bir tutku başladı. Antakya’da doğup büyüdüm. Köyümüzde bir tek ilkokul vardı. Öğretmenlerim bana “Sesin çok güzel, sen çok iyi bir ses sanatçısı olursun” diyorlardı. Nota nedir haberim yok ama içimde müziğe karşı bir tutku var. “Ben şarkıcı olacağım” dedim ve
15 yaşında İstanbul’a geldim.
- Öyle çıkıp geldiniz mi? Kimseyi tanımadan, üstelik çocuk yaşta.
Anne-babamın rızasını alıp çıktım yola. Tabii ki zorlukları oldu. Muhtelif yerlerde çalıştım. Beyoğlu’nda bir otelde çalıştım. Sonra çaycılık, tavukçuluk, ütücülük ne varsa yaptım. Çok acılı günlerim oldu. Ama Tanrı’dan sonra anneme ve babama taptım. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. İMÇ’den önce plakçılar Doğubank’taydı orada bir plakçıda işe girdim; bestecilere kendimi tanıtırım, insanlarla tanışır, albüm yaparım diye. 45’likler var o zaman, longplay bile yoktu.
- Ve düşündüğünüz gibi de oldu.
Çok çalıştım. Notayı kendi kendime öğrendim. Şimdi o kayıtları dinliyorum, benim sesim mi çocuk sesi mi şaşırıyorum. Dönüp baktığımda hayatım gerçekten bir roman. 16 yaşımın sonlarında da meşhur olmuştum.
- 1969’da ilk bestenizle Altın Kelebek ödülü alıyorsunuz ve birden herkes Selami Şahin’i tanıyor.
“Sen Mevsimler Gibisin” ilk bestemdi. Onunla da Altın Kelebek ödülünü aldım.
“Ünlüysen çapkınlık yapma şansın var mı?”
- Kim için yazmıştınız peki?
Eva diye Alman bir sevgilim vardı, ona yazmıştım.
- Eşiniz Didem hanıma hangi şarkıları yazdınız?
Bir defasında Didem bana “Bir gün güneş batmadan seni şu evde göreyim” dedi “Akşam Olmadan Güneş Batmadan Gel” şarkısını yaptım. Yine bir gün çocuklar küçük, evde bunalmış Didem, baş edemiyor. Çok sinirlendi, “Ben annem babamla konuştum, onların yanına gidiyorum” dedi. Ben de “Gidersen git, ardından bakarsam namert olayım” dedim. “Özledim” şarkısını da ona yazdım. İyi ki tanımışım, iyi ki Didem’le evlenmişim, iyi ki üç çocuğumuz olmuş.
- Didem hanımın kıskanç olduğu söylenir ama sizin de çapkın olduğunuz konuşulurdu. Hâlâ kıskançlık var mı?
Seven insan kıskanır bence. Bir gün Kıbrıs’ta sahne bitti, odaya çıktık. Odaya, bir kadın geldi. “Sabah kahvaltı edelim canım” filan bir şeyler diyor. Didem geldi, “Kim bu kadın? Bak şimdi şişeyi kıracağım kafanda” diyor. “Ne bileyim ben kim, vallahi tanımıyorum” diyorum. Sonra koridordan gülerek Mehmet Ali Erbil geldi, “Hediye yolladım sana” diyerek. Şaka yaptı bize. Eğer birisini seviyorsan, ona âşıksan başka her şey hikaye. Ayrıl, her şeyi bitir, ondan sonra istediğini git yap. Ben kimseye yan gözle bakmam. Zaten şimdi teknoloji çok ilerledi, bir de ünlüysen çapkınlık yapma şansın var mı.
- Şarkılarınız yıllardır eskimiyor. Her günün koşullarına uyuyor.
Eser sözcüğü kalıcı demektir. Yüzyıllar da geçse unutulmamalı. “Sen Mevsimler Gibisin” diyorum, 10 yaşındaki çocuklar benimle beraber okuyor. 1974 senesinde yaptığım “Sensiz Olmaz” diyorum, 7-8 yaşındaki çocuk “Olmuyor” diye hemen şarkıyı söylemeye başlıyor.
“Bu beste de sana mı
ait diye şaşırıyorlar”
- Sizi 50 yıldır ayakta tutan, işin püf noktası burada diyebilir miyiz?
Yaratıcı ölmez. Bütün hedefim yapılmamışı yapmak, yazılmamışı yazmak, melodiyi benzetmemek. Taklitler aslını yaşatır. 70’lerde kendi bestelerimle Batı müziği yapmaya başladım. Her türlü beste yapmayı seviyordum, hâlâ severim. Bestelerimde, Türk sanat müziği de var, arabesk de var, Batı müziği de var, Roman havası bile var, “Kasımpaşalıyım”. Opera istesinler, onu da bestelerim.
- Size ait olduğu bilinmeyen ama çok meşhur olan besteleriniz de var.
Evet, herkes “A, Selami bu da mı sana ait?” diye şaşırıyor. Rahmetli Zeki Müren benden 30 şarkıya yakın eser okudu. Gönül Akkor, Behiye Aksoy, Şükran Ay, Tanju Okan... Başka aklına kim geliyorsa, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu... Bir bakıyorum Türkiye’deki şarkıcıların yüzde 90’ı benim bestelerimi okumuş. Çok sevdiğim arkadaşım Coşkun Sabah “Ayrılmayalım”ı okudu benden. O şarkıyı onun bestesi zannederler mesela.
- Tüm bunlar size ne hissettiriyor? Aynı zamanda çok mütevazısınız.
Hayatımda benden büyük insan görmedim ama kimse benden küçük değildir. Hasat zamanında tarlaya bak, dolu başakların başı eğik, boş başakların başı dik olur. Ben “Selami bey sizi seviyoruz, fotoğraf çektirelim mi?” diye soranlara hava yapamam. Ben kıramam insanları, kimseye emredemem, kimseden daha büyük göremem kendimi. İnsanlar birbirini tamamlar.
“50 yıldır sevenlerim sayesinde varım”
- Dönüp baktığınızda geçen 50 yılınız için ne söylemek istersiniz?
Hâlâ inanamıyorum 50 yıldır Selami Şahin var. 50 yıldır Selami Şahin varsa sevenlerim sayesinde var. Bunlar samimiyetle söylediğim sözler. Sizinle ne kadar fotoğraf çektirsem, size ne kadar ilgi göstersem, ne kadar yeni besteler yapsam, şarkılar söylesem hakkınızı ödeyemem. Sevenlerime sesleniyorum, Allah sizi başımdan eksik etmesin.
- 50’nci sanat yılınızı Bostancı Gösteri Merkezi’nde kutlayacaksınız. Neler olacak büyük gecede?
16 Nisan’da kutlayacağım. Eski fotoğraflarımı yayınlayacağım. Nostalji yapacağız. Selami Şahin nereden nereye geldiği göreceğiz. Başka büyük sürprizler de var ama şimdi söylemeyeyim.
“Şarkılarımın hikayeleri anlatmakla bitmez”
- 370 tane besteniz var... Bunların 200’ü hit. Sürekli yanınızda taşıdığınız ve not aldığınız bir defteriniz mi var? Nasıl oluyor bu iş?
Bugün beste yapacağım diye kendimi şartlamam mümkün değil. Oturduğum yerde çay kahvemi içerken birden aklıma bir söz ya da melodi gelebiliyor. Birisinden etkilenebiliyorum. Bekarken hep aşklarım için yazdım. Yaşadığım ya da arkadaşlarımın yaşadığı olaylar için yazdım. Bir arkadaşım “Selami ben deliler gibi âşığım. Unutmaya çalışıyorum ama unutamıyorum, Allah canımı alsın da kurtulayım” diye ağlaya ağlaya derdini anlattı. Kendimi onun yerine koydum ve “Tanrım” şarkısı oradan çıktı. Anlatmaya kalkarsam ne bestelerimin hikayeleri biter de ne de onları okuyan kişilerin sayısı.