27.10.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya
Al Pacino’nun görme engelli emekli albay rolüyle hafızalara kazınan tango sahnesini hatırlatacak şekilde “Por una cabeza” çalıyor fonda. Şık giyimli iki çift sahnede, birbiriyle uyum içinde adımlarını atarken bir yandan da eğitmenin direktiflerine göre postürlerini iyileştiriyor, spotların üstlerine vuracağı anın provasını yapıyor. Bir farkla: Çiftlerden biri görme, diğeri işitme engelli.
Harun Sarıkaya ile Ayşenur Çakır ve Sönmez Naçar ile Ebru Akay, Turkcell’in “Dans ile Diyalog” projesi kapsamında tango eğitimi alan dört çiftten ikisi. Çiftlerin tamamı, biri görme diğeri işitme engelli partnerlerden oluşuyor. Yaklaşık 8 ay boyunca Arjantin Tango Eğitmeni Elif Ömüriş’ten ders almış ve mayıs ayında da sahneye çıkmışlar. Amaç, hem engellerin nasıl aşılabildiğini hem de dansın ne kadar güçlü bir diyalog aracına dönüşebildiğini göstermek.
“Dans ile Diyalog” projesi, Londra’da düzenlenen Digital Impacts Awards’tan da iki ödülle dönmüş. Ekibin tamamı, aynı zamanda Turkcell’in “Karanlıkta Diyalog” ve “Sessizlikte Diyalog” adlarıyla Gayrettepe metro istasyonuna taşıdığı müzelerde çalışan rehberlerden oluşuyor. Bu müzeler, engellilerin dünyasının deneyimlenmesi yoluyla önyargıların aşılması ve gündelik hayatta son derece zayıf olan iletişimin güçlendirilmesi niyetiyle tasarlanmış. Şu anda 21 ülkede uygulamaları mevcut.
“Farklı davranmadım”
Tango eğitmeni Elif Ömüriş de diyalog müzelerini gezip etkilenenlerden. Müzenin kurucularından Hakan Elbir’le günün birinde yolu kesişiyor ve birlikte ne yapabiliriz diye düşünmeye başlıyorlar. Elbir’in aklında bir dans fikri olduğu ortaya çıkıyor, Elif Hoca da “O halde tangoya ne dersin?” diyor ve kolları sıvıyorlar: “Tango, bir lider ve takipçi arasında gelişen bir lisan. Kişiler kendi rollerini ve karşıdakinin rolünü iyi kavradığında bu lisanı iyi konuşur. Bu yüzden empatiye açık insanlar tangoyu çok daha rahat icra edebilir. Rehberlerin de empati yeteneği çok gelişmiş olduğu için tangoda öngördüğümüzden çok daha hızlı yol aldık” diye anlatıyor aylar süren eğitim sürecini. Projenin bir görme engelliyle bir işitme engelliyi tangoda buluşturması bakımından dünyada bir ilk olduğunu söylüyor: “İlk derste nereden başlasam diye düşündüm; çünkü daha önce engelli bir grupla çalışmamıştım. Sonra herkese nasıl anlatıyorsam onlara da öyle anlatabilirim, bildiğim tek yol bu diye düşündüm ve farklı davranmadım. Sanıyorum onların da bizden istediği sadece buydu. Bunun işimizi kolaylaştıran ilk büyük adım olduğunu sonradan anladım.”
Kelimeler de çoğalmış
Süreci dinlemek üzere bu kez rehberlere dönüyorum. Ebru, başlangıçta büyük endişe duyduğunu anlatıyor: “Umutsuz bakıyordum, bir iki deneriz ve yapamayınca vazgeçeriz diye düşünmüştüm. Yapabildiğimizi gördükçe daha da heveslendim.” Harun da bunun en büyük motivasyon olduğunu söylüyor: “Yapabiliyor olmak her insanı mutlu eder. Bu işe başladığımızda hoca takdir ediyor, izleyenler beğeniyor ve iyi bir şey yaptığınız duygusu oturmaya başlıyor. Çünkü o kadar değişik bir şey ki bu, bir şey yapıyorsunuz ve kendinizi görmüyorsunuz. Bu yüzden insanların geri bildirimi sizi daha mutlu ediyor ve daha iyisini de yapabilirim demeye başlıyorsunuz.”
Sahneye çıkmak hepsinde müthiş bir heyecan dalgası yaratmış. Ayşenur, beş dakika boyunca bacaklarının titrediğini anlatıyor, Sönmez alkışlanınca çok duygulandığını söylüyor. Ebru, bütün bu sürecin monoton hayatına renk kattığını düşünüyor.
Müzede aynı ortamda çalışsalar da partnerler arasında tangodan önce bir iletişim yokmuş. Harun’un deyişiyle, “Onlar bizi duyamıyor, biz onları göremiyoruz, nasıl olsun?” Dansla birlikte bir diyalog kurulmuş; birbirlerinin odasına gidip hal hatır sormaya, molalarda tango provası yapmaya başlamışlar. İşitme engelli rehberler, akıcı konuşamadıkları için başta konuşmamayı tercih ederken, zamanla dansta gösterdikleri ilerlemeye paralel olarak kelimelerini de çoğaltmış, çiftler birbiriyle konuşmaya başlamış.
Şimdi “Tango yapıyorum” dediklerinde insanların şaşkınlıkla karşıladığını anlatıyorlar. Hepsinin niyeti derslere devam edip daha ileri seviyede tango yapabilmek. Bir yandan omuz silkerek söylüyor Harun: “Kimse engelsiz yaşamıyor ki… Herkesin çevresiyle, ailesiyle ilgili bir sürü engeli var, sadece alman gereken pozisyon önemli. Doğru pozisyonu bulana kadar da mücadele ediyorsun.”
Yoğun talep var
Tango eğitim videoları, Turkcell’in görme engelliler ve işitme engelliler için geliştirdiği “Hayal Ortağım” ve “İşaret Dilim” uygulamalarına eklendikten sonra derslere ilgi de artmış. Tango öğrenmek isteyen birçok engelli kişi, “Karanlıkta Diyalog” ve “Sessizlikte Diyalog” müzelerine ulaşarak taleplerini iletmiş. İlgi üzerine fiziksel engeli olan ve olmayan herkesin başvurabileceği şekilde müzede tango dersleri başlatılmış.
“Anlatmak istediğimiz ‘Kör olmak çok zor’ falan değil”
Tango çiftlerine “Karanlıkta Diyalog” ve “Sessizlikte Diyalog” müzelerindeki deneyimlerini soruyorum bu kez. Katılımcıların çoğunlukla rehberleri dinlemeye ve anlamaya hevesli olduklarını anlatıyorlar. Harun, müze deneyiminin rehberi de geliştirdiği görüşünde: “Turun sonunda aslında herkese bunun yaşandığını, insanın beş duyuya sahip olmadan da kendi İhtiyaçlarını karşılayabilecek noktada var olabildiğini anlatmak istiyoruz. Yoksa anlatmak istediğimiz ‘Kör olmak çok zor’ falan değil. Kör olmak ya da sağır olmak ya da bir uzvunun eksik olması senin yaşamını zorlayan bir şey değil; seni asıl zorlayan yaşam alanlarının buna uygun olmaması.”