13.07.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
Güliz Ayla “Olmazsan Olmaz”la çıkıp geldiğinde romantik dizilerin vazgeçilmez aşk şarkısı, müzik kulüplerinin ve radyoların en çok çalınan parçası oldu. 16 yaşından beri sahnelerde olan şarkıcı yeniyi denemekten korkmayanlardan. Sony Music etiketiyle yayınlanan yeni teklisi “Öyle Sev” alışageldiğimiz akustik tınılardan sıyrılıp daha elektronik bir soundla karşılıyor dinleyicilerini. “Değişmeyi ve değişimi seviyorum” diyen müzisyenle yoğun konser takviminin arasında Arnavutköy’de bir araya geldik.
- Akustik tınılarla bezeli albümlerin ardından yeni tekliniz “Öyle Sev” elektronik ve ritmi daha yüksek bir parça. Siz nasıl anlatırsınız bu müzikal evrilişi...
Genel kavramlar dışında müziği kategorize etmeyi çok mantıklı bulmuyorum. Ben bir müzisyenim, besteciyim, söz yazarıyım ve gerçekten hangi etiket altında müzik ürettiğimin pek bir önemi yok kendi sözlerimi yazdığım, kendi bestemi yaptığım ya da kendi hikayemi anlattığım sürece. Müzikal soundumuzu biraz da çalıştığımız insanlar belirliyor. Beğenileriniz değişiyor, dinledikleriniz değişiyor ama özünüzde hep aynısınız aslında. Hikaye hep sizin. Evet, biraz daha elektronik tınılar var parçada. Bunun en büyük nedeni Ufuk Kevser ile çalışmam. Onun işlerini çok beğeniyorum, elektronik müzik yapıyor. Bundan sonra bambaşka tarzda bir aranjörle bambaşka bir şey de yapabilirim.
- “Yaptığım her single ya da albümde başkalarının yorumlarına önem veriyorum” demiştiniz. Son çalışmanızda gözlemlediğimiz değişimde bu yorumların etkisi var mı?
Dinleyicilerimle ilgili gözlemlediğim şu, benim akustik soundla yaptığım işleri çok seviyorlar ve ona biraz bağlı kalmamı istiyorlar. Ama bu da benim müziğe bakışıma ters. İlk çıkışım “Olmazsan Olmaz” ve hep o şarkı gibi bir şey yapmak beni mutlu etmez. Dinleyiciyi daha mutlu edecek belki o yönde çok yorumlar alıyorum ama ben mutlu olmayacağım. Ben biraz daha özgür davranmayı, farklı insanlarla tanışmayı ve çalışmayı seviyorum. Kariyerimi hep buna göre planlıyorum. Karakterim de böyle, ruhum da böyle. Bu yüzden değişmeyi ve değişimi seviyorum. Devam da edeceğim.
- Klipte istediği şeyin peşinden koşan ve elde etmek için bir takım oyunlar oynayan bir kadın var. Siz ne kadar yakınsınız klipteki kadına?
Yüzde yüz aynısı. Ben çok sabırlıyımdır. Çalışkanımdır. Bir şeyi istiyorsam muhakkak yaparım. 10 yıl sonra olabilir bu, gerekirse 10 yıl da beklerim. Çünkü ne istediğini bilen biriyim. Onu istiyorsam istiyorum demektir peşini bırakmam.
- Peki, aşk... Bunca aşk şarkısının söz yazarı nasıl tanımlıyor aşkı?
Aşk çok tehlikeli bir şey bence ama aynı zamanda hayatın bir parçası. Aşk olmadan yaşanabileceğine inanmıyorum. Hayat motivasyonunu çok artıran bir şey olduğunu düşünüyorum. Geçenlerde birinin sosyal medya hikayesinde gördüm Bob Dylan’ın, “Aynı anda anlayışlı ve aşık olamazsınız” sözünü paylaşmış. Kesinlikle buna katılıyorum ben de. Hayattan eksik olmaması gereken bir duygu. Hayata karşı tutkunuzu ve motivasyonunuzu artırıyor. Ben seviyorum aşkı.
- 31 yaşında genç bir kadın olarak hayata, ölüme, müziğe, çalışmaya, dostluğa bakışınızda neler değişti? Neler öğrendi Güliz Ayla?
Çok sıkıntılı dönemlerim oldu, yakın zamanda da annemi kaybettim. Hayatım şahane geçiyor aynı anda büyük bir mücadale de veriyorum. Çok küçük yaşta babamı kaybetmiştim. Hayatımda sürekli hastalıklar, yakın ölümleri oldu. Bu aşırı hırpalayan ve yoran bir meslek. Ben başından beri müdanasız davrandığımı hissediyorum. Öyle büyük acıları tadınca, şunu söylüyorsun kendine “Sakin ol dünyayı kurtarmıyorsun. Yazıyorsun, çiziyorsun, şarkı söylüyorsun, insanlarla paylaşıyorsun, onlar da güzel karşılıyor” gerçekten şükürler olsun. Başka ne isteyebilirim ki? Daha çok para, mal mülk, şan şöhret... Bunlardan çok erken zamanda gelen bir farkındalıkla sıyrıldım. Bütün yakın arkadaşlarım, sosyal çevrem aynı. Eskisine göre daha iyi kazanıyorum hayat standardım değişti ama hayatımdaki hiçbir şeyi değiştirmedim. Müziğin avantajlarını maddiyatından değil maneviyatından sokmaya çalışıyorum hayatıma.
- İddialı bir parçayla sektöre giriş yapıp sonra bir türlü tutunamayan isimler var, 2015’te “Olmazsan Olmaz” ile başlayan yükselişiniz devam ediyor. Bu yükselişi, bu kaygan zeminde ayakları sağlam yere basmayı nasıl sağlıyorsunuz?
“Olmazsan Olmaz” bambaşka bir şeydi. Benim YouTube’da en çok dinlenen şarkım. Konserlerimde hâlâ insanların en çok çıldırdığı en çok istediği şarkı. Bu şarkının ulaştığı rakamlara ulaşan bir şarkım olmadı şu ana kadar. Bunu başarısızlık olarak gören bir kitle de var. Ama o başka bir şeydi bitti artık. Onun gibi bir şey yapmam, onu tekrar etmeye çalışmam ki aslında yapılabilir neticede bir matematiği de var müziğin. Ama bu benim tarzıma, tavrıma, hayat görüşüme uygun değil. Ayaklarım yere sağlam basıyor çünkü çok fazla kötü tecrübem var şu hayatta. Listelerde 1 numara olmadım, şarkım 150 milyon tıklanmadı kötü tecrübe değildir emin olun. Günün sonunda kimse zarar görmeyecek bu durumdan. 1 numara olsanız ne olacak 10 numara olsanız ne olacak? Buna benzer hırsları tamamen geride bıraktım. Her zaman işimin peşindeyim, yeni çıkan şeyleri dinlerim, eleştiririm, eleştiriye de açığımdır. Ama hayatımı bu tarz başarıların üzerine kurmuyorum. Kendi mutluluğum üzerine kuruyorum. Önce ben diyorum. “Olmazsan Olmaz” kadar izlenmeyen ya da dinlenmeyen bir şarkım olduğunda bile ondan aynı hazzı alabiliyorum.
- ”Öyle Sev”i sadece yaz şarkısı olarak tanımlamak doğru olmasa da mevsimin ruhunu, enerjisini sonuna kadar yansıtan bir parça. Nasıl bir yaz bekliyor sizi?
Yoğun bir yaz geçiriyorum. Bu yaz Bodrum’a gidip geliyorum konserler için. Arada diğer konserler de var. Bir yandan sürekli yeni şarkılar yapıyorum. Güzel bir şeyler de gelecek çok ara vermeden. Bunu da müjdelemiş olayım ilk defa sizinle. Üretime devam. Eylül sonuna kadar böyle geçecek. Ama çalışmak güzel. Hayalini kurduğum hayatı yaşıyorum şu an.
“Sıla hayattaki şanslarımdan biri”
- İlk çıktığınız günden beri Sıla’ya benzetildiniz. Siz de “Hamurumu o yoğurdu, bana çok destek oldu” demiştiniz. Hem dinleyiciler hem de siz artık bu benzerlik durumunu aşmış görünüyorsunuz...
Sıla benim hayattaki şanslarımdan biridir. Çok emeği var bende. O bence Türkiye’de kadın müzisyenler arasında ilk beşte hatta cinsiyetçi olmayalım müzisyenlerden diyelim. Ülke müziğinde de çok önemli bir yeri var. Onun kadar güçlü ve baskın bir karakterin etkisi altında kalmamak mümkün değildi belki de. Bizde yeni çıkan herkes hep birine benzetilir, ben de yapardım bunu. Şimdi biraz daha dikkat ediyorum mesela. 4-5 yılda ne değişti derseniz “Şunun gibi olmuş dememeye” dikkat ediyorum. Ne güzel ne mutlu bana Sıla’ya benzetilmek. Albümün prodüktörü oydu, prodüktör başkası olsaydı ona da benzeteceklerdi. Şimdi benzetmeler geride kaldı. Artık böyle yorumlar da çok azaldı. Bunu başarabilmek de mutluluk verici. Çünkü özgünlük çok güzel bir şey. Varolan bir şeyin ikincisi olmanın bir manası yok. Sıla benim için başlangıç noktasıdır ve her zaman gurur duyarım.
“Avokadolu makarnamı çok severler”
- İstanbul’da yalnız kaldığınız zamanları nasıl geçiriyorsunuz?
İstanbul’da vaktimin büyük çoğunluğunu evde geçiriyorum. Film izlemeyi, dizi izlemeyi çok seviyorum. Kitap okuyorum. Bisiklete biniyorum. Bir bisiklet takımım var zaman zaman birlikte bisiklete biniyoruz. Bisiklet de bir özgürlük hissi yaratıyor. Sahilde rüzgar yüzünüze çarpıyor, kulağınızda müzik... Yemek yapmayı çok seviyorum. Bu ara hiç vaktim yok ama yemek yapmayı özlüyorum. Güzel yemek yaparım, arkadaşlarım özellikle soğan çorbamı, avokadolu makarnamı, balkabaklı cheesecake’mi çok severler.