03.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Asu Maro / asu.maro@milliyet.com.tr
Deniz Çakır, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” dizisinde bir mafya babasının ceketi omuzunda gezen, gerekti mi lafı gediğine koyan karısı Meryem’i, “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” adlı oyunda sinir kirizinden intiharın eşiğine gelmiş bir yazarı oynuyor. Bunların arasına da tek başına çıkmayı sevdiği yolculuklarda ona yarenlik eden fotoğrafı sığdırıyor. Serdal Güzel’le birlikte 151 dublaj sanatçısını fotoğrafladıkları “Rabarba” sergisi Antalya Altın Portakal Festivali’nde da açılış yaptıktan sonra İstanbul Soho House’da seyirciyle buluştu. Çakır’la fotoğrafla başlayıp diziye ve tiyatroya uzanan bir söyleşi yaptık.
Hep hayranlık duyduğunuzu söylediğiniz perde arkasındakilere saygı duruşu niteliğinde bir fotoğraf sergisi açtınız. Nereden çıktı bu fikir?
“Yaprak Dökümü” zamanında ben cep telefonuyla set arkası emekçilerini çekiyordum deli gibi. Yönetmenimiz Mesude Eraslan “Senin kadrajın ne kadar iyi, bunu değerlendir” dedi, ben de gittim profesyonel bir makine aldım ve sokakta insanları çekmeye başladım. Sonra Serdal Güzel’le tanıştım. “Rabarba diye bir projem var” dedi: “Seslendirme sanatçılarını çekeceğim, beraber çeker miyiz?” “Tabii ki” dedim. 2009-2011 arası çektik.
Sanatçılar nasıl karşıladı başta fikri?
En popüler olan, en gelmez belki dediğimiz bile koşa koşa geldi, kimse hayır demedi. Mehmet Ali Erbil, Oktay Kaynarca, Cem Davran, Toron Karacaoğlu, hepsi koşa koşa geldi. Çünkü herkesin hayatında mühim bir şey dublaj. Şener Şen bile ilk dublajla başlamış, ilk ekmek paralarını kazandıkları iş.
“Yenge gibi karşılandım”
İki sezondur devam eden bir oyununuz var: “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır”. Sanırım Türkiye’nin neredeyse her yerine gittiniz...
Evet, epey gezdik. Aysa zaten çok gezen bir prodüksiyon tiyatrosu, talep çok yüksek olduğu için. Ben de herhalde rekor kırmışımdır, hem dizi yapıp hem bu kadar gezerek.
En çok nerede reaksiyon aldınız, Karadeniz’de özel bir ilgi oldu mu mesela?
Oldu, o sanıyorum diziyle alakalı. Trabzonlu bir kadını oynadığım için orada yenge gibi karşılandım. Ama en güzel, en gerçek tepkiyi Ankara’da aldık. Oyun pek çok yerde karşılığını buldu ve beni çok şaşırttı. Sadece gülmek ya da popüler oyuncuları görmek için gelmediler. Çıktıklarında özelikle kadınların tepkileri çok güzeldi.
Hayatta ne tarafa yatkınlığınız daha fazla, dram mı komedi mi?
Ben dramı çok seviyorum ama komedi potansiyelim de çok yüksek. Şu anda yapılan komediler çok zorlama, öyle bir şey istemiyorum, gerçekten güldüğüm bir şeyin içinde olmalıyım.
“Dizide ev sahibi gibiyim”
Aslında “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”daki Meryem’in kendince bir komedisi vardı, özellikle başlarda kocasıyla olan diyaloglarında...
Dışarıda o kadar trajik şeyler yaşayan adam evde kadının karşısında farklı olduğu için komik oluyordu. Bir de güzel yazıyorlar ve o vurdu kırdının yanında bu tarafı, naifliği insanı gülümsetiyor.
O vurdu kırdı ile ev hayatı arasında bir denge tutturmaya çalışıyor dizi, diğer mafya dizilerinden farklı olarak...
Aslında sanki “Kurtlar Vadisi”nin devamı olarak görülse de ondan çok bağımsız. Bizi ve seyirciyi şaşırtan yanı ev tarafının ve kadınlar dünyasının olması. Düşünsene bizim dizide ben varım, Sanem Çelik var, Meryem Uzerli var... Nasıl bir kadın hikayesi olmaz ki burada?
As kadınların buluşması nasıl bir sonuç doğurdu?
Valla ben biraz ev sahibi gibi hissediyorum ve hiç öyle egolarım olmadığı için onları çok güzel ağırlıyor gibiyim. Bir de çok tatlı ve yetenekli iki kadın geldi hayatımıza Allah’tan. Mümkün olduğınca birlikte sahnemiz olsun istiyorum, çok eğleniyoruz çünkü. Çok güzel denk geldi, Meryem’in oynadığı karakter aksiyon ve renk kattı. Sanem ilk girdiğinde karşı karşıya gibi olmuştuk ama hikaye öyle bir yere geldi ki biz şimdi yan yanayız. Ben iyi oyuncularla paslaşmayı çok seviyorum. Erkek takımı zaten iyiydi, şimdi kadın partnerlerim de çok iyi.
Önümüzdeki sezon için yeni hayalleriniz, projeleriniz var mı?
Hayaller çok. Sahne üzerinde başka performanslar, içinde müzik de olan, tiyatro da olan, dans da olan, daha performansa dayalı işler yapmak istiyorum. Ama doğru insanlarla karşılaşmak gerekiyor. Öyle de şeyler oluyor sanki hayatta, güzel insanlarla karşılaşıyorum bu aralar, seneye daha farklı, şaşırtacak şeyler yapmak istiyorum.
“Herkesin kendi dünyası olmalı”
Tek başınıza seyahate çıkar mısınız?
Çok severim. Mesela Bodrum’a giderim, Gümüşlük’e. Sonra Akyaka’ya geçerim. Orada üç gün, orada üç gün... Her yaz tek başıma tatil yaparım. Oranın esnafıyla arkadaş olurum. Kalabalığı çok severim ama mutlaka her yaz bir 10 gün ayırırım kendime.
Hayatınızda bir sevgili varken buna karşı çıktığı olmuyor mu?
Öyle sevgililer seçmiyorum, ona karar verdim hayatımda. Beni olduğum gibi seven insanlara yükseliyorum ben de. Benim ne olduğum belli, ben yalnızlığı çok seviyorum, ilişkilerde mıç mıç yaşayan biri asla olmadım. Herkesin kendi alanı, kendi dünyası olması gerekiyor.
“Biri girdi hayatıma, sitemi aldı”
Seyirciyle kurduğunuz ilişkiden memnun musunuz?
Hesap sormamalarını istediğim fotoğraflarda yorumu kapatıyorum. Çünkü bir şey koyuyorum, seven sevmeyen yargılamaya başlıyor. Ben hayatımdan yargılamayı çıkaralı iki sene oldu. Bir de sitem insanı çok yoran bir şey, geçen ağustostan beri de sitem yok hayatımda.
Nasıl bu kadar kesin bir tarihi olabiliyor?
Hayatımıza giren insanlarla alakalı. Biri girer hayatına, o sitemi alır götürür senden. Ben eskiden çok sitem ederdim her şeye, hayata, kendime en çok. Ama biri girdi hayatıma, o sitemi benden aldı, çok da iyi etti.