09.04.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
axcum021.jpg Uğur, Hatice (16), Kemal (15) ve Uğur (12) Kayayı iki gün üst üste sokakta çaktırmadan dinlemiş. Daha sonra onları ellerinden tutup Unkapanına götürmüş. Gruba Beyoğlu Mızıkacıları adı konulmuş, hemen ardından da onların bestelerinden oluşan bir albüm yapılmış. Beyoğlu Mızıkacılarının ilk albümü "Kaçalım" 15 gün önce piyasaya çıktı. Albümdeki çıkış parçası olan bu şarkıya klip de çekildi. Şimdilerde Beyoğlu Mızıkacılarının keyfine diyecek yok, çok mutlular. Televizyon programlarına katılıyor, okullarda konserler veriyorlar. Grup, her ne kadar üç kişiden oluşuyor gibi görünse de kısa zamanda genişleyeceğe benziyor. Çünkü Kaya ailesinin 12 çocuğu da müzikle büyüyor. Türk filmlerinde şöyle bir sahne olur: Birisi veya birileri sokakta müzik yapar. O sırada yoldan geçen yetenek avcısı yapımcı, cüzdanından kartvizitini çıkarıp uzatır. Ardından sihirli kelimeler ağızdan dökülür: "Yanıma gel, sana kaset çıkarayım." Böyle bir sahneyi İstiklal Caddesinin belki de en küçük sokak müzisyeni Kaya kardeşler de yaşamış. Ama karşılarındaki ne müzik yapımcısıymış ne de onlara kartvizit uzatmış. Şarkıcı Mustafa Kemal Kaya: Hayat bizi buna zorladı. Biz 12 kardeşiz. Babamız müzisyendi. Şarkıcıların albümlerinin kayıtlarında ney çalardı. İki yıl önce beyin kanaması geçirdi, felç oldu. O hastalanınca bu kez annem pazarda tişört falan satmaya başladı. Bütün yük annemin sırtına binmişti. Pazarda kazandıkları evin ihtiyacını karşılayamıyordu. Biz de üç kardeş Beyoğlunda çalmaya karar verdik. Siz neden sokaklarda müzik yapıyorsunuz? Hatice Kaya: İlk başlarda az kazanıyorduk, günde 6-7 milyon. Şimdilerde 20-25 milyon kazanıyoruz. Çünkü biz çok güzel besteler yaptık. İnsanlar müziğimizi, bizi seviyor. "Kaçalım" albümü piyasaya çıktıktan sonra da sokakta çalmaya devam ettik. Çalarken aynı zamanda albümümüzü de satıyoruz. Kaç para kazanıyordunuz günde? Uğur Kaya:Okul masraflarını çıkarıyoruz, müzik aletleri alıyoruz, kalan parayı da annemize veriyoruz. Hatice K.: Biz çok acı çektik ya... En büyük acı parasızlıktır. Aslında en çok acıyı annem çekti belki. Bize o yoklukta bile her istediğimizi almaya çalıştı ama kendisi çöktü. Ne yapıyorsunuz kazandığınız parayla? Hatice K.: 10 parça var, hepsini de biz yaptık. Sözleri genellikle bana, müzikleri de Kemale ait. Albümden biraz bahsedelim... Hatice K.: Bu albümde yok ama benim kıymalı börek üzerine yazdığım bir şarkı da var. Albümdeki aşk şarkılarını bir sevgilim var da ondan esinlendim diye yazmadım. Çevremdeki insanların öykülerini duyuyordum. Bunları hissederek yazdım. Kemal K.: Kabul ediyoruz, biz çocuğuz ama şarkılarımızı büyükler için yaptık. Şarkılarınız hep aşk üzerine yazılmış. Bu yaşta aşkı çözmüş gibisiniz? Kemal K.: Mutlaka gürültülü bir ortamda yazılır. Babam yapılan şarkıya "olmuş" derse o şarkı olmuştur. Onu hemen repertuvarımıza koyarız. Şarkılarınızı nasıl yaparsınız? Uğur K.: Biz de bilmiyoruz ki. Ben şarkılarınızı dinledim ama ne tarz çaldığınızı anlayamadım. "Sabah çay bardağının sesini duyan kalkar" Uğur K.: Zor ama güzel. Hatice K.: Ben bir-iki kardeş olsaydık evimiz bu kadar neşeli olmayacaktı diye düşündüm hep. Anneniz ve babanızla birlikte evde 14 kişi yaşıyor. Bu kadar kalabalık bir evde yaşamak zor değil mi? Hatice K.: Üç oda bir salon. Kemal K.: Eve sığmakta biraz zorlanıyoruz. Herkes bulduğu yerde yatar. Sabah çay bardağının sesini duyan kalkar. Kahvaltılarda, yemeklerde ev gürültülüdür. Çay bitti, peynir bitti diye kavga çıkar. Hatice K.: Akşamları evde toplanıp kim ne çalıyorsa müziğe başlarız. Eviniz kaç odalı? Üçümüz de gitar çalabiliyoruz. Ben gitarın dışında piyano da çalıyorum. Evde bir sürü enstrüman var. Keman, darbuka, ritim sazları, mızıka, bas gitar, elektro gitar... Diğer kardeşlerimiz de kendi çaplarında çalar. Bu yüzden grubun yeni üyeleri de yolda yani. Onlar da büyüyünce bize katılacaklar. Evde kim ne çalar? Uğur K.: Oynamaz olur muyumuz? Saklambaç, körebe, futbolu çok seviyoruz. Ama müzik ruhun gıdasıdır. Onun için müziğe daha çok zaman ayırıyoruz. Siz yaşınıza uygun davranıp sokakta oyun oynamaz mısınız?