CumartesiBeygirin gücü arabada, yuları kimin elinde?

Beygirin gücü arabada, yuları kimin elinde?

08.05.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Araba tembellik demekti. Delikanlı adam at sırtında dıgıdık dıgıdık gitmek dururken, niye çıtkırıldım hatunlar gibi arabaya binsindi? Araba kadın içindi... Fakat nasıl olduysa oldu, otomobili erkekler sahiplendi, iyi mi?

Beygirin gücü arabada, yuları kimin elinde

Eski dönem filmlerini hatırlayın; kadınlar arabaya biner, erkekler at sırtında arabanın önünde, arkasında, yanında gider ya hani. Osmanlılar'da da erkeğin at yerine arabaya binmesi kabul edilebilir bir şey değildi. Arabaya kadınlar, elbette sadece saraylı kadınlar biniyordu. Araba kadın içindi. Bir kadın arabaya binebilecekken niye at sırtında dolanıp da kendine eziyet etsindi ki?Bu esnada erkekler de yavaş yavaş araba dururken at sırtında dolanmanın saçma olduğunu, üstelik uzun yollarda at binmenin bacaklarını ve kıçlarını acıttığını idrak etmeye başladılar herhalde.Atın arabaya üstünlüğü neydi, daha hızlı gitmesi mi?Sonra işte arabaya motor eklendi, ahşabın yerini metal ve kadının yerini de erkek aldı. Araba ne zaman erkeklerin güç göstergesi haline geldi? Oysa arabaya binmek bırakınız gücü, güçsüzlüğün göstergesi değil miydi? Fransız Krallığı'nın ilk hanedanı Merovenjlerin son temsilcileri yolculuklarını atla değil de arabayla yaptıkları için "tembel krallar" diye küçümseniyorlardı mesela. Bir erkek nasıl olur da "karı gibi" arabaya binerdi? Elbette hiçbir zaman arabadan topyekun vazgeçmedi kadınlar. Otomobil kullanan kadınlar hep vardı, üstelik son yıllarda sayıları da hızla artıyor. Otomobil sadece erkeklere bırakılmayacak kadar konforlu bir şey!Hem kadınların tabana kuvvet yürüyerek ya da sıkış tepiş toplu taşıma araçlarına binerek "güç gösterisi yapmak" gibi bir derdi de katiyen olmadı. Bir dönem "para" ve tabii "karar yetkisi" çoğunlukla erkeklerde olduğu için otomobiller de erkeklerin ihtiyaçları, arzuları düşünülerek tasarlandı. Ama bir süredir kadınların arzuları, ihtiyaçları da göz önüne alınarak tasarlanıyorlar. Madem giderek daha çok kadın otomobil satın alıyor, o zaman tabii arz da ona göre olmalı. Ve sonunda Volvo sadece kadınlardan oluşan dokuz kişilik bir teknik ekiple, satış amaçlı değil ama geleceğin otomobil tasarımına bir örnek olarak, önceliği kadınların rahat etmesini sağlamak olan bir otomobil tasarladı: Your Concept Car / Sizin Konsept Otomobiliniz. Kısaca YCC. Bu konfor erkeğe bırakılır mı? Bir erkek ince ve yüksek topuklu bir ayakkabıyla pedallara basmanın nasıl zor olduğunu tahmin edebilir mi?Manikür yaptırmışsınız az evvel; kapıyı, bagajı ya da benzin deposunun kapağını açarken, kontak anahtarını çevirirken tırnaklarınızdan biri çıt diye kırılınca, içinizin de nasıl çıt çıt kırıldığını erkekler anlayabilir mi?Saçınızı atkuyruğu ya da topuz yaptığınızda otomobil kullanırken boynun nasıl rahatsız durduğunu kaç erkek bilir?Kadınların elinde illa ki çanta vardır. Hele de kapkaçın böylesine arttığı şu günlerde, otomobile bindiğinde çantayı ne yapacağını bir türlü bilemez ya kadın; arka koltuğa mı atacak, vites kolunun oraya mı sıkıştıracak, yere mi koyacak...Ya da karanlık bir sokakta otomobili park edip de indiğinde evin kapısından girene kadar atılan o birkaç adım yürü yürü bitmez adeta, saatler gibi gelir kadına mesela.Bir de tabii park hadisesi var. Geçen yıl mıydı neydi, yapılan bir araştırmada, kadınların otomobil park etmekte çok zorlandığı ortaya çıkmıştı, hatırlarsınız belki. Kadınlar tarafından tercih edilmek isteyen bir otomobil, bunu da muhakkak çözmeli, değil mi?Teknoloji artık park hadisesini de "paralel park etme asistanı" ve "auto park" ile çözüyor. Park edeceğiniz yere karar veriyorsunuz, düğmeye basıyorsunuz, otomobiliniz bakıyor orada yeteri kadar yer var mı, girebilir misiniz falan filan diye. Yeterince yer varsa, bu kez "otomatik park" düğmesine basıyorsunuz, otomobil sizi hiç yormadan direksiyona manevra yaptırıyor. Yüksek ökçe, uzun tırnak... YCC Teknik Proje Müdürü Elna Holmberg ile otomobillerden kadınlar neler bekliyor, erkekler neler istiyor vesaire konuşuyorduk."Erkekler ille de kendileri park etmek istiyorlar otomobili" dedi, "Çoğu erkek park etme asistanı ya da otomatik park özelliğini kullanmayı reddediyor." Tuhaf, değil mi?İnsan böyle bir kolaylığa niye itiraz eder? Yapabiliyor olmak, ille de yapmayı gerektirir mi? Bak, ne güzel, otomobil kendi kendisine çözüyor park işini, bıraksana ona, o halletsin, sen rahat et... Yok. Niye?* * *Niye erkekler uzun yıllar araba yerine at binmeye devam ettiyse, yine o yüzdendir herhalde. "İlle ben park edeceğim" Televizyon için ilk uzaktan kumanda 1950'lerde yapıldı. Kablosu var ama... Kablolu uzaktan kumanda. Adı neydi peki? "Lazy bones", yani "tembel kemikler".Araba ya da uzaktan kumanda veya kendi kendini park edebilen otomobil... Hayatı kolaylaştıran icatları tembellik alameti sayıp küçümsemek yılların alışkanlığı galiba. Oysa hayatı kolaylaştırmaktan, hadi açık konuşalım, tembellikten daha şahane ne var ki? Hayatı kolaylaştırmanın nesi kötü? Abim anlattı. O anlatınca hatırladım. Ne yazık ki hatırladım. Bunca yıldır bir kez bile aklıma gelmemişti oysa. Herhalde unutmak istemişim ben bu hatırayı. Beynimin en ücra köşesine atmış olmalıyım. Unutulacak şey değil ama insan bazı şeyleri hatırlamamayı becerebilir.Abim araba kullanmaya meraklı gençlerdendi. Kimi zaman babamdan izin alarak yanında babamla, çoğu zaman da babamın arabasını ondan gizli kaçırıp yanına beni de alarak direksiyona geçerdi. Dolanır dururduk ortalıkta. Sürücülüğünü geliştiriyordu çocuk.Bir gün rampada kalkışları çalışıyor. Hep de arabayı geriye kaydırıyor. Çok kızdı kendine, niye bir türlü beceremiyor diye. Beni arabanın arkasına dikti. "Dur burada" dedi. Gitti, şoför koltuğuna oturdu. Ben de salağım ya -ki hakikaten çok salağım ben, kişi kendini bilmeli- öylece duruyorum orada. Beceremezse ezileceğim! Ezecek beni resmen. Korkuyorum da... Yine de cesur cesur -ya da aptal aptal- dikildim arabanın arkasında.Becerdi."Tekrar" dedi. "Hayır" dedim, koşup arabaya bindim. Abim bir defasında, kim bilir ben yine ne halt karıştırdıktan sonra yapılan bir abi-kardeş nasihat seansında bana "Senin kötü yanın çok fazla hata yapman" demişti, "İyi yanın ise hatalardan çok çabuk dönmen, hataları tekrar etmemen." Kim tekrar durur ki o arabanın arkasında?Mühim olan hiç durmamak, ki "normal" bir insan da böyle bir salaklık yapmaz zaten.Bazı hatalar sadece bir kez yapılabilir çünkü. Öyle bir hata yaparsınız ki ölüverirsiniz mazallah, tekrarlamaya zamanınız kalmaz.Rampada arabayı metrelerce arkaya kaydırmadan kalkamıyorsanız, kız kardeşinizden falan uzak durun, gidin kendinize otomatik vitesli bir araba alın kardeşim. Budur! tubakyol@yahoo.com Neymiş, araba kullanmayı öğrenecekmiş! Eziyordu abim beni...

KEŞFETYENİ
Bayhan'ın baba acısı! 'Ateş düştüğü yeri yakar'
Bayhan'ın baba acısı! 'Ateş düştüğü yeri yakar'

Cadde | 29.04.2025 - 07:27

Şarkıcı Bayhan Gürhan trafik kazasında hayatını kaybeden babası Sabahattin Gürhan ile ilgili konuştu. Ünlü şarkıcı, 'Ateş düştüğü yeri yakar' dedi.

Yazarlar