23.04.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Selay Sarı - selay.sari@milliyet.com.tr
Arap müziğine trompeti kazandırmış bir baba ve piyanist bir annenin, Lübnan’da doğup ilkokul çağında ailesiyle Fransa’ya göçmüş oğlu Ibrahim Maalouf. Fransa’nın müzik alanında son yıllarda çıkardığı en önemli isimlerden. Klasik müzik eğitimi aldıktan sonra caza yönelen, sonra da kendini bir türle kısıtlamak istemeyen ama cazın yetenekli besteci kıtlığında acilen sahiplendiği Maalouf, 2007’de çıkardığı ilk albümü “Diasporas”dan itibaren durmadan üreten bir sanatçı oldu. Maalouf bu akşam Pozitif Live organizasyonuyla Volkswagen Arena’da sahneye çıkacak.
- Babanızın (Nassim Maalouf) bir trompet çalış tekniği mi yoksa yeni bir enstrüman mı icat ettiği konusunda karışıklık var. İşin doğrusunu sizden öğrenebilir miyiz?
İkisi de değil. Kendisi trompetle geleneksel Arap müziği çalan ilk müzisyen. Bunu nasıl yapabileceği konusunda bir fikre vardı ama o fikri ilk bulan kişi değildi. Trompetin üç sübabına bir dördüncüyü ekledi, çeyrek tonları o dördüncüyle çalabiliyorsunuz.
“Babam Arap müziği çalabilen tek trompetçi”
- Yani sıfırdan bir enstrüman yaratmadı.
Hayır, o çeyrek tonlu bir trompetle geleneksel Arap müziği çalabilen tek trompetçiydi. Birileri aslında dört sübaplı trompeti 19. yüzyıl sonlarında icat etmişti ama mucidin makamdan haberi yoktu. Babam bu trompetin zaten mevcut olduğunu bilmeden tekrar yarattı. 60’larda Lübnan dağlarında bir çiftçiydi, 22-23 yaşında. Trompeti o sırada keşfetti, çaldı ve ona bayıldı. Böylece Avrupa’ya gidip bu aletle Arap müziği çalmayı öğrenmeye karar verdi. Bunun yapılamayacağını bilmiyordu tabii. “Neden makam çalamıyorum?” diyordu, “Bununla makam çalamazsın çünkü trompetle en fazla yarım tonlar çalınır” cevabını alıyordu. O da “Peki, o zaman çeyrek tonlar için bir şey ekleyeceğim” dedi. İşte o sırada bunun daha önce yapılmış olduğunu bilmiyordu. Ama önemli olan bu değil. Önemli olan onun trompette taksim ve maval (uzun hava) çalan ilk kişi olması.
- Sizin besteci kimliğinize gelelim. Yaratım süreci nasıl işliyor?
Benim için beste yapmak nefes almak gibi. Üzerine düşünmüyorum bile, yapmayı gerçekten bildiğim tek şey. Yemek yapmayı bilmiyorum, bilmediğim binlerce şey var ama beste yapmayı biliyorum.
“Aslında cazla o kadar ilgili bile değilim”
- Röportajlarda Beyonce’nin“Run the World (Girls)”ünü neden cover’ladığınız soruluyor. Siz de “Elektronik müzik ve hiphop’la çok ilgiliyim, bu türlerde çalışmak istiyorum” diyorsunuz. Ve devamı gelmiyor.
Evet. Niye biliyor musunuz?
- Cevap vermediğinizden?
Hayır, tabii ki veriyorum. Beni caz müzisyeni olarak gördükleri için, başka şeylerden bahsettiğimde ilgilenmiyorlar. Caz müzisyeniysem cazdan konuşmam lazım. Ki ben cazla o kadar ilgili bile değilim aslında.
- Peki hiphop’la ilgili düşünceleriniz ne?
Hiphop, müziğin en sevdiğim yanı olan özgürlüğü en iyi yansıtan türlerden biri. İstediğinizi yapabilirsiniz; Beethoven’ın bir eserinden sample alırsınız, üzerine bir tempo koyarsınız, alın size hiphop. Özel bir alet, özel bir dil kullanmanıza gerek yok. Ritim varsa, rap olur. Benim için kimlik, kültür budur.