Sultan III. Selim döneminde kapıkulu askerlerinin topçu sınıfı için, 1803-1804 arasında başlanan kışla inşaatı iki yılda tamamlandı. Ancak 1807’deki Kabakçı İsyanı nedeniyle henüz bitmiş olan kışla tahribata uğradı. Sultan II. Mahmud döneminde de yenilenerek hizmete girdi. 1847’de yanan kışla, son onarımda mimari değişikliklere uğrasa da klasik şemasını muhafaza etti.
Taksim Stadı’nda ilk radyo naklen yayını 1933’te Çelebizade Sait Bey tarafından gerçekleştirilmişti. Fotoğrafta Taksim Stadı’nın kışladan kalma duvarlarının üstünde radyo hattı çeken görevliler görülüyor.İki katlı olarak inşa edilen bu devasa yapının üç katlı olarak algılanmasını sağlayan, köşelerdeki büyük kuleleriydi. Avlusunda askerlerin ibadet ihtiyacını karşılayacak küçük bir mescit bulunan kışlaya anıtsal bir taçkapıyla girilmekteydi. Mütareke yıllarına kadar kışlayı kullanan 1. Topçu Alayı, önlerindeki büyük arazide talim yaptığı için buraya ‘Talimhane’ denirdi. 1920’li yılların sonuna doğru araziye yapılan apartmanlarla burası bir mahalle halini aldı. Günümüzdeyse yakın zamanda trafiğe kapatılarak, oteller ve yaya alanlarıyla turizm bölgesi ilan edildi.
Topçu Kışlası olarak kullanıldığı zamanlarda burada çeşitli spor organizasyonları yapılıyordu. Sermed Muhtar Alus’un tanıklığına göre, gerçekleştirilen ilk spor organizasyonu 1909’da yapılmıştır. Kurtdereli Mehmed, Filiz Nurullah, Macaristan’dan Çaya ve Rusya’dan Baradonot isimli pehlivanların katıldığı profosyonel güreş müsabakası Topçu Kışlası avlusunda düzenlendi. 1912’de Belediye Başkanı Cemil (Topuzlu) Paşa, Maliye Bakanı Rifat Bey’den para istemeye gittiğini, Balkan Savaşı’nın yarattığı ekonomik sıkıntılardan dolayı bütçede para kalmadığını, Topçu Kışlası ve Talimhane Meydanı’nın da bu nedenle bir Fransız bankasına birkaç 100 bin lira karşılığı satıldığını hatıralarında şöyle anlatıyor. “Paşa biz sizden daha kötü durumdayız. Askerin yiyeceği yok. Osmanlı tarihinde ilk kez, askeri besleyebilmek için kışlayı satmak zorunda kalıyorum. Dün Taksim Kışlası’yla Talimhane Meydanı’nı yabancı bir şirkete, bir Fransız bankasına verdim.”
Taksim Stadı’nı kiralayarak işletmeye başlayan Sait Çelebi, ceketinin yakasına taktığı mikrofonuyla (ilk yaka mikrofonu böylece kullanılmış oluyor) bir futbol karşılaşması için sahaya çıkan oyuncuyla söyleşi yapıyor.
Kışla stat oluyor1. Topçu Alayı uzun yıllarını geçirdiği kışlayı satış sonrası boşalttıktan sonra, Fransız ordusuna mensup Senegalli askerler burada konuşlandırıldı. Mütareke döneminde kışlanın karşısındaki büyük arazide futbol maçları yapılıyordu. Kışlanın avlusundaysa cuma ve pazar günleri Beyaz Ruslar bahislerin oynandığı at yarışları düzenliyorlardı. Dönemin girişimcilerinden ve Spor Alemi dergisini de yayımlayan Çelebizade Sait Bey, 1921’de boş duran kışlanın avlusunu futbol maçlarının yapılabileceği bir stadyum haline getirmek için dergi aracılığıyla girişim başlattı. Taksim Stadı’nı birkaç yıllığına Fransız bankasından kiralayarak işletmeye başlayan Sait Çelebi, bazı kulüp idarecilerinin sahayı boykot etmesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Stadyumu da Galatasaray’ın eski kalecilerinden Ahmet Robenson’un arkadaşı, Malta uyruklu ve Yunan vatandaşı Bork adında bir girişimciye devretmek zorunda kaldı. Stadın giriş kapısına Yunanistan bayrağı asan Bork, bir yıl içinde stattan kazandığı 300 bin lirayla Yunanistan’a geri dönerken stadı hiçbir bedel istemeden tekrar Sait Çelebi’ye devretti. Sorunlar ve hayal kırıklığı, ikinci girişimde de Sait Bey’in peşini bırakmadı. Ortağıyla aralarındaki problem nedeniyle hissesini, dönemin meşhur boksörlerinden Sabri Mahir’in kardeşi, Şark Manifatura Mağazası’nın sahibi Menazırzade Abdülaziz Bey’e devretti. Abdülaziz Bey diğer ortağın da hisselerini satın alarak stadın tamamına sahip oldu. Spor teşkilatıyla yaşadığı sorunlardan dolayı Yusuf Ziya (Öniş), Ali Naci (Karacan), Fazıl ve Zeki Beylerin kurduğu ortaklığa stadın işletmesini devretti.
Türk takımlarının Fransız ve İngiliz askerlerinin oluşturduğu takımlarla yaptığı müsabakalar, işgal altındaki İstanbul halkının moralini yükseltti. Taksim Stadyumu ve Talimhane Meydanı, galibiyetlerin kutlandığı bir alan olmaya başladı. Maçların gördüğü ilgi 31 Temmuz 1922’de kurulan, bugün Futbol Federasyonu’nun karşılığı olan Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakının, ilk milli maçın burada oynanması konusunda karar almasını sağladı.
Stadyum sadece futbol karşılaşmaları değil, her türlü spor müsabakasına, 19 Mayıs Spor ve İdman Bayramı kutlamalarına, çeştli eğlence ve etkinliklere de ev sahipliği yaptıktan sonra 1939’da dönemin Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar’ın başlattığı imar hamlesine kurban gitti. Fransız şehir plancısı Henry Proust, stadın yerine büyük bir şehir parkı yapılmasını öngörünce eski Topçu Kışlası, yeni Taksim Stadyumu da 2-3 sene içinde parça parça sökülerek tarihin derinliklerine yolcu edildi. Yerine ilk açıldığında İnönü Gezisi adı verilen ve günümüzde Gezi Parkı adını alan bir şehir parkı kaldı.
Milli Takımımız, tarihindeki ilk milli maçı Taksim Stadı’nda
26 Ekim 1923 günü Romanya’yla yapmıştı.TAKSiM STADI’NIN UNUTULMAYAN ANLARI*1921’de Taksim Stadı’nın avlusuna kurulan ringde ilk resmi boks müsabakaları gerçekleşti.
*1921’de sekizer kişiden oluşan takımlar arasında ilk halat çekme müsabakaları yapıldı.
*1925’te Taksim Stadı’ndaki atletizm pisti, Türkiye’nin ilk bisiklet pist yarışlarına sahne oldu.
*10 Mayıs 1929’da Fenerbahçe-Galatasaray lig maçında Fenerbahçe’li Zeki Rıza (Sporel) ile çarpışan Galatasaraylı Mehmet Nazif’in ayağı kırıldı. Taksim Stadı’ndaki ilk ciddi sakatlık buydu.
*22 Mayıs 1931’de Fenerbahçe-Olimpiyakos futbol müsabakasında seyirci ve hasılat rekoru kırıldı. 76’ncı dakikada Alaaddin Baydar’ın attığı golle maçı 1-0 kazanan Fenerbahçe, 6 bin 972 liralık hasılatla rekora imza attı.
*1933’te Taksim Stadı’nda Sait Çelebi’nin anlatımıyla radyodan ilk naklen yayın gerçekleşti.
*9 Eylül 1939’da Silahlı Kuvvetler’den alınan projektörlerin kışlanın saçaklarına yerleştirilmesiyle, futbol tarihimizin ilk gece müsabakası yapıldı. Fenerbahçe-Beyoğlu Spor karşılaşması 4-2 Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sonuçlandı. İlk golü Fenerbahçeli Küçük Fikret attı.