Prof. Dr. E. Murat Tuzcu
Acilen çekilen EKG teşhisi kesinleştirir.
Elektroşok
Bundan sonra atılacak adımın ne olacağı, çarpıntının hastada yarattığı sıkıntının derecesine, hayati bir tehlike yaratıp yaratmadığına bağlıdır. Eğer kan basıncı düşükse veya yetersiz kan dolaşımına bağlı bitkinlik, yarı baygınlık hali varsa bir an önce kalbi bu kargaşaya benzer ahenksizlikten kurtarmak gerekir. Bunun da en kestirme yolu kalbe elektroşok uygulamaktır.
Damardan yapılan ve çok kısa sürede etkisi geçen bir ilaçla uyutulan hastanın göğüs veya sırtına iki elektrot yerleştirilir. Verilen doğru akım tüm kalbe yayılıp elektriki kargaşayı durdurur. Bir benzetme yapacak olursak, her kafadan bir ses çıkan, öğretmenlerinin sesini bastıran bir sınıfa gelen okul müdürünün gür sesiyle herkesi susturup öğretmenin yeniden sesini duyurup kontrolü ele almasını sağlamasına benzer.
Elektroşok yalnız acil durumlarda değil, planlı olarak da sıkça kullanılan bir yöntemdir. Atriyal fibrilasyonu normal kalp ritmine döndürmek için yapılacak elektroşok mutlaka uzman doktorlar tarafından her türlü müdahale imkânının bulunduğu bir ortamda uygulanmalıdır.
İlaç tedavisiHızlı ve düzensiz kalp atımıyla acil servise gelen hastanın durumu çok kritik değilse, apar topar elektroşok uygulamak yerine önce kalp hızını yavaşlatacak ilaçlar verilir. Bu ilaçların çoğunun ciddi yan etkileri yoktur. Kalp atımı normal sınırlara düşüp hastanın şikâyetleri de azaldıktan sonra sıra düzensiz kalp atımlarını tedavi etmeye gelir. Ama önce kalpte pıhtı oluşmasını önlememiz gerekir. Çarpıntı, bir kaç saat önce başlamışsa, pıhtı riski az olduğundan hemen ritim düzeltici tedaviye başlanabilir. Atriyal fibrilasyon başlayalı iki gün olmuşsa veya ne zaman başladığı bilinmiyorsa, mutlaka pıhtı önleyici tedavi gerekir. 3-4 hafta Warfarin adlı ilaç yeteri dozda verildikten sonra kalp atımlarını düzene sokacak ilaçlara başlanır. Her üç hastadan birinin kalbi, ilaçla normal düzene girer. Geri kalanların büyük çoğunluğu için elektroşok gerekir. Eğer 3-4 hafta beklemek istenmezs kısa süreli pıhtı önleyici verip boğazdan sokulan bir ultrason cihazıyla kalbin içindepıhtı olmadığından emin olduktan sonra elektroşok yapılır. Pıhtı önleyici tedaviye devam edilir.
Ama işimiz ritmi normale döndürmekle bitmez. Kalp düzenli olarak atmaya başladıktan sonra, bu düzeni idame ettirmek, atriyal fibrilasyonun nüksetmesini önlemek gerekir. Bu pek kolay bir iş değildir.
Normal ritim sürüyor mu?Kalp atımlarını günler haftalar hatta aylar boyunca izleyip, anormal atımlar olursa kolayca saptayabiliriz. Bunların kimi EKG’nin teybe kaydedilmesiyle, kimi
telefon yoluyla daha yenileri de uydu kullanılarak yapılmaktadır. Ritim düzenleyici ilaçlar kesilirse hastaların çoğunda çarpıntı yeniden ortaya çıkar.
İlaca rağmen çarpıntı nüksederse yeni bir ilaç denenebilir. Bu tedaviler sırasında akıldan hiç çıkarılmaması gereken bir nokta; kalp atımını düzenleyen ilaçların bir kısmının çok ciddi yan etkilerinin olmasıdır. Kalbi yavaşlatacakları yerde, bazen daha da tehlikeli çarpıntılara yol açabilirler. Bu tip ilaçların çoğu, hasta hastanede, uzmanların gözetimi altındayken verilmeye başlanır.
Normal ritim mutlaka gerekli mi?Tüm çabalara rağmen atriyal fibrilasyon nüksediyorsa ilaç tedavisine devam edip etmemeye karar vermeden önce şu iki soruyu cevaplamak gerekir:
Birincisi, her atriyal fibrilasyon mutlaka normale döndürülmeli midir?
İkincisi, normal kalp ritmini devam ettirmek için ilaçlardan başka yol var mı?
Birinci soruyu cevaplamak için, altı yıl önce yayımlanan bir araştırmaya bakalım:
4 binden fazla hastanın yarısına, kalbi normal düzeninde tutmak için ısrarla ilaç tedavisi yapıldı. Diğer yarısında ise atriyal fibrilasyon düzeltilmeye çalışılmadı, kalp hızını yavaşlatıp kontrol altında tutmakla yetinildi. Hepimiz kalbi normal düzene sokulan hastaların daha uzun yaşayacakları ve daha az inme geçireceklerini düşünüyorduk.
Üç yıl sonra iki grupta da aynı sayıda ölüm ve inme olduğunu görünce çok şaşırdık. Benzer üç çalışma da aynı şekilde sonuçlanınca birinci sorunun cevabı verilmiş oldu: Eğer hastanın şikâyeti yoksa veya azsa, bir türlü düzene girmeyen atriyal fibrilasyonu mutlaka normal ritme çevirmek şart değil, kalp hızını yavaşlatıp kontrol altına almak yeterlidir.
Bu araştırmalarda ortaya çıkan bir diğer ilginç sonuç da istenilen düzeyde pıhtı önleyici tedavi altında olanlarda inmenin çok ender görülmesiydi. İnmelerin hemen hemen hepsi, pıhtı önleyici tedavinin kesildiği veya yeterince verilmediği hastalarda görüldü.
Atriyal fibrilasyon ablasyonuİkinci sorunun cevabı kısaca evet... Atriyal fibrilasyon tedavisi için ilaçtan başka yöntemler var.
Son yıllarda geliştirilen atriyal fibrilasyon ablasyonu adı verilen bir yöntemle kasıkdaki toplardamardan sokulup kalbe kadar ilerletilen ince bir tel, kalbin sol üst odasına yerleştirilir. Sol kulakcığın duvarlarından çarpıntının kaynakları bulunup radyofrekans dalgalarıyla yakılır. Böylece çarpıntı, kaynağında kurutulmuş olur.
Bu zor ve karmaşık tedavi yöntemi 10 hastadan yedisinde başarılı olur. Yüksek düzeyde uzmanlık gerektiren bu yöntem titizlikle seçilen hastalara uygulanır. Atriyal fibrilasyon karmaşık ve zor bir sorun. Kolay bir çözümü yok, ama başarılı olmak için elimizde birçok silah var.