09.09.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Orkun Bulut - orkunbulut@gmail.com
Türk mutfağında sessiz, derinden bir gastronomi devrimi oluyor. Sosyal medyada, televizyonlarda, fuarlarda ‘ne vereyim abime’ ekolünden hareketli fenomen ustaların yarattığı kirli algı sizi yanıltmasın! Türk mutfağını evrensel formlara evrimleştiren şeflerin başında olduğu harika restoranlar lezzetlere yaptıkları özel yorum farklarıyla lokal gastronomiyi tekrar tanımlıyorlar. Bu şeflerin restoranları sadece yerli müşterinin değil; önemli restoran avcısı nitelikli turistinde takibinde... Bu yolu tabii ki Mehmet Gürs Mikla’yla açtı diyebiliriz. Bu yıl da Maksut Aşkar Neolokal de, Mikla’nın ardından The World 50 Best’e girmeyi başardı. Bangkok’ta yaptıklarıyla listenin gediklisi Fatih Tutak’ın da Türkiye’ye dönüp, restoran hazırlığına girmesi devrimi başka boyuta taşıyacak. The World 50 Best’e girmesi muhtemel üçüncü restoran ise Türk gastronomisinin sessiz devriminin en iyi örneklerinden biri olan Mürver!Türk mutfağında sessiz, derinden bir gastronomi devrimi oluyor. Sosyal medyada, televizyonlarda, fuarlarda ‘ne vereyim abime’ ekolünden hareketli fenomen ustaların yarattığı kirli algı sizi yanıltmasın! Türk mutfağını evrensel formlara evrimleştiren şeflerin başında olduğu harika restoranlar lezzetlere yaptıkları özel yorum farklarıyla lokal gastronomiyi tekrar tanımlıyorlar. Bu şeflerin restoranları sadece yerli müşterinin değil; önemli restoran avcısı nitelikli turistinde takibinde... Bu yolu tabii ki Mehmet Gürs Mikla’yla açtı diyebiliriz. Bu yıl da Maksut Aşkar Neolokal de, Mikla’nın ardından The World 50 Best’e girmeyi başardı. Bangkok’ta yaptıklarıyla listenin gediklisi Fatih Tutak’ın da Türkiye’ye dönüp, restoran hazırlığına girmesi devrimi başka boyuta taşıyacak. The World 50 Best’e girmesi muhtemel üçüncü restoran ise Türk gastronomisinin sessiz devriminin en iyi örneklerinden biri olan Mürver!
Yılmaz Öztürk’ün dokunuşları
Piyasa yapmaya değil; gerçek anlamda deneyim yaşamak için gelen bir kitle var içeride... Müdavimi ‘şıpsevdi’ olan bir şehirde iki yıldır ilgi sürekli artıyor. Şehirdeki gusto turist mutlaka buradaki yorumlanmış Türk yemeklerinin ve Karaköy’den farklı görünen İstanbul manzarasının tadını çıkarıyorlar. Mürver’in başarısındaki en büyük pay, şef Yılmaz Öztürk’e ait. Açılış dönemindeki Mehmet Gürs danışmanlığının ardından yemekleri çok farklı bir seviyeye taşıdı.Yılmaz Şef son dönemki şeflere göre daha farklı bir karakter. Elinde kadehi masa masa gezen restauranter şeflerden değil, eski tip mutfağında sanatını yapmayı seven biri. Mürver’in mutfağı adeta bir tiyatro sahnesi gibi olduğu için, açık ateşin önündeki tezgah onun performansını müşteriye gösterdiği alan gibi... Yılmaz Şef sonbahar için daha deniz ağırlıklı bir menü çalışmış. Av yasağı bitimi sonrasında çalıştığı bu özel menüde ızgara dışında tandır yöntemiyle de günlük balıkları müşteriye sunuyor. Başlangıçları da mevsime göre güncelleyen mekan tahinli piyazı da yoğun istek üzerine menüye döndürmüş. Mantar sezonunun başlamasıyla yemeklere de özel mantarlar eklenmeye başladı. İsli kuru et ve ekşi maya bükme ismini verdikleri pide menünün başka yenileri. Yenileri bir yana bırakırsanız hâlâ en rağbet gören lezzeti, külde ahtapot.
Herkes burayı konuşuyor!
Tarihi Cağaloğlu Hamamı’nın içinde, açık havada kubbelerin arasında bir yemek... Açılalı üç hafta olmasına rağmen, yer bulmak ne mümkün! Lokanta, 1741 İstanbul’u en iyi hissettiren bölgesindeki o rafine restoran boşluğunu tamamen doldurdu. 300 yıllık ambiyanstan torpilli turist mekanları gibi kolaya kaçmayıp çok özel bir mutfak ve servis ekibi kurulmuş. Kısa ama çok etkili, Girit ve Beyrut harmanı bir menü olmuş. Tadım menüsü adı altında 13 korsluk lezzetlerin çoğunu deneyimleyebileceğiniz bir alternatifte var. Küflü haydari, sardalye tarator, piruhi, köz köz patıcan ve tiritli kebap benim en sevdiklerim...