26.03.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Senem Aydın
Hayal Köseoğlu, ‘Ufak Tefek Cinayetler’ dizisiyle ekranda, ‘Yakaranlar’ oyunuyla tiyatro sahnesinde yer alıyor. Oyuncu, bir yandan da yeni çıkardığı single’ı ‘Yalandolan’ın heyecanını yaşıyor. Köseoğlu’yla projelerini ve müzik çalışmalarını konuştuk.
- ‘Ufak Tefek Cinayetler’ sizin için nasıl bir tecrübe oluyor?
Her oyuncunun, işinin ehli olduğu bir dizide yer almak muhteşem bir okul gibi. Her işten, kendi adıma, oyunculuğumu ileri taşıyacak unsurları alabilmek çok önemli. Tabii Tansu Biçer’le bu kadar yakın çalışmak da büyük bir şans.
- Dizide cinayeti çözmeye çalışan taraftasınız. Polis rolüne nasıl hazırlandınız?
Aslında Derya bildiğimiz klasik kadın polis değil. Daha çok yeni ve henüz sert bir kabuk oluşturmamış. Önceleri bu beni biraz zorlamıştı. Fakat sonra kadın polislerle tanışıp, konuştuğumda aslında durumun biraz da böyle olduğunu gördüm. Evet bir maskülenleşme var.Hayatımızda çoğu alan maalesef erkek egemen durumda ve bazen yükselmek için eril enerjisine tutunuyor insan. Bundan hoşnut olmasam da, tanıdık buldum.
- Sizce hikayedeki katil kim?
Bilmiyoruz, herkes olabilir. Ben de merak ediyorum.
- Bir yandan da ‘Yakaranlar’ oyunuyla tiyatro sahnesindesiniz. Nasıl gidiyor?
Asıl er meydanı, tiyatroymuş gerçekten. Kendimi çırılçıplak hissettiğim anlar da oluyor, çok eğlendiğim de... Kadının kadının kurdu olmamayı seçtiği bir baloncuk yarattık kendimize. ‘Yakaranlar’, bana her gün yeni bir şey öğretiyor.
- Oyunculuktaki hedefleriniz neler?
Tabii ki başarılı olmak çok önemli ama zaten başarının içten dışa nüfuz ettiğine inanan biriyim. Hedefim, aslında oynarken kendimi şaşırtacak derecede anda kalabilmek, korkusuzca deneyebilmek ve sahnedeyken içimdeki kötü polisle mutlak barışı sağlayabilmek. Bunlar olduğunda zaten yer aldığı projelere de büyük katkı sağlayabilir insan. Kısa vadeli hedeflerimde ise, sinema var.
- Kariyerinizin dönüm noktası olarak hangi projeyi görüyorsunuz?
‘Aşk-ı Memnu’ ilk işim olmasına rağmen benim içim dönüm noktası ‘Muhteşem Yüzyıl’ oldu. Çünkü o setteki deneyimlerimden sonra okuduğum bölümü bırakıp, oyunculuk yapmaya karar verdim.
‘Müzik, meditasyon; oyunculuk, direk dansı gibi’
- “En büyük hayalim albüm çıkarmak” demişsiniz. ‘Yalandolan’ adlı single’ınızla o hayal de gerçekleşti...
Çok heyecanlıyım. Güzel bir süreç oldu. Söz-müzik bana ait, aranjörüm Berk Sivrikaya. Tam iki cambaz bir ipte durumuydu. Ama belki de bu yüzden içimize çok sinen bir sonuç çıktı.
- Oyunculuk mu, müzik mi?
Müzik, meditasyon; oyunculuk, direk dansı gibi diyelim. Müzik, doğuştan beni sakinleştiren ve huzurlu hissettiren bir alan. Oyunculuk da acı, ter, dayanıklılık, güç ve gözyaşı... Ama günün sonunda daha güçlenmiş olarak eve gidiyorsun ve her güne biraz daha güçlü başlıyorsun. Direk dansı gibi çok eğlenceli, renkli, başardığında dünyanın hakimi gibi hissediyorsun ve bağımlılık yapıyor.